Tekfen Filarmoni Orkestrası'nın temelleri 30 yıl önce Nihat Gökyiğit tarafından Karadeniz Oda Orkestrası olarak atılırken, barış bu müzik topluluğunun en önemli misyonlarından biriydi. Farklı ülkelerden müzisyenler, çalgılar, sesler bir araya getirilerek müziğin evrenselliğine vurgu yapılıyor, barışın dili olduğu öne çıkarılıyordu. Orkestra zamanla büyüdü 23 ülkenin müzisyenlerinin bir arada müziklerini icra ettikleri bir büyük aile haline geldi.
Tekfen Filarmoni Orkestrası'nın temelleri 30 yıl önce Nihat Gökyiğit tarafından Karadeniz Oda Orkestrası olarak atılırken, barış bu müzik topluluğunun en önemli misyonlarından biriydi. Farklı ülkelerden müzisyenler, çalgılar, sesler bir araya getirilerek müziğin evrenselliğine vurgu yapılıyor, barışın dili olduğu öne çıkarılıyordu. Orkestra zamanla büyüdü 23 ülkenin müzisyenlerinin bir arada müziklerini icra ettikleri bir büyük aile haline geldi.
Şef Aziz Shokhakimov yönetimindeki orkestranın konserlerinde Ukraynalı Alexander Romanovsky, Rus Rahmaninov'un 2. No'lu Piyano Konçertosu'nu seslendirdi. Savaş başladıktan sonra klasik müzik dünyasındaki tuhaf ambargolar düşünüldüğünde bu tavır oldukça manidardı. Biz de hem Tekfen Filarmoni Orkestrası'nın 30. yılını hem de 'barış konserlerini' şef Aziz Shokhakimov ile konuştuk.
- Orkestra, Karadeniz Oda Orkestrası olarak kuruluyor, yavaş yavaş büyüyor. 30. yılında Türkiye merkezli ama çevresindeki bölgelerin müzikal sesine ses katıyor adeta... Bu özellikleri düşünüldüğünde siz Tekfen Filarmoni Orkestrası'nın 30 yıllık hikayesini nasıl değerlendirirsiniz?
- Tekfen Filarmoni ile ilk kez 2015 yılında, kurucu şef Prof. Saim Akçıl'ın emekliye ayrılmasıyla yeni şef arayışları sırasında, beni konuk şef olarak davet ettiklerinde tanıştım. Bu süreçte Amerikalı, İngiliz, Rus, Singapurlu çok iyi şefler ile de çalışmışlar. Ben ise Özbek'im. Yani sizden biriyim! Tekfen Filarmoni'nin kuruluş misyonu, daha açık bir ifadeyle müzik yoluyla barışa hizmet amacı ve 23 ülke müzisyeninin geldiği toprakların seslerini, çalgılarını çok sesli Batı klasik müziği ile harmanlayarak daha geniş kitlelerle tanıştırma gayesi, bana ilk duyduğumda çok heyecanlı gelmişti.
- Yani orkestranın çok kültürlü yapısı sizi de heyecanlandırmış.
- Orkestranın kurucusu Nihat Gökyiğit bugünkü Tekfen Filarmoni'nin nüvesi olan Karadeniz Oda Orkestrası'nı 1992 yılında, tam da bu gerçekten yola çıkarak, birbirleriyle zaman zaman 'kavga eden' ülkelerin müzisyenlerinin yan yana, kardeşçe müzik yapacağı bir sanat kurumu olarak teşkil etmiş, orkestranın zamanla genişlemesiyle de senfonik hale gelmesini sağlamış. Daimi şef ve sanat direktörü olarak Tekfen Filarmoni'ye katılmam, orkestranın 25. kuruluş yıldönümüne denk gelmişti. Geçen 25 yılda, dünya hızla değişti ve biz de orkestrayı bugünün koşul ve beklentilerine göre yeniden yapılandırma yoluna gittik. Kuruluş misyonunu bize emanet edilen önemli bir miras olarak taşırken, bugün çok önemli bir eksiği doldurmak üzere kendimize yeni hedefler çizdik.
- Peki orkestranın yeni hedefleri neler?
