Şimdi sizden kendinize bazı sorular sormanızı isteyeceğim: Kendinizi nasıl tanımlarsınız? Nasıl birisiniz diye sorsalar, kendinizi hangi sıfatlarla tanımlarsınız? Verdiğiniz cevaplarda yeterince dürüst müsünüz? Kendinizi nasıl görüyorsanız, çevrenizdeki tüm insanları da gerçekten böyle olduğuna ikna edersiniz. Örneğin kendinizi hiç çekici bulmuyorsunuz... Buna o kadar çok inanırsınız ki, kendinizi çekici görünüme sokmaktan uzak durur ve bununla birlikte insanlarla iletişim kurmaktan kaçınırsınız. "Zaten ben yeterince çekici bir insan değilim" diye inanıyor olmanız aslında bu durumu istemeden de olsa sizin kendi kaderinize dönüştürmenize yol açar. Kendinize dair bu inanışları içinizde yaşadığınızı düşünürsünüz ancak bu inanışlar düşünce sisteminizde kalıplaşmış bir şekilde oluşum sağlar. Kendiniz hakkında geliştirdiğiniz her inanç aslında insanların da size nasıl davranacak olduklarının göstergesi olmaktadır.
HİSLERİNIZİN FARKINA VARIN
İletişim süreçlerimizin birçoğu bilinçdışı şekilde ilerlemektedir. Bundan dolayı iletişimde insanlar en çok beden dilinize, ses tonunuza bakar ve bu sinyallere uygun cevaplar vermeye başlarlar. Aslında çok pozitif şeylerden bahsediyor olsanız da beden dilinizin tam tersi biçimde verdiği bir sinyal, örneğin konuşurken omuzlarınızın çökmesi, bakışlarınız, elleriniz sizin duygularınızdan izler taşımaktadır. Bundan dolayı içsel anlamda kendiniz hakkında hissettikleriniz çok önemlidir. Çünkü içinizde kendinize dair düşünce ve inançlarınız asıl sizi yaratmaktadır. Bazı zamanlarda kendimizi çok değersiz hissederiz. Hakkımızda söylenmiş bir söz yüzünden bazen inançlarımızla da yoğrularak çok işe yaramaz oluruz. Ya da bu yanılgıya kapılırız. Aslında durumu incelediğinizde bilerek yapılan herhangi bir şey de yoktur. Fakat içinizdeki inanç sisteminiz öyle hızlı olumsuzluklar üretmeye başlar ki, sizin için iyi sözcükler söyleniyor olsa bile artık bunu hak etmediğinizi düşünüp, "Aslında ben üzülmeyeyim" diye söylüyor şeklinde düşüncelere kapılırız. Başkalarının size iyi şeyler söyleyebileceğine, sevilebileceğinize inanmaz, kendinizi birçok kişiden daha aşağı ve değersiz bir insan olarak görmeye başlarsınız.
GİTGİDE BAKIŞ AÇIMIZ KAYBOLUR
Kim olursa olsun başkasına söyleyemeyeceğiniz kötü sözleri kendinize söylediğinizi fark edersiniz! Ne yaparsanız yapın asla iyi olamayacak, hep yetersiz ve kusurlu olacaksınızdır. Adeta çıkmaz bir sokağa girmişizdir. Anlatılan tüm bu durumlar değersizlik hissidir. Bu duygu doğduğunuz ilk andan itibaren kendini göstermeye başlamaktadır. Doğduğunuz andan itibaren ailenizin size bakış açısı, duygusal, fiziksel ve sosyal ihtiyaçlarınızı karşılayıp karşılamıyor oluşu, kendinize dair bazı duygular ve şablonlar oluşturmanıza sebep olur. Bu durumlar gitgide bilincimize yerleşir. O kadar fazla yerleşir ki, ailemizin ve çevremizin bize bakış açıları artık kendimize de bakış açımız haline gelir. Diyelim ki çocuklukta anne ve babanızdan sürekli duyduğunuz şey çok güzel ve uslu bir çocuk olmadığınız idi. Size karşı olan bu bakış açısını öyle içselleştirmeye başlarsınız ki, artık aynadaki bu kişiye insanların kelimeleriyle bakmaya başlarsınız. Ailede sürekli eleştiriye maruz kalmak, sevgisizlik, aşağılanma gibi durumlar yetişkin olduğunuzda artık sizin kendinize karşı hissettikleriniz olmaktadır.
