NOT: Yazı filmle ilgili bilgi içermektedir. Soğuk Savaş yıllarında
sinemada
casus mitini
aklımıza sokan,
başta James
Bond'lar olmak üzere pek çok casus filminde
küresel düşman ya Rusya ya da Çin olurdu.
Soğuk Savaş bitince ise düşmanlar değişti.
Bazen Kuzey Kore, bazen Ortadoğu ülkeleri
bazen de Çin hedefe konmaya başlandı. Daha
çok yapımcı kimliği ile tanınan ama yakın
zamanda X-Men: Dark Phoenix filmini çeken
İngiliz yönetmen Simon Kinberg'in yönettiği
Kod 355'in en önemli özelliği bu tür filmler
için ihtiyaç duyulan küresel düşman konusunda
karşımıza yeni bir seçenek sunması.
Kolombiya'da, her türlü sisteme girebilen
bir bilgisayar sürücüsünün mafya dünyası
içerisinde alışverişiyle açılıyor film. Öyle bir
sürücü ki bu, dijital ortamda açamayacağı
kapı yok. Kolombiya özel güvenlik birimleri
bu sürücüyü ele geçiriyor. Ekibin başındaki
Luis Rojas'ın (Edgar Ramirez) CIA'ye bu sürücüyü
satmak istemesiyle de olaylar başlıyor.
Paris'te yapılacak alışverişte
CIA, sürücünün
peşinde BND (Alman
istihbarat örgüt) olduğu
da anlıyor. Sonra için
içine MI6 dahil oluyor.
Kolombiya istihbaratı
boş durur mu, onlar da sürücünün peşine düşüyor.
Lakin şöyle bir farkla. Ajanların hepsi
kadın. Jessica Chastain, Diane Kruger, Lupita
Nyong'o, Penelope Cruz da istihbaratçı olarak
böylece karşımıza çıkmış oluyor. (Kadro ilk
açıklandığında Marion Cotillard da vardı onu
da hatırlatalım.)
DÜŞMAN KÜRESEL SERMAYEDARLAR
Ajanların hem birbirleriyle hem de sürücüyü ele geçirmeye çalışan güçlerle mücadelesi sonuç vermeyince, dayanışma şart oluyor. Fakat tam da bu noktada Çin istihbaratından Lin Mi Sheng (Bingbing Fan) devreye giriyor, Böylece ekip Şanghay'a yollanıyor. Orada ekibe Lih Mi Sheng de katılıyor. Peki bu kadınlar kimle mücadele ediyor ya da başta yazdığım gibi yeni düşman kim diyeceksiniz. Düşman para babaları. Kaos ortamında parasına para katmak isteyen küresel sermayedarlar hem de. Tahmin edersiniz elleri kolları da çok uzun. CIA'in başını kendi saflarına çekecek kadar hem de. Ama bu beşli ajan grubu, istihbarat örgütlerinin nasıl yozlaştığını, yaşadıkları olaylar sonucu anlayıp kötü adamların yani küresel sermayedarların oyununu bozuyor. Beyazperdede sıkça karşılaşmayacağımız şekilde bir Çin-ABD ortak yapımı olan Kod 355'in, hem ajan dünyasındaki erkek egemen temsile kafa tutması hem de yeni küresel düşman tanımlamasıyla dikkat çeken yönleri var. Bu iki nokta bize değişen dünya düzenine ilişkin bir fikir veriyor aslında. Kendi janrında ortalama olan bir senaryo aslında usta bir yönetmenin elinde daha iyi bir yapıma dönüşebilirmiş. Lakin Kinberg'in yönetmenliği filmi iyi noktalara taşımaya yetmiyor. Neyse ki perde cazibesi olan oyuncular var karşımızda. Ki özellikle Diane Kruger ve Penelope Cruz'un performansı dikkat çekici. Nihayetinde Kod 355, Batı'da olduğu gibi öyle yerden yere vurulacak bir yapım değil. Aksiyon ve casusluk filmlerini sevenler için de keyifli bir seyirlik...
BÜYÜ DE GEL ÇOCUK BÜYÜ DE GEL!
Bir türlü büyümemiş erkekler, uzun zamandır sinema ve dizi dünyamızın temel konularından biriydi. Ya kadın tarafı? Aslı T. Kızmaz'ın aynı adlı kitabından, Murat Şenöy'ün yönetmenliğinde uyarlanan Benden Ne Olur işte büyümemiş kadın hikayesine odaklanan bir yapım. Hazal Kaya, Onur Tuna, Enis Arıkan'ın başrolde olduğu filmde hayatta hep başarılı olan ablasının gölgesinde kalan Sertab Bal'ın (Hazal Kaya) hikayesini izliyoruz. Kaş yapayım derken göz çıkaran bir karakter olan Sertab'ın, ablasına doğum gününde yaptığı sürpriz, birlikte yaşadıkların evin yanmasına neden olunca mecburen kendi başına bir hayat mücadelesi içine girer. Tam da bu sırada ünlü olduğunu bilmediği bir dizi oyuncusuna aşık olur. Fakat ne hayata tutunması ne de bu aşkı sürdürmesi pek mümkün olmaz. Nihayetinde o büyümemiş bir kadındır. Benden Ne Olur işte böylesi bir karakterin, büyüme, kendini bulma hikayesini anlatan bir romantik komedi. Büyümemiş erkek hikayelerinden farklı olarak karakterimiz Sertab büyümediğinin farkında. Hayatın inişli çıkışlı seyrinde büyüyerek yol alabileceğini idrak edebiliyor. Bu amaçla da hamleler yapabiliyor... Hazal Kaya ve Enis Arıkan'ın performanslarıyla sürüklediği yapım, sinemamızdaki erkek egemen kaba komedi furyası içinde alternatif bir seyirlik.