Not: Yazı, filmle ilgili bilgi içermektedir.
Bir Kızılderili efsanesine göre Wendigo, insan eti yiyen yaratık olarak biliniyor. Yerin derinliklerinde, karanlıklar içinde yaşadığına inanılan bu yaratık, Amerika'da popüler kültür içinde kendine yer bulacak kadar güçlü bir imge. Çılgın Kalp, Vahşiler gibi filmleriyle tanıdığımız yönetmen Scott Cooper Boynuzlar'ı bu yaratık üzerine kuruyor. Çıkış noktası da Nick Antosca'nın yazdığı The Quiet Boy adlı öyküsü...
Amerika'nın Oregon Eyaleti'ne bağlı, herkesin birbirinin geçmişine vakıf olduğu bir kasabayı mesken tutuyor film. Lucas (Jeremy T. Thomas) adlı bir öğrencisinin yaptığı resimlerden ailesi tarafından istismara uğradığını düşünen öğretmen Julia (Keri Russell), şüphesini önce okul müdürüyle paylaşıyor sonra da öğrencisinin evine ziyaret ediyor. Fakat Lucas'ın yaşadığı evin tuhaflığı karşısında ne yapacağını bilemiyor. Olan da şu: Wendigo adlı yaratık, kapatılan bir madeni adeta uyuşturucu laboratuvarına dönüştüren Lucas'ın babasına saldırıp onu ele geçirmiş aslında. Lucas'ın küçük kardeşi de bu yaratığın esiri olmuş durumda. Lucas her şeye rağmen ailesinden vazgeçmiyor ve onlarla birlikte yaşamaya devam ediyor 'ölüm kokan evde'.
"İNANMADIĞIN HİKAYEYE BİRİLERİ İNANIYOR"
Yönetmen Scott Cooper, kasabanın tüm tekinsizliğini, ürkütücü bir unsur olarak kullanıp bu ürkünçlüğü iliklerinizde hissedeceğiniz bir atmosfer kurarak Lucas'ın yaşadıklarını anlatıyor. Kasabada işlenen tuhaf cinayetlerle uğraşan öğretmen Julia'nın şerif kardeşi, bir zaman sonra Lucas'ın açık etmemeye çalıştığı sırrıyla bu cinayetler arasında bir bağ olduğunu düşünüyor.
Yönetmen Cooper, sinemada sıklıkla kullanılan yaratık imgesinden yararlanarak bir anlamda alttan alta babayla hesaplaşma meselesi üzerine gidiyor. Öğretmenimiz Julia aslında geçmişte babasının istismarına uğramış ve bunun travmasını da bir türlü üzerinden atamamış bir karakter. Onun istismar konusunda bu kadar 'hassas' olmasının sebebi biraz da yaşadıkları. Lakin Lucas'ın durumu farklı. O istismara uğramıyor belki ama canavar da olsa Lucas babasından her şeye rağmen vazgeçmek istemiyor. Ama son tahlilde o da babasıyla hesaplaşmak durumunda kalıyor.
İşin bir başka boyutu da mitolojik anlatılara inanma meselesi.
Bunu da şerif karakteri üzerinden işliyor yönetmen Cooper. Eski şerifin Kızılderili olması ve görevi devrettiği şerife Wendigo'dan bahsettiği sahnede "Senin inanmadığın bu hikayeye birileri inanıyor" cümlesi, naçizane bu meseledeki çıkış noktası. Mitolojik anlatıların elbet bir çıkış noktası var. Ki kimi görüşlere göre Wendigo, yıllar önce kıtayı keşfettiğini düşünüp orayı istila etmek isterken karşılarına çıkan Kızılderelileri kitlesel olarak öldüren 'beyaz adamın' yaşattığı vahşetin bir yansıması... Bu perspektiften bakınca film bize insanın, geçmişinin karanlık noktalarında dolaşırken temkinli olması gerektiği uyarısını da yapıyor.
Nihayetinde Cooper tüm bunları muhteşem bir atmosfer içinde ve gerilim dozu yüksek bir öyküyle anlatıyor. Görüntü yönetmeni Florian Hoffmeister'ın harika kadrajları, Lucas'ı canlandıran küçük oyuncu Jeremy T. Thomas'ın hatırlanası performansı da filmin gücünü artırıyor. Son tahlilde türün meraklılarına kaçırmayın derim.