Not: Bu yazı filmle ilgili bilgi içermektedir. Süper kahramanlar aleminin en
ergen kahramanı Örümcek
Adam'ın, 2000'li yıllarda beyazperde
serüveni başladığında işlerin bu noktaya
geleceğini kim tahmin edebiliyordu,
bilinmez. Çizgi roman ve çizgi
filmleriyle birkaç kuşağı büyüten
Örümcek Adam, bu hamlesiyle yeni
kuşaklara da yelken açmıştı. O maya
öyle bir tuttu ki, birbirinden bağımsız
üç seri çekildi bugüne kadar.
İlk macerada Tobey Maguire,
ikincisinde Andrew Garfield son
üçlemede ise Tom Holland ağlarıyla
düşmanlarını mat eden Örümcek
Adam'ı canlandırdılar.
Üç seride de bize bir büyüme öyküsü
anlatılırken işin açıkçası son serinin
yönetmeni Jon Watts, Peter Parker'ın
sonuçta bir ergen olduğu gerçeğini
büyük bir sevecenlikle kabul eden bir
yönetmendi. Belki bunun için filmlerde,
Peter Parker'ın yanlış karar alması
ya da hata yapması durumunda, ona
ortaya çıkan sonuçları telafi etme hakkı
tanınıyordu. Ve sık sık büyük gücün
büyük sorumluluk gerektirdiği cümlesinin
altı daha fazla çiziliyordu.
Serinin son filmi Örümcek-
Adam: Eve Dönüş Yok, bir önceki
filmin bittiği yerden başlıyor. Ortaya
çıkan bir ses kaydı sayesinde artık
bütün dünya Örümcek Adam'ın gizli
kimliğini öğreniyor. Bir kurtarıcı mı
yoksa dokunduğu her şeyi mahveden,
bir zarar ziyancı mı? Örümcek
Adam'ın durumunu artık insanlar
sorgulamaya başlıyor. Seveni kadar
nefret edeni de çoğalıyor.
Aslında bu durumla başa çıkabilecek
durumda Peter Parker. Ama sevgilisi
ve en yakın arkadaşının onun yüzünden
başvurdukları üniversiteden
ret alması sonrası Peter Parker işleri
düzeltmek için Dr. Strange'sın yanında
soluğu alıyor. Dr. Strange öyle bir
sihir yapıyor ki çoklu evrenin kapıları
açılıyor ve Örümcek Adam'ın namlı
düşmanları bir bir ortaya çıkıyor. Peter
Parker da May Hala'nın iyimserlik
öğretisinden etkilenerek, herkes ikinci
bir şansı hak eder prensibiyle hareket
ediyor. İşler iyice çıkmaza giriyor.
Yönetmen Jon Watts'ın, bir ergenin
büyüme sürecinde sorumluluklar
alması gerektiği meselesi üzerine epey
kafa yorduğu belli. Büyük bir toleransla
yaklaşıyor Peter Parker'a. Ve bu
tolerans da aslında yeni serinin ama
özellikle son filmin omurgasını oluşturuyor.
Filmin tüm kırılma noktalarında
bu tolerans ortaya çıktığı gibi son seride
iyice belirginleşen mizahın çerçevesini
de bu tolerans belirliyor. Anladığım
Peter Parker'a yetişkinlerin değil
de ergenlerin gözünden bakılması yeni
neslin bu süper kahramanı daha iyi sahiplenmesinin
de temel nedeni.
Açıkçası Jon Watts da filmlerle
kime seslendiğinin çok farkında.
İyiliğin bulaşıcı olduğu fikri, okulun
ve okumanın, sorumluluk almanın
önemi, hatalardan ders çıkarma meselesi,
insanlara önyargıyla yaklaşmanın
tehlikesi gibi önemli meselelerde Jon
Watts açıktan tavır alıyor. Bu anlamda
süper kahraman mitinde, insanların
güçle kurduğu ilişkiyi farklı bir noktaya
taşımayı başarıyor. İşin bu yönü
takdir edilesi bir durum açıkçası.
Öte yandan Jon Watts'ın bu filmde
büyük sürprizleri var. Üstelik üç
seriyi de kapsayan sürprizler bunlar.
Filmin seyir zevkini bozmamak için
bu sürprizleri açık etmeye gerek yok.
Ama ince düşünülmüş, Örümcek
Adam evrenini iyi bilenleri heyecandan
mest edecek sürprizler bunlar.
SREBRENİTSA MAĞDURLARINA
Bosnalı yönetmen Jasmila Zbanic'i Altın Ayı aldığı Esma'nın Sırrı/Grbavica filmiyle tanımıştık. Bosna Savaşı'nda kadınların yaşadığı travmaları anlatıyordu. Savaşı yaşamış biri olarak yıllar sonra Zbanic, Srebrenitsa Katliamını anlatan Quo Vadis, Aida? filmini çekti. Böylesi önemli bir konuda film çekmeyi mayın tarlasında yürümeye benzetiyordu. Sarsıcı gerçekleri film aracılığı ile bir kez daha gündeme getirdi yönetmen. Geçen yıl Oscar adayı da olan film, geçen hafta Avrupa Film Akademisi tarafından düzenlenen 34. Avrupa Film Ödülleri'nde En İyi Film ödülünü kazandı. Zbanic, En İyi Yönetmen, filmin başrolünde yer alan Jasna Duricic En İyi Kadın Oyuncu ödülüne değer görüldü. Yönetmen Zbanic ödülü, Srebrenitsalı anne ve kadınların yanı sıra öldürülen babalara, eşlere ve oğullara adadığını söyledi.