Sene 1876... "Bay Watson! Buraya gel. Seni görmek istiyorum..." Alexander Graham Bell'in bu masum cümlesiyle başladı her şey... Ama artık masum değiliz hiçbirimiz... Bell gibi bir mucit bile telefonun şu an geldiği noktayı hayal edemezdi. Konuşuyoruz, yazışıyoruz, görüntülü iletişim kuruyoruz, video izliyoruz, televizyona artık ihtiyacımız yok. Sunum yapıyoruz, canlı yayınlar açıyoruz, sosyal medyadan hayal hayatlara şahidiz, elimizin altındaki canavarla sağa sola atıp tutabiliyoruz...
Biz bunları yaparken birileri de, her an olduğumuz yerden haberdar, ne yeriz ne içeriz, kimlerle gezeriz, kaç yaşındayız, nerede tatil yapmayı severiz, bu aralar ilgimizi ne çekiyor, ne konuşuyoruz; hepsine hakim...
146 yıl önce telefonla masumca başlayan ilişkimiz, giderek tehlikeli ve hastalıklı bir hal almaya başladı. Artık elimizdeki şey, güvenlik sıkıntısı yaratan, her dediğimizi duyup bizi manipüle eden, uluslararası literatüre girmiş bir hastalığa yol açan bir nesne... Uyurken onunlayız, uyanırken onunla... Tuvalete bile gidemez olduk. Es kaza tamire gitmesi gerektiğinde hayat duruyor! Telefonlarımız artık çok akıllı, hatta bizden bile akıllı. Bizi yönetir hale geldi. Tam da böyle hisler içindeyken, Hatay'dan İstanbul'a dönüş uçağında, terhis olmuş bir grup askerle bir aradaydım. Hepsinin elinde, deyim yerindeyse Nuh Nebi'den kalma, müzeye konsa tarihi eser niteliğinde tuşlu telefonlar gördüm... Ve dayanamayıp sordum, "Niye bu telefonları kullanıyorsunuz?"
BELKİ YAZIN İHTİYACINIZ OLUR!
"Askeriyede bunlara izin veriyorlar sadece" cevabı gelince, bir ampül yandı beynimde... Fotoğraf çekemeyen, WhatsApp mesajı bile gönderemeyen, görüntülü konuşmanın hayal olduğu, sosyal medya diyarlarından uzak, sadece işini yapan bu telefonlar girebiliyordu kışlalara... Askeriyenin gerekçesi belliydi, güvenlik...
Sonra bir arkadaşımın kızında gördüm bu akılsız telefonları. 17 yaşındaki bir gencin elinde ne işi vardı bu antikanın! "Üniversite sınavına hazırlanıyor, akıllı telefonlar hem zamanını yönetmesini engelliyor, hem de dikkat dağınıklığı yaratıyor" dedi annesi... Hayatında hiç tuşlu telefon görmemiş bu gencin elindeki telefon sanki çevremi sarmış gibiydi. Bir psikolog arkadaşım daha vahim bir halden söz etti sonra. "Bağımlılık yapan akıllı telefonlardan kurtulmanın, onlarla araya mesafe koymanın en güzel yolu, bir süre akılsızlarla idare etmek" dedi. Tıpkı sigaradan kurtulmak isteyen birinin nikotin bandı takması gibi... Tüm bu bilgilerle soluğu Doğubank'ta aldım, satıcılarla konuştum. Akılsız telefonlara rağbet nasıl diye sordum... Ve kullananlara söz verdim. Belki sizin de ihtiyacınız olur, mesela yaz tatilinde!
TELEFONSUZ KALMA KORKUSUNUN ADI VAR
Literatürde artık telefonsuz kalma korkusunun bir adı var: Nomofobi... Nomofobiden muzdarip bireylerde telefondan kısa süre bile uzak kalınması durumunda dürtüsel bozukluklar, öfke hali ve odaklanma güçlüğü ortaya çıkabiliyor. Phantom titreşim sendromu yani hayalet titreşim sendromu. Bu bozuklukta, telefon çalmasa bile çalıyormuş gibi hissedilebilir. Son olarak da Textaphrenia var. Mesaj takıntısı olarak bilinen bu bozuklukta bireyler mail ya da SMS'lerinin gitmediği ya da kendilerine ulaşmadığına yönelik bir kaygıya sahip.
SEVGİN KALIPÇI / Informat Akademi Kurucusu / Öğretmen
Beyni yavaşlatıyor
Önerdiğimiz şeylerden biri hiç telefon kullanılmaması. Çünkü en ufak bir boşlukta çocuklar telefona yöneliyor. Ama böyle bir zamanda hiç telefon kullanmamak mümkün değil. Çocuklar o kontrolü sağlayabilecek yaşta değil henüz. Ders arasında boşluk veriyor, hemen eline telefonu alıyor. O boşlukta telefonu kullanmak öğrenme açısından sıkıntı yaratıyor. İki ders arası telefon ekranına bakmak beyni yavaşlatan bir süreç. Oradaki kareler düşünme becerisini zayıflatıyor. Beyin o sırada izliyor, kaydetmiyor. Sosyal medyayı kapattım diyor bazıları oysa YouTube'dan video izliyor. O da bir sosyal medya ve öğrenciyi oyalıyor. Bu yüzden öğrencilerimize tuşlu telefonu öneriyoruz sınava hazırlık sürecinde.
KEMAL ÖNCÜLER / (Doğubank'ta telefon satıcısı)
Cazibesi hiç geçmez!
"Akıllı telefonunun cazibesi hiç geçmez ama bazı insanlar orada geçirdiği zamanı fark edince, tuşlu telefona yöneliyor. Bu tür insanların sayısı çok az. Bizim müşterimiz genelde askerler... Askeriyede tuşlu telefona izin var çünkü. Bir diğer müşteri grubu da LGS ve YKS öğrencileri... Talip olunca depolardaki stoklardan kullanıyoruz. Üstelik akıllı telefonlara göre çok çok ucuz. Bir tuşlu telefonu 400 liraya alabilirsiniz."
KAAN KANBOLAT / (Öğrenci
Sıra altından telefona bakıyordum
"Nabi Avcı Fen Lisesi'nde okuyorum, üniversite sınavına gireceğim ve derece yapmak hedefim. Derece yapan öğrencilerden bu öneriyi çok duydum, "Tuşlu telefona geç son sene" diye. Sosyal medyamı 11. sınıfta kapatmıştım zaten. Hedeflerime kilitlendim, o yüzden akıllı telefonu aramadım. Bunun içine doğduk biz farkındayım ama akıllı telefon olmadan da oluyor. Akıllı telefon kullanırken derslerde bile sıranın altında telefonla oynuyordum. Yasaktı ama engel olamıyordum kendime. Çoğu öğrencinin durumu aynı."