Çoğu insan hayatında olumsuz duygular yaşamayı deneyim yerine bir şanssızlık olarak görmektedir. Korku bu duygulardan sadece bir tanesidir... Geleceğe, sorumluluk almaya, evliliğe, aldatılmaya, cinsel yaşama ve hayatın birçok alanına ilişkin konularda korku bize eşlik etmektedir. Korku her duygu gibi öğrenim sonucu edinilir. Örneğin bir çocuk ebeveyni tarafından fiziksel şiddet gördüğünde bunu olumsuz olarak deneyimler ve artık bu durumdan korkmayı öğrenir. Yani aslında korkularımız, bizim yaşanılan olaya verdiğimiz yorumlamalarımız ile öğrenilmektedir. Korku duygusu ilkel zamanlardan beri hayat kurtarıcı olarak karşımıza çıkar. Zarar göreceğimiz herhangi bir ortamdan korkumuz yoluyla uzaklaşıyor olmamız bizim için aynı zamanda bu duygunun faydalı olduğunu göstermektedir. Hayatımızda mantıklı korkularımız olduğu gibi mantıksız korkular da yaşamımıza dahil olmaktadır. Mantıksız korkularımız da patolojik korkular yani fobi olarak adlandırılmaktadır (Örneğin yılandan, örümcekten, kapalı alanlardan, köpekten, şimşekten korkma vb). Durumu yaşayan kişilere o an çok inandırıcı ve mantıklı gelen korkularımızla başlamak gerekirse ilki sorumluluk almaya dair korkularımızdır.
SORUMLULUK KAYGISI
Sorumluluk almaya dair korkularımız başlangıç temellerini çocukluk yıllarımızda atmaya başlayabilir. Bir çocuğa yapabileceğinden fazla sorumluluğu kendi isteği ve talebi dışında vermek, onu en iyi şekilde gerçekleştirmeye yoğun bir şekilde çabalayacak olduğundan performansına dair korku uyandırabilir. Çocuğa kendi gelişim dönemine ait verilmeyen bu sorumluluklar korku yaratabilir ve yetişkin yaşamlarında sorumluluk alma duygusundan kaçabilir. Birey aldığı sorumluluğu başarı ile sonuçlandırırsa herhangi bir korku yaşamaz fakat sorumluluk aldığı durumda başarısız olursa kaygısı çok fazla artar ve artık her türlü sorumluluktan kaçmayı öğrenebilir. Ve bu çalıştığı ortamdaki üstleri, ilişkide olduğu kişiye dair sorumluluklarını yerine getireme gibi bir durum ise kaçınma davranışı daha da artar. Kişi her türlü ortamda sorumluluk almaktan kaçabilir. Çocukluk döneminde bir çocuğa çok fazla sorumluluk vermek de hiç sorumluluk vermemek de çok zararlıdır. Eve dair verilen sorumluluklar hem kendini eve ait hissetmesine hem de birey olup sorumluluk duygusuna katkı sağlayacaktır. Örneğin; kendi odasının düzenini sağlıyor olmak görevi çocuklara verilebilir. Ve bunun sonucunda takdir edilebilir. Fakat eğer tüm evi toplama, kardeşine bakma vb. sorumluluklar verilirse -ki bu yapabileceğinden daha fazla sorumluluk olacağından- bu çocuğu tedirgin edecektir. Cinselliğe dair korkularımız yine temellerini çocukluk öğretilerimizden almaktadır. Çocuklukta cinselliği ilk kez duyduğumuz ve öğrendiğimiz yer ve kişiler bizde bu duruma dair bazı düşüncelerin temellerin atmaktadır. Örneğin kişi cinselliği 'ayıp, yasak, konuşulmamalı' şeklinde öğrenmişse cinsel yaşantısında öğrenmiş olduğu bu ilk kavram cinsellikte etkisini gösterecek ve kişi o anda bu durumu yaşarken birçok korku durumuyla karşılaşabilecektir. Ki bu da kadın ve erkekteki cinsel sorunların temelini oluşturabilmektedir.
ALDATILMA TEDİRGİNLİĞİ
Evliliğe ve aldatılmaya dair korkular da dinamiğini anne-baba ilişkisinden alabilmektedir. Burada yaşanan olumsuz duyguları sürekli deneyimlemiş olan çocuk "Bu hayatta kime güvenebilirim" diye düşünmeye başlar. Ve bu tüm sosyal ve duygusal ilişkilerinde aşırı şüpheci olmaya iter. Başına gelebilecek olumsuz duygulardan korkma şeklinde kendini gösterir. Ve buna ek olarak eğer bu korkuları tetikleyen olumsuz olaylarnı, örneğin arkadaşının kötü giden ilişkisinin veya evliliğinin aynısının başına gelebileceğini düşünür. Korkusundan kaynaklı aynı durumu kendi hayatı için de beklemeye başlar. Bu durum korku yanında kaygıyı yaratırken aynı zamanda bu korkunun şekillendirdiği şekilde kişi kendinden farklı davranacak ve tepki verecek olduğundan yaşanılan korkuyu istemeden kendi kendinin başına getirecektir.
