Geçenlerde YouTube'da rastladım; gencecik bir kız çatılardan atlıyor, tırmanıyor, takla atıyor ve bunları o kadar sakince, parmak ucunda uçarcasına yapıyor ki izlerken heyecanlandım.
Hemen araştırdım ve karşıma Türkiye'nin ilk ve tek kadın parkur sporcusu Hazal Nehir çıktı. Hazal yedi yıldır bu sporu yapıyor ve iki yıl önce Red Bull ekibi de keşfetmiş ve sponsoru olmuş. Yaz aylarında Kapalıçarşı'nın çatısında mükemmel bir Grand Maze projesinde bir araya gelmişler, videoyu izlemelisiniz. Hazal ile Kapalıçarşı'nın çatısında bir araya geldik, her soruma kocaman gülümsemeyle, kendinden emin yanıtlar verdi.
- Bu sporla nasıl tanıştınız?
- 15 yaşındayken tanıştım. Arkadaşım bir gün geldi ve dedi ki "Hazal, Bölge 13 adında Fransa'da geçen bir film izledim. Bir spor yapıyorlar, adı parkur çok güzel, çatılardan filan atlıyorlar." Ben o zamana kadar böyle bir sporun olduğunu bile bilmiyorum ve izleyince "İmkansız, biz bunu yapamayız" dedim. Sonra 20 yaşında parkur sporunu ciddi ciddi yapmaya başlamıştım.
- Nasıl oldu birdenbire?
- Çocukken breakdance yapıyordum, üniversiteye hazırlanırken bırakmıştım. Sonra ODTÜ'de okurken breakdance'a yeniden başladım ve antrenman yaptığım bir gün parkur yapanlar geldi ve ben o gün bu spor ile tanıştım.
- ODTÜ'de ne okuyordunuz?
- Jeoloji mühendisliği okuyordum ama birinci sınıfın ikinci döneminde parkur ile tanıştıktan sonra hiçbir derse girmedim. Altı ay okula gidiyorum diye evden çıkıp parkur yapmaya antrenmanlara gittim. Amacım iyi bir üniversiteye giderek İngilizce öğrenmekti, bölümü de üniversiteyi de ben seçtim.
Ama parkur ile mühendislik aynı şekilde yer almıyordu hayatımda.
Bir gün üst sınıftan bir arkadaşımı gördüm ve onun anlattıklarından sonra bu mesleği yapmak istemediğime net olarak karar verdim.
Annemle konuşarak ona okulu bırakmak istediğimi söyledim. Çok üzüldü. Sonra düşündüm ve hem annemi mutlu edecek hem de kendi hayallerimi gerçekleştirebileceğim bir çözüm buldum.
- Nasıl bir çözümdü?
- Parkurumu geliştirmeye karar verdim ama bunu Türkiye'de yapamazdım. Hangi ülkelerde parkur sporu iyi diye araştırdığımda karşıma İspanya çıktı. Erasmus ile gitmeye karar verdim. Yine araştırdım ve gördüm ki Hacettepe Üniversitesi'nde Erasmus ile İspanya'ya gidebiliyorum.
Sınava yeniden hazırlandım, bu sefer parkur sporunu da destekleyici olan spor bilimlerini kazandım. İspanya'ya Erasmus ile gittim ve bir yıl kaldım.
-
ODTÜ, Hacettepe derken bir anda İspanya. Nasıl geçti?
- İspanya'da kaldığım süre parkurumun en geliştiği dönem oldu. İspanyolca bilmediğim için zorlandım ama İngilizcem ve parkurum çok gelişti. Hayallerimin peşinden gittim.
- Neydi hayalleriniz?
İlk başladığımda sokakta antrenman yapıyordum ve ellerime bir baktım ki kir içinde. Bu görüntü ve kir, toz kokusu bana çocukluğumu hatırlattı ve çok iyi hissettirdi. Bu spor sayesinde kendimi, yeteneklerimi ve neler yapabileceğimi keşfettim, keşfediyorum. Önemli olan kendini keşfetmek, neyi sevdiğinin farkında olmak. Sevdiğin şeylerin farkında olmayınca bir şeyin peşinden de gidemiyorsun. Parkur ile buluşmasaydım yani o benim tutkum olmasaydı yüksek ihtimalle jeoloji mühendisliği bölümünü bitirirdim.
- Yedi yılda nereye geldiniz bu sporda?
- Olimpik branş olmayan sporlara ne yazık ki çok destek olunmuyor ve bu anlamda Redbull'un desteği benim için çok önemliydi. Yedi yıl önce kaldırımda çalışıyorken şimdi sıçramada 4.5 metreye çıkabiliyorum. Mesafen, tekniğin gelişiyor; yapabileceğin şeylerin seviyesi artıyor.
- Türkiye'de bu sporla bu kadar profesyonel olarak ilgilenen ilk ve tek kadın sizsiniz. Ne söylemek istersiniz, bu konuda?
- Güzel, tabii ki hoşuma gidiyor ve insanların da bunu yapabileceğine örnek olmak beni motive ediyor.
Bu spor dalında ne kadar iyiye gidersem, Türkiye'deki kadınlara, erkeklere o kadar ilham olabileceğimi düşünüyorum. Benim mesajım şu olurdu: Türkiye'de doğdum, büyüdüm ve bu topraklardan parkur sporcusu olarak çıktım. Yani bir insan çalışırsa, isterse her şeyi başarabilir.
- Hedefleriniz neler?
- Asıl hedefim kendi sınırlarımı keşfetmek; fiziksel ve zihinsel olarak ne kadar uzağa gidebileceğimi görmek.
Bunu yaparken de insanlara ilham olabilirsem ne güzel olur. Küçük küçük hedefler aslında hayallerinin, gerçekleştirmek istediklerinin daha da büyümesine yardımcı oluyor.
Mesela şu anki hedeflerimden biri dört metreden atlasam güzel olur. Onu yaptıktan sonra ise bir üstünü yapmaya çalışmak...
Korkumu kontrol etmeyi öğrendim
- Sporcu Dominic Di Tommaso ile Kapalıçarşı'da Red Bull Grand Maze projesinde bir araya geldiniz. Video harikaydı, Kapalıçarşı'da, çatısında parkur deneyimi sizin için nasıldı? - Hayallerimde kubbeli çatılardan atlamak vardı ve bu proje ile hayalim gerçekleşti. Bir de dünyanın en iyi parkur sporcusu Dominic Di Tommaso ile bu projede yer almak ayrıca beni çok mutlu etti, ondan çok şey öğrendim. Keyifli, adrenalin dolu bir hafta geçirdik. - Korkmuyor musunuz o çatılardan atlarken, zıplarken, takla atarken? - Tabii ki korkuyorum ama korkunun ecele bir faydası yok. Bence parkur sporunun en güzel yanlarından biri korkunu kontrol edebilmeyi öğrenmek. Korkuyu kabul ettiğimiz zaman vücudumuzu ve beynimizi daha iyi dinlemeye başlıyoruz.