Söz İstanbul'dan açılınca İstanbul'un ne kadar kıymetli olduğunu anlatmak için birbirimizle yarışıyoruz. Kadim bir şehir, dünyanın en önemli şehirlerinden biri, burada yaşamak bir ayrıcalık, tarihi, kültürü, enerjisiyle böyle bir şehir yok... Lakin bu şehirle böylesi kıymetli bir noktadan mı ilişki kuruluyor? Sakıp Sabancı Müzesi'nde açılan Dün, Bugün İstanbul sergisi hem bu soruya cevap arıyor hem de bu şehirle nasıl bir ilişkimiz var onu anlamaya çalışıyor. Murat Germen'in çağrısıyla bir araya gelen Ahu Akgün, Aslı Narin, Begüm Yamanlar, Beril Ece Güler, Burak Dikilitaş, Canan Erbil, Cemre Yeşil Gönenli, Deniz Ezgi Sürek, Didem Erbaş, Ege Kanar, Eren Sulamacı, Eser Epözdemir, Korhan Karaoysal, Mekânda Adalet Derneği, Neslihan Koyuncu Bali, Nora Bryne, Onur Özen, Örsan Karakuş, Serkan Taycan, Sıla Ünlü İntepe, Sinan Tuncay, Zeynep Kaynar'ın eserlerini görünce İstanbul'a cümlelerimize yansıdığı kadar kıymet veremediğimiz ortaya çıkıyor. İstanbul'un metropol olma özelliğinin yeniden üretilmesi mesela farklılıklara açık halini örseliyor. Bitmeyen inşaatlar, kültürel ve tarihi yapıların kırılganlığını artırıyor. Kimi sebeplerden dolayı ekolojik dengesinin bozulması, yaşanan ses ve çevre kirliliği adeta kenti distopik bir hale getiriyor. Koca kadim şehir İstanbul da tüm bunlara bir şekilde direnerek hâlâ bize ev sahipliği yapmaya çalışıyor. Ama çok yorulduğu belli.
"MEMLEKET HEP DAHA KUTSALDIR"
Sergide sanatçıların İstanbul'a dair dertlerini, özlemlerini, yaşananlar karşısında bazen öfkelerini, üzüntülerini görüyorsunuz işlerinde. Bunun arkasında bir şehri sahiplenme meselesi var. Samimi bir şekilde sahipleniyorlar şehri. İstanbullu olanların sayısı az aslında, kimi okumak kimi de başka sebeplerle İstanbul'a gelmiş. Bu şehrin havasını solumuş, kıymetini keşfetmiş insanlar bu sanatçılar. Şehirle ciddi bir aidiyet duygusu kurmuşlar. Bu duyguyla İstanbul'u anlamaya, anlatmaya çalışıyorlar. Kimi bir gemi kazasından ilham alıyor, kimi bir alt geçitten. İstanbul'un hayvan sakinlerinin hikayesine odaklanan da var, İstanbul'un keşmekeşinden kaçıp gidenlere mikrofon uzatan da. İstanbul'daki insan çeşitliliğinden, kadim tarihinden, buraya özgü değerlerinden feyz alıp iş üreten de çıkıyor sergide karşımıza. Ama ortak dert İstanbul'a hak ettiği kıymeti veremememiz. Murat Germen'e göre biraz da sorun bu şehirle kurduğumuz ilişkide yatıyor. Germen'in "İstanbul'a birçok kişi para kazanmaya gelir, para dışında verebileceklerinden faydalanmaya ya da feyz almaya değil. Bu yüzden 'memleket' İstanbul değildir birçok kişi için. İstanbul'u kağıt mendil misali kullanıp atan pet çok misafir kendi coğrafyasına bu algıyı reva görmez. Memleket hep daha kutsaldır. İstanbul'un başkalarının 'memleketi' olduğu akla gelmez" diyerek anlattığı durum aslında durumu özetliyor. Ama umutsuzluk var mı? Germen umutsuz değil. "Bir kültür başkenti olarak algılanmayan, hak ettiği saygıyı görmeyen, itilip kakılarak hoyratça kullanılan İstanbul, artık kendisine iyi davranan, esnekliğini istismar etmeyecek, durup düşünecek hemşehrisini arıyor" diyor. İşte bu sergi Germen'in bahsettiği İstanbul'un hemşehrilerinin sesinin yükseldiği bir platform...
HERKES İÇİN ERİŞİLEBİLİR BİR SERGİ
28 Kasım'a kadar sürecek serginin önemli özelliklerinden biri erişebilirlik konusundaki hassasiyeti. Özel gereksinimli bireyler ile görme ve işitme engellilerin de sergiyi rahatça gezebilmesi için özel bir çalışma yapılmış. Tüm bilgi panoları işaret diline çevrilmiş; video, yerleştirme ve görseller için sesli betimleme kayıtları gerçekleştirilmiş. Bu kapsamda sergi alanı ve rotası için sesli betimlemeler hazırlanmış. Ayrıca doğru iletişim ve davranış yöntemlerini anlatmak amacıyla Sakıp Sabancı Müzesi'nde görev alan tüm saha ekibi özel bir eğitim almış. Yani herkes için sergi erişilebilir bir niteliğe kavuşmuş. Bu önemli bir durum.