90'lı yılların fenomen dizisi Ferhunde Hanımlar'ın liseli, asi kızı Yonca'ydı o. Şimdi ise liseli gençlerin annesi Nebahat. Kardeşlerim dizisinde canlandırdığı karakter ile izleyicinin gönlünde taht kuran Simge Selçuk'tan bahsediyoruz. Hani, 'Biz onun çocukluğunu biliriz' denir ya, işte Y kuşağı ve öncesi onun çocukluğunu biliyor. O hep çok güzel, genç ve iyi bir oyuncu...
Selçuk ile Kardeşlerim dizisi vesilesi ile bir araya geldik. Diziden, eşi tarafından aldatılan Nebahat'ten, aşktan, erkeklerden ve oyunculuğa dair pek çok şeyden konuştuk.
- 90'lı yılların fenomen dizisi Ferhunde Hanımlar'ın liseli, asi kızıydınız. Yonca'nın maceralarını merakla beklerdik. Şimdi liseli gençlerin annesisiniz. Sizin döneminizdeki gençlerle şimdikiler arasında nasıl farklar gözlemliyorsunuz?
- Ben romantizm, duygusallık, dostluk gibi duyguların değerli olduğu dönemi sembolize eden 90'lı yılları temsil ediyorum. Biz şarkıları kasetçalardan dinlerken, duygularımızı birbirimize mektuplaşarak iletirken çok mutluyduk. Araba, telefon, kıyafet markası gibi takıntılarımız yoktu bizim... Değer yargılarımız daha farklıydı. 2000 yılından sonra bıçak sırtı gibi her şey değişti sanki... Gençler daha dışa dönük ama benmerkezci olmaya başladı. Çatışmalar arttı, uzlaşma konusunda daha dirençli tutum gösteriyorlar mesela. Saygı duyduğum çok yanları da var. Ama paylaşım konusunda biraz yalnız olduklarını gözlemlemek beni üzüyor.
-Kardeşlerim dizisinde canlandırdığınız Nebahat karakteri uzun süre eşinin oyunlarının farkına varamadı. Nebahat'ı siz nasıl tanımlarsınız? Var mı böyle kadınlar gerçek hayatta da sizce?
- Aldatılan ve susan kadın sayısı maalesef ki çok fazla. Sorun inanmak, güvenmek, eşinin yanında olmakta değil, erkeğin açgözlülüğünde ve duygusuzluğunda... İnsan sevdiği kişiye güvenmeyi tercih ediyor. Bu noktada bazen bile isteye görmezden geliyor bazen de buna sebep çaresizliği de olabiliyor. Çatının altında neler yaşandığını bilmeden yorum yapmamak gerekiyor bence. Kimse aldatılmayı hak etmez ve istemez.
- Diziyi izlerken ya da çekerken ağladığınız oluyor mu? Keza seyirciler çok ağlıyor... Sizi en çok duygulandıran ve güldüren sahneler hangisi?
- Eğer ağlama sahnem varsa ağlıyorum tabii ama Simge olarak değil. İzlerken de Simge olarak birçok sahnede ağladığım oluyor. Özellikle ilk bölümde, nerdeyse kardeşlerin her sahnesinde gözlerim dolu doluydu. Sette Celil varsa sürekli gülmemek elde değil.
-Sette nasıl bir ortam var? Burada tanışıp çok sevdiğiniz, bundan sonra hayatımda hep olur dediğiniz arkadaşlarınız oldu mu?
- Kamera arkası, teknik ekip, oyuncular dahil herkesin hayatımda çok güzel yeri oldu ve bundan sonra hayatımda hep olmalarını arzu ediyorum.
- Şöhreti çok küçük yaşlarda kazandınız. Ama arada seyirciden uzak olduğunuz dönemler de oldu. Sizi ekranlarda, dizilerde tekrar gördüğümüzde "Zaman güzelliğinden hiçbir şey almamış" dedik. Peki, o arada siz neler yaptınız?
- Genellikle bir işim bittiğinde araya biraz zaman koymayı tercih ediyorum. Hem kendimi nadasa çekmek için hem de o rolün hafızalardan biraz silinmesi için. Bu sürelerde zamanın tadını çıkardım. Gezdim, spor yaptım, kitap okudum, film izledim. O dönemlerde pandemi de yoktu hayatımızda. Bizim işimiz normal meslekler gibi değil. Bir anda inanılmaz bir tempo, düzensiz, belirsiz saatler, kalabalık bir set ortamı ve dizi bittiğinde durgunluk, sakinlik... Ben de diğer arkadaşlarım gibi bu tempoya çok alışkınım. Bu sebeple ne boşluğa düşerim, ne de yoğunluktan yakınırım. Boş olduğum zamanları kendime yatırım yaparak değerlendirir, fırsata çeviririm.
BOTOKS BİLE YAPTIRMADIM
- Oyunculuk kariyerinizde hedeflerinize ulaştınız mı? Keşke şöyle işler de yapsaydım dediğimiz oldu mu?
- Tabii ki de ulaşmadım. Ulaştım diyen
bir oyuncu mümkün değil bulamazsınız. O
kadar çok şey var ki istediğim. Mesela müzikal
oynamadım, sinema filmi çekmedim, dijitale
iş yapmadım. Menajerim Tümay Özokur
ile bir sonraki projem için bu konular üzerine
yoğunlaşacağız.
