Yönetmen Mustafa Akkad yıllar önce "Aslında böyle bir film çekme niyetim yoktu. Amerika'ya gitmiş, yönetmenlik eğitimi almış ve bazı filmler çekmeye başlamıştım. O sırada evlenip çocuk sahibi oldum. Çocuklarım büyüdükçe, bazı şeylerin eksikliğini hissetmeye başladım. Bunlardan en önemlisi, çocuklarıma İslam'ı iyi bir şekilde öğretmekti. Ancak dinimizi güzel bir şekilde anlatmam gerekenler sadece çocuklarım değildi. İçinde bulunduğum Batı toplumu İslam hakkında pek çok yanlış yargıya sahipti. Bu olumsuz algının değişmesi gerekiyordu" diyerek anlatmıştı Çağrı: İslamiyetin Doğuşu filmini neden çektiğini...
Yıllar geçti, 2005'te Taliban'ın düzenlediği bir terör saldırısında hayatını kaybeden Akkad artık yok. Ama çok büyük zorluklarla çektiği bu filmin motivasyon kaynaklarından biri olan yönetmenin oğlu Malek Akkad var karşımızda ve "Babamın filmlerinin koruyucusuyum" diyor...
Çağrı: İslamiyetin Doğuşu, 45 yıl sonra yeniden sinemalarda, üstelik restore edilen kopyasıyla. Malek Akkad'ın karşımızda bulunma sebebi de bu. Malek Akkad çekilmesine farkında olmadan vesile olduğu filmin koruyuculuğunu üstlendiği gibi babasını, babasının çabalarını ve bu önemli filmi, yeniden gündeme getiriyor. Önemli bir iş de yapıyor aslında. "Böyle önemli bir filmi yeniden gündeme getirmek benim için büyük bir gurur kaynağı. Sadece babam için değil, bu film dünya için de önemli. En iyi teknolojiyi kullanmaya çalıştık. 4K film yaptık. Çok uzun zaman oldu ama bunu yapmak benim için büyük bir onur oldu. Şimdi böylesi bir filmi tekrar sinemalarda görmek çok güzel" demesi de bu yüzden.
Malek Akkad filmi tekrar restore ettirip yeniden hatırlatarak sadece babasının mirasını korumuyor, babasının bu filmi çekme nedenlerinden birini de dünyaya yeniden hatırlatıyor. Akkad bunun için "Bu filmin bütün dünya için önemli olduğunu düşünüyorum. Babamın, kültürleri aşan ve gurur duyduğu İslam'ı kendi anladığı şekilde tasvir ettiği bir film yapmayı amaçladığını biliyorum. Çağrı: İslamiyetin Doğuşu, ilk gösteriminden 45 yıl sonra bile bütün dünyada sevilerek izleniyor ve hayranlık uyandırıyor. Bu, sinemanın gerçek gücü ve babamın çok daha fazlasını yapmayı planlamasının asıl nedeni" diyor.
Malek Akkad filmi restore ettirmek için epey uğraşmış. "Görüntüyü mükemmelleştirmek ve ardından sesi modernize etmek için çok zaman harcadım. Bir bakıma, daha önce beyazperdede hiç bu kadar iyi görünmemişti film. Bu nedenle, bu filmi bir kez daha dünyayla paylaşma zamanının geldiğini hissettim"diyor.
Peki bu filmin restore edilmiş halini babasının görmesini ister miydi? "Evet" diyor Akkad "Açıkçası, yaptığı işin bu güzel halini, babamın görebilmesini çok isterdim. O, filmlerinin dünyanın her yerinde kabul görmesini önemsemişti. Çekimler sürecinde çok faza zorluk yaşadık. Birçok ülkede film yasaklandı. Hatta birkaç yıl öncesine kadar bazı ülkelerde hâlâ yasaktı. Ama yasaklar sonra kalktı. Dünyada film çok sevildi ama babam bazen dünyada gösterimlerine katılamadı. Keşke şu an burada bizimle olabilseydi. Ama onun yaptığı işler hala bizimle ve bu gerçeği bilmek beni rahatlatıyor."
BEYAZPERDEDE İZLEMEK ÖNEMLİ FIRSAT
Bizim için ramazanın olmazsa olmazlarından biriydi Çağrı: İslamiyetin Doğuşu filmi. 31 Ocak 1977'de Türkiye'de vizyona girse de özellikle sonraki yıllarda TRT'de her ramazan gösterilen filmlerden oldu. Agah Hün, Alev Emre, Sadettin Erbil, Fuat İşhan, Cüneyt Türel, Rıza Tüzün, Muhip Arcıman, Güner Ümit, Ayşegül Devrim, Pekcan Koşar'ın aralarında bulunduğu seslendirme kadrosuyla izlediğimiz filmi açıkçası TV'de izleyenlerin sayısı sinemada izleyenlerinden daha çoktur. Anthony Quinn, Irene Papas, Michael Ansara, Johnny Sekka, Michael Forest, Garrick Hagon ve Damien Thomas gibi oyuncuların rol aldığı 177 dakikalık film şimdi Türkçe altyazı ile sinemalarda. Malek Akkad "Bu önemli filmi beyazperdede izlemek önemli bir fırsat" diyor. Haklı da...
'SUİKASTA UĞRAYACAĞIMI DÜŞÜNMEYE BAŞLADIM'
Sinema tarihinde bazı filmlerin çekim hikayeleri başlı başına bir film konusudur. Çağrı: İslamiyetin Doğuşu da bunlardan biri. Akkad'ın daha senaryo aşamasından başlayarak yaşadığı zorluklar, çekim sürecinde de devam etti. Fas'ta kral 2. Hasan'ın onayıyla başlayan çekimler sonra Fas kralının Suudi yetkililerin baskısına dayanamaması sonucu durma noktasına geldi. Libya lideri Kaddafi'nin Akkad'a kucak açmasıyla film tamamlanabildi. Ama gösterim sırasında da sorunlar çıkmaya başladı. Önyargılar nedeniyle film özellikle Müslüman ülkelerde yasaklandı. Mustafa Akkad bu önyargıları kıra kıra bu yasakların birçoğunu kaldırmayı başardı. Bir söyleşisinde Akkad "Filmin bittiği ve yakın zamanda vizyona gireceği duyulunca, film bütün İslâm dünyasında yasaklandı. Çünkü Hz. Muhammed rolünü Antony Quin'in bizzat canlandıracağı şayiası bir kere duyulmuştu. Bu nedenle her yerden filmime ve bana tepki yağıyordu. Artık suikasta uğrayacağımı düşünmeye başlamıştım. Bu yüzden Londra sokaklarında sadece korumaların refakatinde yürüyebiliyordum. Daha sonra filmi protesto eden İslami topluluklarla görüşmeye çalıştım. Onlara beğenmedikleri takdirde filmi kaldıracağımı teklif ettim. Ancak teklifimi geri çevirdiler. Ben tepkilerin Batı'dan geleceğini göze alarak bu filmi çekmeye başlamıştım. Ancak tepkiler bana beklemediğim yerden, İslâm dünyasından geldi" diyerek yaşadıklarını anlatmıştı.