YILLARINI KAYBEDENLER VAR!
Bu durum hayata karşı potansiyelinizi eksik ya da hiç ortaya koyamamanıza neden olur. İstemeden bile olsa size aynı bu duyguyu yaşatacak arkadaşlık ve ilişkiler kurmanıza sebep olur. Bu eşlerle yaşamlarınızı sürdürürsünüz. Size iyi davranan ve değer veren insanları göremezsiniz. Çünkü iyi şeyleri hak etmediğinizi düşündüğünüz duygular, bu kişilerden uzaklaşmanıza yol açar.
ŞU 4 SORUYA YANIT ARAYIN!
1- İlişkilerimde genellikle sorun yaşıyor muyum?
2- Benim özgüven problemim var mı?
3- İnsanlara hayır demek çok mu zor?
4- İlişkilerimde bağımlılık benim için önemli bir problem mi?
* Kendinize yönelttiğiniz bu sorulara vereceğiniz yanıtların çoğu evet ise, yaşamınızda değersizlik duygusu ile baş etmeye çalışıyor olabilirsiniz.
ÖZDEĞER DUYGUNUZU ARTIRMAK İÇİN ÖNERİLER
- Amaçlarınızı ve hedeflerinizi belirleyin.
Yaşamımızda bizi mutlu eden ve motivasyon sağlayan en büyük güç bir amaç ve hedefe sahip olmamızdır. Bundan dolayı da kendimizi ve değerimizi korumak adına en önemli adımımız ne olursa olsun vazgeçmeden çabalayacağımız adım ve hedeflere sahip olmalıyız.
- İlişkilerinizde yaşadığınız bağımlılık döngüsünün farkına varın. Kendi yarattığınız dünyanızda kendinize ait hobileriniz, arkadaşlarınız ve keyif aldığınız eylemler yaratmazsanız başkasının hayatına bağımlı hale gelirsiniz. Bu durum kendinize olan güveninizi zedelemekle beraber, bu döngüye takılıp kalmanızı ve sürekli bir mutsuzluk haline sıkışıp kalmanızı sağlar.
- Herkese hak ettiği kadar değer verin.
Karşınızdaki kişi kim olursa olsun sizin değersiz, yetersiz ve kusurlu hissetmenizi sağlıyorsa ona sınır koymanız çok önemlidir. Eğer karşınızdaki kişi sizi değersiz hissettirdiği halde siz sınır koyamazsanız, sürekli olarak değersiz hissetmeye başlarsınız.
- Hayır demeyi öğrenin.
Yapmak istemediğiniz ve yapmaktan keyif almadığınız şeyleri sırf birilerini kırmamak için veya "Ne derler!" diye yapmayın. İnsanlara sınırlarınız hep belli olsun ve gerektiğinde sihirli hayır kelimesini kullanın.
-Duygularınızı ifade edin.
Sizi üzen, kıran bir durum olduğunda bunu karşınızdakine ifade etmekten çekinmeyin. Hissettiklerinizi karşınızdakiyle paylaşıyor olmak değerinizin artmasına yol açarken, aynı zamanda da içsel huzursuzluğunuzu azaltır.
- Değer duygunuzu asla dışarıda aramayın.
Sakın şu an olduğunuz kişinin yetersiz ve kusurlu olduğunu düşünmeyin. Değerli olmak için başkalarının güzel sözlerine veya onayına ihtiyacınız yok. İnsanlar ve olayların sizin değerinizi belirleme gücü yoktur. Sizin değerli olmanızı sağlayan şey, nasıl göründüğünüz değil, içinizdeki kişinin kim olduğudur.
SON SÖZ
Gerçekten siz kimsiniz? Özünüzdeki kişinin iyi olduğu alanlar neler? Farklı olduğunuz bu alanları görün. Bu durumların sizi farklı ve özel kıldığını, aynı zamanda diğer herkesten farklı özelliklerle donatıldığınızı unutmayın. İnsanları kaybetmekten korkmayın. Sizi, siz olduğunuz için, özünüzle seven insanlar zaten yaşamınızda hep var olmaya devam edecektir. İçinizdeki küçük çocuğu hep hissedin ve ona kötü davranmayın. Bir çocuğu üzmek ve kırmak nasıl istemezsek, kendinize de bunu yapmak istemezsiniz değil mi? Onun güzel şeyler duymaya, sevilmeye ve oynamaya ihtiyacı var, bunu unutmayın!