KORKULARIMIZLA NASIL BAŞ EDEBİLİRİZ?
Korku planlamasında ilk adım korkulardan kaçmamayı öğrenmektir. İlk kez korkularınızla yüzleşmeye ve onlarla tanışmaya karar verdiniz, En büyük destekçiniz yine siz olmalısınız. Kendinize ağır bir eleştirmen olmaktan ziyade destekleyici bir figür olarak 'yapabilirsin, başarabilirsin' gibi sözcükler söylüyor olmanız en önemli basamağı oluşturuyor. Bu desteği verirken aynı zamanda da tüm davranışlarımızı belirleyen düşüncelerle de savaşmak yerine onlarla arkadaş olmak ve onlarla çalışıyor olmak kıymetli. Korku yaratan bu düşünceleri aklınızdan yok etmeye çalışmak değil de aksine "Korkumu tetikleyen düşünce ne?", "Başıma gelebilecek en kötü şey ne?" deyip öncelikle korkunuzun temelini buluyor olmak önemli. Bunu yaparken çok sevdiğiniz bir arkadaşınız, eşiniz, sevgiliniz ve bir ebeveyninizin de size destek olmasını isteyebilirsiniz. Bunu sağladıktan sonraki adım korkularla aşamalı bir şekilde aktif şekilde tanışmaya başlamaktır. Korku planlamasında, size en az korku yaratan eylemden başlayarak en çok korku yaratan duruma doğru aşamalı bir şekilde mücadele ediyor olmalısınız. Korku basamaklarını hızlıca geçiyor olmak değil, her bir basamağı başardıkça ve içimizde sindirdikçe diğer aşamaya geçiyor olmak ve bunu yaparken de ilk yaptığınızda hemen dönüşüm ve sonuç beklememek gerekeriyor. Zaman, başarıda kalıcılık getirir. Örneğin, asansöre binmekten büyük bir korku duyuyorsunuz. Birden asansöre binip 15'inci kata çıkmaya çalışıyor olursanız eskiden yaşamış olduğunuz korkudan daha büyük bir korkuya davetiye çıkarıyor olursunuz. Fakat önce asansöre binip kendinizi duygusal olarak yatıştırdıktan sonra asansörden inip daha sonraki gün düğmeye basıp öncelikle birinci kata çıkarsanız ve daha sonraki günler daha üst katları deneyimlerseniz korkularınızın üzerine zamanla gittiğinizi ve kaybolan kontrolünüzü tekrar elinize alabildiğinizi görebileceksiniz. Ve artık size çok korku dolu bir eylem uyandıran asansöre binmeyi başarı ile tamamlamış olacaksınız. Bu örneği hayatınızda yaşadığınız diğer tüm korkulara evirip uygulamaya geçirebilirsiniz. Örneğin sorumluluk duygusundan korkan ve kaçan bir kişinin düşünce sistemi yeniden düzenlenirse, kişi eksik yanlarından ders alıp kendini aşamalı olarak daha da geliştirmeye odaklanabilir. Hayatımızda yaşadığımız tüm olumsuz duygular bizim öğretmenlerimiz. Ve hayat okulunda bu öğretmenden aldığımız her bir ders eğitici ve öğretici olarak bizi hep potansiyelimizi en iyi şekilde bulmaya yardımcı olacak ve destekleyecektir.
KAYGIYI TETİKLEYEN DURUMLARA ODAKLANIN
Kaygının ne olduğunu öğrenin. Hakkında bilgi sahibi olunmayan durumlar kişide daha fazla korku ve kaygı yaratır.
Düzenli uyku ve beslenmeye özen gösterin.
Kaygıları düşünmek için zaman limiti koyun. Kaygı zamanınız olsun. (Örneğin 15:00-15:30 arası kaygılarımı düşüneceğim.)
Kaygılandığınızda düşüncelerinizi ve duygularınızı ne gibi şeyler tetikliyor onlara odaklanın.
Güçlü yanlarınızı listeleyin.
Sigara, alkol ve aşırı kahveden uzak durun.
Olumlama yapmaya dair kendinizi geliştirin. Kişisel gelişiminize yatırım yapın. Ve çeşitli gevşeme teknikleri ile destekleyin.
Kaygıdan dolayı kaçtığınız şeyleri listeleyin ve kolay aşamadan başlayarak üzerine gitme egzersizleri yapın.
BİR UZMANDAN NE ZAMAN DESTEK ALMALI?
Gerekli ölçüde kaygı ve korku normaldir. Kişiyi tehlikelerden korur. Ancak bu korkular bazen hayatta birçok durumda bozucu faktör yaratabilir. Örneğin yeme bozuklukları, uyku bozuklukları, cinsel bozukluklar, aile içi sorunlar, ilişki sorunları, iş sorunları vb. durumlarda kişi hayatını kontrol edemeyecek boyuta geldiğini gördüğünde bir uzmandan destek almalıdır.