- Aradan beş sene geçti, bu yıl 30. yılımızdayız. Avrupa standartlarına göre henüz genç bir orkestrayız. Ancak Türkiye koşullarında 30 yıllık bir sanat kurumu olmak önemli. Son üç yıldır İKSV'nin İstanbul Müzik Festivali açılış konseri orkestrasıyız, geldiğimiz noktada öncelikli hedefimiz, dünya çapında iyi müzik yapmak ve Türkiye'nin yeteneklerine sahip çıkıp, birbirimize güç katmak.
- Orkestranın 30 yıl konserleri kapsamında gerçekleştirilen konserlerden elde edilen gelir UNICEF Ukrayna Acil Durum Fonu'na aktarıldı ve savaştan zarar gören çocuklar için kullanılacak. Kısa süre içinde savaşa karşı böylesi bir refleks gösterme süreci nasıl gelişti?
- Konserlere yaklaşık bir ay kala, tam da bilet satışlarına başlayacakken savaş patlak verdi. İşte az önce bahsettiğim gibi, barışa hizmet etmek amacıyla kurulan bir sanat kurumunun, bugünkü savaşa karşı bir duruş sergilemesi ve elinden geldiği ölçüde somut bir eylemde bulunması gerektiğini düşündük. Bir dünya çatı örgütü olan UNICEF aracılığıyla, Ukrayna'daki çocuklara yardım eli uzatmanın yapılabilecek en doğru eylem olacağına inandık ve hemen irtibata geçtik. Meğer hali hazırda örgütlenmiş, sahada bilfiil çalışmaya başlamış ekipleri ve sadece bu çalışmalar için oluşturulmuş Ukrayna Acil Durum Fon'ları varmış. Dolayısıyla aktarılacak gelir doğrudan ihtiyaç duyulan yere intikal edecek.
BİZ HER ŞEYE RAĞMEN TERCİHİMİZİ DEĞİŞTİRMEDİK
- Ukraynalı bir sanatçı olan Alexander Romanovsky, Rus besteci Rahmaninov'un 2. No'lu Piyano Konçertosu'nu seslendirdi konserlerde. Bu tercih bile orkestranın çok kültürlülük, barış misyonunun göstergesi. Böylesi bir tercih nasıl ortaya çıktı?
- Vereceğim cevap, beklediğiniz cevap olmayabilir. Bir konserin hazırlığına aylar öncesinden başlıyoruz. Tarihler, salonlar, solist ve icra edilecek eserlerin hepsi çok önceden belirleniyor. Alexander Romanovsky, olağanüstü bir piyanist, Rahmaninov'un 2 No'lu Piyano Konçertosu ise piyano için yazılmış gelmiş geçmiş en güzel konçertolarından birisidir. Konserin diğer eseri de yine bugünkü Ukrayna topraklarında doğmuş bir Rus besteci olan Prokofyev'e ait Romeo ve Jülyet Süitleri idi. Biz ne eserleri ne de solisti savaş durumuna göre seçtik! Savaş başlayınca herkes gibi biz de şaşkındık ve kısa sürede sanat dünyasını hatta belki de en çok klasik müzik dünyasını etkileyen hiç de alışık olmadığımız gelişmelere şahit olduk. Valeri Gergiyev gibi yaşayan efsanevi şeflerden birinin Carnegie Hall'deki konserinin ve sonrasında Almanya'daki sözleşmesinin iptalinden tutun da Exeter İngiltere'de bir temsilde Çaykovski'nin Senfoni Patetik eserinin çalınmasının hor karşılanmasına kadar... Bize göre anlamsız olan bu tepkileri üst üste medyadan takip ettik. Bizim bir tercihimiz olduysa, programı değiştirmemek oldu. Evet, tercihimizi o yönde yaptık. Kısaca "Savaşma, müzik yap dedik", çünkü tüm insanlığın anladığı tek ortak dil müziktir, müzik evrenseldir.
-Barış konserleri sırasında insanların tepkisi nasıldı? Böyle zamanlarda müzik insanlar için ne ifade ediyor?
- Müziğin insanlara en dolaysız yoldan ulaşan ve onları duygu yoğun ortak bir değerde ya da noktada buluşturan, birleştiren bir sanat olduğuna inanıyorum. Zor zamanlarda bize güç veren, içimizdeki umudu uyandıran bir kor gibi adeta. Bize daha büyük bir şeyin parçası olduğumuzu hissettirebiliyor.