Tiyatro dünyasının klasik metinleri arasında bulunan Edmond Rostand'ın Cyrano de Bergerac oyunu, sinemacılar için de her dönemin gözde eserlerden biridir. Bunun da sebebi sinemacıların bu metnin cazibesine kayıtsız kalamamaları olduğu kadar metnin aşkı anlatma konusundaki gücüdür. Fiziksel özellikleri nedeniyle dışlanan bir insanın, aşkı uğruna yaptığı fedakarlığa destansı bir övgüdür Cyrano de Bergerac. Burnu uzun olduğu için aşık olduğu Roxane'a açılamayan, yazdığı mektuplarla onun kalbini çalan ama kendini de sevdiğine layık göremeyen Cyrano'nun fedakarlığının şimdi yeniden gündemde olmasının sebebi ise Joe Wright'ın yönettiği Cyrano filmi. Hikayeyi hatırlatacak olursak... Etkili ve şiirsel konuşmasıyla nam salan silahşor Cyrano de Bergerac, Roxane'a aşıktır. Ama fiziksel özellikleri nedeniyle bir türlü ona açılamaz. Roxane ise onun himayesindeki askerlerden Christian'a aşıktır. Lakin Christian kendini Cyrano kadar ifade etme konusunda mahir değildir. Cyrano da Christian ile bir anlaşma yapar. Onun ağzından Roxane'a mektuplar yazar. Roxane bu mektuplar sayesinde Christian'a daha da gönlünü kaptırır ve onunla evlenir. Ama savaş zamanıdır. Christian'ın cepheye çağrılmasıyla Roxane, Cyrano'dan onu korumasını ister... Bir kuşağın aklında Fransız sinemasının usta oyuncusu Gerard Depardieu'nun efsane oyunculuğu ile kazınan bu hikaye, yeniden sinemaya uyarlanırken temel metne sadık kalınmış gibi görünüyor. Lakin bu sefer burnu uzun cesur bir silahşorumuz yok beyazperdede. Onun yerine yine cesur ama oldukça kısa boylu bir silahşor tercih edilmiş. Klasik metinlerin sinema uyarlamalarındaki temel sorun öykü akışını bilmenizdir. Bir sürpriz beklentiniz olmaz. Bu durumda da metnin nasıl yorumladığı önem kazanır. Yönetmen Joe Wright da bu destansı aşk öyküsünü tiyatrovari bir anlatımla ve yer yer müzikalle flört ederek yorumlamış. Tabii sinemasal ustalığını kullanmayı da ihmal etmeden. Hal böyle olunca özellikle oyuncu performansları ve sanat yönetimi önem kazanmış filmde. Ki Cyrano de Bergerac ve Roxane'ı oynayan Peter Dinklage ile Haley Bennett rollerinin hakkını ziyadesiyle veriyor. Sanat yönetimi de gayet başarılı. Dolayısıyla Cyrano 'iyi film' kategorisinde değerlendirelecek bir yapım olarak karşımıza çıkıyor. Ama naçizane her şeye rağmen metnin gücü hâlâ baki... Aşkınız uğruna sevdanızı nasıl feda edersiniz? Bu sorunun cevabını güçlü bir şekilde bize tekrar hatırlatıyor Cyrano... Ki yeni nesle de bu klasiği tanıtarak yapıyor bunu... Peki, şimdiye kadar yapılar uyarlamalar arasında nasıl bir yeri var bu filmin derseniz. Galiba her kuşağın Cyrano de Bergerac uyarlaması kendine özel. Bizim kuşak için 1990 yapımı, Jean-Paul Rappeneau'nun yönettiği Cyrano de Bergerac filmi önemliydi. Bizden önceki kuşakların gözdesi Michael Gordon'ın yönettiği Cyrano de Bergerac'tı. Belki yeni kuşaklar için de Joe Wright'ın uyarlaması gözde olacak. Bunu da zaman gösterecek....
SOYULMAZ DENİLEN KASA İTİNAYLA SOYULUR
İspanyol Merkez Bankası'nın kasasının, soyulması imkansız kasalardan olduğunu La Papel de Casa dizisi olmasaydı bilemezdik galiba. Ama namını öğrendik işte... Lakin böylesi bir iddia söz konusu olunca sinemacılar boş durur mu? O kasa illaki soyulur... Kasa: Büyük Soygun işte meşhur kasanın içinden çok özel tarihi eserlerin çalınmasını konu alan bir film... Konu biraz çetrefilli... Çünkü kasada bulunan tarihi eserler İngiliz ve İspanyollar arasında kriz çıkartacak türden. Yani işin bir tarihselliği var. Ama her soygun filmi gibi filmin asıl gerilimi bu soygunun gerçekleşip gerçeklemeyeceği üzerine... İspanyol yönetmen Jaume Balaguero da bu gerilimden ziyadesiyle yararlanarak filmi kotarıyor. İşinin ehli soyguncuların karşısında, her türlü olasılığı değerlendiren bir güvenlik şefi koyarak bu gerilimi filmin sonuna kadar diri tutuyor. Soygunun 2010 yılındaki İspanya- Hollanda arasındaki Dünya Kupası finalinin oynandığı gün yapılıyor olması ise filme ayrı bir tat katıyor. Netice itibariyle soygun filmlerinden hoşlananları tatmin edecek bir film Kasa: Büyük Soygun.