- Peki, güzelliğiniz... Bunun için özel yaptığınız bir şey var mı?
- Cildimi mutlaka özenle temizler ve nemlendiricimi
sürerim çünkü makyaj malzemeleri
yeteri kadar yıpratıcı, bu sebeple önemli
olan temizlik.
- Estetikle aranız nasıl? Yaptırıyor musunuz ufak dokunuşlar?
- Henüz botoks bile yaptırmadım, karşı
olduğumdan değil ama çok dramatik
sahneler oynuyorum ve mimiklerimi
kaybettirecek dokunuşlar olmasını
istemiyorum. Vakti gelir ve ihtiyaç
hissedersem düşünürüm.
- Güzel olmak bir kadın için büyük bir nimettir. Peki, siz sarışın ve çok güzel bir kadın olmanın en çok avantajlarını mı yaşadınız, dezavantajlarını mı?
- İltifatınız için teşekkür
ediyorum. Sarışın ya da esmer
olmak çok önemli değil çünkü
güzellik çok göreceli. Avantaj
ya da dezavantaj oldu diye hiç
düşünmedim. Uygun roller ne ise
onlarda rol aldım. Rolümün gereği ne
ise onu oynarım.
- Simge Selçuk'un bu hayattaki motivasyonu nedir? Neler besler onu, hayat felsefesi nedir?
- Kızımla geçirdiğim anlar, müzik dinlemek,
güzel sohbetler, hayata gülümseyen anlar
katmak, bir de bahar ve yaz mevsimi bana
inanılmaz coşku veriyor. Hedefler, motivasyonum
ise; sevgiyle iste, inan, çalış ve doğru
zamana güven. Yaşam içinse; hayatı çok fazla
ciddiye alma, yeri geldiğinde kendinle de
hayatla da dalga geç, çünkü her şey aslında
çok komik.
AKİF NE YAPSA SEVİLİYOR
-Peki, dizideki eşiniz Akif, nasıl bir karakterdir o, adeta çocukların ve Nebahat'in başına getirmediği bela kalmadı... Nebahat nasıl katlanıyor, nasıl her defasında affediyor onu?
- Yazarlarımız ve Celil harika bir Akif çıkardılar. Celil öyle bir oynuyor ki, Akif çok şanslı, her ne yapsa yine de seviliyor. Nebahat'in bütün kötülüğü kendine. Yalnız bir şekilde yeni bir hayat kurmaya, konfor alanından çıkmaya korkuyor. Biraz da 'elalem ne der' derdinde... Hani mahallelerde kadınlar vardır, nerde nasıl çalışırım diye kocasına boyun eğen... Nebahat de onun cemiyeti ne der versiyonu. Ama içerideki korku da bahaneler de aynı... Ailem için, çocuklarım için... Hâlbuki mutsuz bir anne baba yanında yaşayan çocuklardansa, medenice ayrılıp, sağlam durabilen anne babanın çocukları olmak çok daha sağlıklıdır.
ÇOK SEÇENEKLİ BİR ÇAĞDAYIZ
- Siz de çok genç yaşta üne kavuşmuştunuz. Şimdiki genç oyunculara tavsiyeleriniz var mı? Nasıl yol almalarını önerirsiniz?
- Tüketim çağındayız. Çok seçenekli, bol muadilli bir çağdayız. Her şeyden çok var. Özel ve farklı olmak için kendilerini, zamanlarını ve paralarını biriktirsinler. Genç yaşlarda çok bolmuş gibi geliyor ama zaman çok değerli. Zamanın içine ve kendilerine bir şeyler katarak biriktirsinler. Kendi kıymetlerini bilsinler ama kibir çok yakın bir çizgide duruyor. Fark etmeden oraya dahil olmasınlar. Sabır, inanç, azim, zeka ve güzel kalpli olmak yemeğin tenceresi zaten.
KALBİM DOLUYKEN NEŞELİ OLUYORUM
-Ya kalbiniz, dolu mu? Kalbinizi nasıl biri fetheder?
- Bence doğum günü mumları arttıkça beğenebileceğin kişi sayısı azalıyor, kriterler keskinleşiyor. Sevgiliden önce muzır bir oyun arkadaşı olsun. Hayattan tat alan, neşe veren biri. Saygı duymayı, kendini karşısındakinin yerine koymayı bilen ve aynı zamanda bir alfa erkeği. Çok sakin, durağan erkek sevmiyorum, öyle çok duygularda yaşayan, romantik erkekler bana göre değil. Kolay sıkılıyorum. Biraz zor ama içinde eğlenceli bir çocuk, dışında net, ne istediğini bilen bir adam olmalı. Yani tutkulu, ruhu olan...
- Aşk kadını mısınız? Aşıkken nasıl oluyorsunuz?
- Kolay aşık olamıyorum ama aşk kadınıyım tabii. Öncelikle neşeli oluyorum, enerjik oluyorum. Zaten hayatına biri girdiyse ve neşe yerine, içine garip sıkıntılar, endişeler, sorular verdiyse, kesinlikle o kişi çok yanlış bir kişidir, yakında da gidicidir. Aşık olduğunu hissettiğinde kendini daha fazla sevmiyorsan, kendinle çatışmadaysan dön arkanı git. Doğru insan ayrılırken değil beraberken çok değerli olduğunu hatırlatır sana verdiği hislerle. Ben buna inanıyorum.