Kedilerin ressamı olarak bilinen İngiliz Louis Wain, kedilerin bu kadar çok sevildiği ülkemizde ne kadar tanınıyor acaba? Ama şu bir gerçek ki, Will Sharpe'in yönettiği Louis Wain'in Renkli Dünyası filminden sonra hak ettiği kadar tanınacak diye umuyorum!
Ünlü ressam Picasso ile aynı dönemde yaşayan ve kedi resimleriyle tanınan Louis Wain, yaptığı resimlerle insanların kedilere bakışını değiştirmiş bir ressam. Hatta denilebilir ki bugün evlerde kedi besleniyorsa, kediler birer evcil hayvan olarak kabul ediliyorsa onun katkısı yadsınamaz. Ama insanlığa böyle katkısı olan biri için zor bir hayat süren bir kişi...
Will Sharpe'in yönettiği Louis Wain'in Renkli Dünyası, Viktorya döneminin Londrası'nda 1881 tarihiyle açılıyor. Wain (Benedict Cumberbatch), babası ölünce, baba rolünü üstlenip ailesinin geçimini üstlenmek zorunda kalıyor. Annesi ve beş kız kardeşinin yaşamlarını sürdürmesi için çalışması gerekiyor. Hayvan portreleri çizen, resim dışında farklı alanlarla da ilgilenen Wain, iki elini aynı anda kullanarak resim çizebilen ender yeteneklerden biri. Bu da onun bir gazetede tam zamanlı ressam olarak işe alınmasını sağlıyor. Kız kardeşlerinin yetişmesi için eve alınan mürebbiye Emily'e (Claire Foy) ailesi onaylamasa da aşık oluyor. Ve onunla evlenerek mutlu bir hayat sürmeye başlıyor.
YETENEĞİ TAKDİR ETMEK
Fakat Emily'nin kanser olmasıyla hayat bir kez daha başına çöküyor. Kedi resmi yapmaya da eşini eğlendirmek için, evlerine aldıkları kedileri Peter'ı resmederek başlıyor. Kedilerden bir dünya kuruyor tuvallerinde. Bu resimler gazetelerde basılınca da epey tanınır oluyor. Ama resimlerinin telifini almadığı için yine hayatı yoksullukla geçiyor.
Will Sharpe'nin Simon Stephenson ile birlikte yazdığı senaryo, bize kedilerden koskoca bir dünya yaratan bu ressamın aşırı acıklı öyküsünü anlatıyor aslında. Resimlerine sirayet eden, eğlenceye ve mutluluğa tezat Wain'in hayatının nasıl zorluklarla geçtiğini anlatıyor film. Bir nevi Wain'in kedilerin mutlu dünyası resmederek, yaşadığı hem ekonomik hem ruhsal zorlukların üstesinden geldiğini savlıyor yapım.
Yaşadığı zorluklara rağmen direncini ve kendi dünyasını kediler üzerinden tuvale aktarmasını takdir eden gazete editörü Sir William Ingram (Toby Jones) filmde kilit bir durumda. Yeteneğin hak ettiği değeri görmesi için o yeteneğe değer veren ve yeri gelince takdir eden birinin olması gerektiğini vurguluyor film, Sir William Ingram karakteri üzerinden. (Ki günümüzde böyle insan ya da kurumların azalması üzerine düşünmemizi de sağlıyor. Neyse ki Wain'in hayranlarından olan bilim kurgu yazarı HG Wells'i, Nick Cave'in canlandırması içimize su serpiyor bu anlamda.)
Wain'in hayatı her ne kadar trajik olsa da yönetmen Will Sharpe sıcak, duygusal, umutlu bir anlatımla Wain'in hayatına bakıyor. Wain'i bize hatırlatırken ya da tanıtırken onun zorlukların üstesinden gelme azmini, hayatla başa çıkma halini öne çıkarıyor. Elbet bir biyografi filmi olması nedeniyle filmin bütün yükü Wain'i canlandıran Benedict Cumberbatch'in omuzları üzerinde. Son yılların en gözde aktörlerinden olan Cumberbatch de bu yükü ziyadesiyle film boyunca taşıyor. 20'li yaşlarından 60'lı yaşlarına kadar Wain'i olağanüstü bir perforsmans sergileyerek beyazperdeye taşırken, yönetmenin Wain'in hayatına yaklaşımıyla paralel bir anlayışla hareket ediyor.
Hani kedi resim ve videolarının bu kadar prim yaptığı şimdiki zamanlarda, kedilerin sevimli ve hınzır dünyasını ilk keşfeden, onu da çizen, 20. yüzyılın başında insanların kediler hakkındaki algılarını değiştiren ressam Wain'e, bir vefa borcumuzu ödemek için bile izlenir bu film. O zaman tüm kediseverler sinemaya...