Türkiye son dönemde lüks markalarının gözdesi... Tüm yaz, Bodrum'da arka arkaya açılan modaevlerini ve onların düzenledikleri etkinlikleri kaleme aldım... Sonbaharla birlikte de bu dev markalar İstanbul'da resmen gövde gösterisi yapıyor... Bunun son örneği Fransız modaevi Louis Vuitton... Markanın geçtiğimiz hafta İstinyePark'ta açılan yeni mağazası, adeta Türkiye'ye duyduğu güvenin ve İstanbul ile olan gönül bağının bir sembolü gibiydi... Tabii ki bununla birlikte mağazanın dış cephesinin iddialı görüntüsü de başta sosyal medya olmak üzere her yerde konuşuldu. Mağazaya içinde alışveriş yapılabilen dev bir heykel görüntüsü veren kişiyse Türk çağdaş sanatçı Seçkin Pirim'di... "Louis Vuitton'un Damier deseninden ilham aldım. Cephe, Türk limra taşı kullanımı sayesinde antik Türk kentlerini anımsatan iki boyutlu amorf ve kıvrımlı bir forma dönüştürüldü" diyen Pirim ile bu eserin açılışından kısa bir süre sonra bir araya geldik. 1977 doğumlu sanatçıyla hem bu görkemli projeyi, hem New York-İstanbul ve çeşitli dünya kentleri arasında geçen sanat çalışmalarını hem de pandemi sürecini ve sonrasını konuştuk.
- Dev bir dünya markası için çok özel bir çalışma yaptınız. Nasıl buluştunuz markayla?
- Markanın Fransa merkez ofisi geliştiriyor bu projeyi. Türkiye'den bilgi alıyorlar ve sonuç olarak benimle çalışmaya karar kılınıyor. Pandemi öncesi proje hakkında konuşmalara başladık. İlk kapanmalar sırasında tamamen durdurduk çalışmaları. İyiki de durdurmuşuz çünkü o ilk onay alan çizimden çok farklı bir başka çalışma yaptık mağaza için. Sonuç olarak bir buçuk yılı kapsayan bir çalışmanın sonucu bu eser.
- İnsan ister istemez markanın yurt dışındaki diğer mağaza ve butikleri için de size gelen bir teklif var mı diye sormadan edemiyor...
- Böyle bir konuşma geçmedi. Spesifik olarak İstanbul'daki mağaza için konuştuk. Ama tabii ki keşke böyle bir şey olsa. Bu yaptığımız projenin uluslararası, global anlamda daha geniş bir etkisi olsa tabii ki isterim. Markanın merkezinden geçtiğimiz gün öyle güzel bir e-posta aldım ki... Fransa çalışmamdan başyapıt diyerek bahsediyor. İş birliğimizden çok mutlu olduklarını dile getirmişler e-postada ve yenilerini yapmamızı dilediklerini ifade etmişler. Dünyada ilk defa bir sanatçıyla bir cehpe üzerinde çalışma yapmış onlar da... Daha önce mimarlarla yaptıkları binalar var ama benim gibi bir sanatçıyla yaptıkları ilk çalışma onların da... Hem benim beğendiğim, hem onların beğendiği bir iş ortaya çıktı.
- Peki bu devasal heykelin ilham kaynağı neydi sizin?
- İlk andan itibaren sadece bir cephe olmasın, içine girilebilir bir heykel olmasını istedim çalışmanın. Şu anki çalışmamız da tam olarak bu oldu; içinden mağazayı çıkarırsanız ben dış cephedeki çalışmamı hâlâ bir müzede sanat eseri olarak sergileyebilirim. Ve Louis Vuitton'un Damier deseninden ilham aldığımı söyleyebilirim. Sonuç olarak sınırsızlığın devam ettiğini hissetiren, özgürlük hissi veren bir çalışma yaptık.
- Tüm dünya ile birlikte oldukça zorlu bir pandemi süreci içinden geçiyoruz. Henüz sona da ermedi... Bir sanatçı olarak siz bu süreci nasıl yaşadınız?
- İlk başı çok zor geçti benim için. New York'taydım bir de o dönemde. Ancak sonra biraz daha hafiflemeye başladı bu durum bende. Sokağa çıkma yasakları beni pek etkilemedi mesela. Zaten haftanın yedi günü atölyemde tek başına çalışıyorum. Benim normalim buydu. O anlamda bende bir değişiklik olmadı.
- Peki böyle büyük bir korku yaşamak eserlerinize, üretim sürecinize yansıdı mı?
- Tüm işlerim kendiliğinden ve hayatımla çok paralel bir şekilde ortaya çıkıyor. O yüzden de tabii ki o süreçte yaptığım şeylere sonrasında bir başka gözle baktığımda anlayabiliyorum o dönem içinde bulunduğum duygu halini. Pandemin en zorlu geçtiği üç ayda çok iş yaptım. Ve eserleri sergiye göndermeden önce bir kez daha bakınca çok kapalı olduklarını gördüm. Mesela hep içine kapanan kutular, mağaralara benzeyen karanlık delikler... Distopik şehirlere dönen formlar... Ondan sonra her şey biraz daha normalleşmeye başladığında benim de yaptığım eserler daha ümit dolu olmaya başlamış...
- Bir sanatçının içinde bulunduğu ruh halini yansıtıyor aslında tüm çalışmaları...
- Tabii ki öyle... Üniversite sırasında yaptığım heykellerin hepsi siyahtı. Rockçı gençliktik çünkü o zaman... Sonra bir gün Beyoğlu'nda yürürken masmavi çok güzel bir tişört gördüm ve satın aldım. Birden tüm heykellerim mavi olmaya başladı. O kadar kendi doğallığı içinde devam eden bir süreç ki... O yüzden yapılan eserlerin hepsininin doğallığına samimiyetine inanıyorum.
- Bir sanatçının tanımı da bu değil midir?
- Bu olmalı. Şaka yapmıyorum gecenin üçünde üzerinde çalıştığım heykeli düşünerek "Yok o heykeli mavi yapmayayım" derken uyanıyorum. Sanat bütün hayatım.
Haftanın konuğu
SADİFE AKDOLU'NUN TERCİHLERİ
Son dönemde özellikle de pandemiden sonra el işiyle yapılan çalışmalara, doğal kumaşlara yönelim arttı. Ara Collection bu markalardan biri... Biz de markanın kurucusu Sadife Aydoğdu ile markanın doğuşunu, pandemi döneminde yaptıkları çalışmaları ve modaya yaklaşımını konuştuk.
Pandemi dönemi ile birlikte, her zaman severek kullandığım kaşmir ipek, organik pamuk ve kaliteli keten kumaşlar vazgeçilmezlerim oldu. Genelin aksine evlerde giyilen eşofman ve tayt gibi spor kıyafetleri sadece spor yaparken kullandım. Evde ipek pijamalar, kaşmir kazaklar benim en fazla kullandığım ürünler oldu. Yasaklar bitip iş hayatında döndüğümde ise, gömlek elbiseler, beyaz gömlekler ve ham keten etekler kendi tasarımım olan deri sandaletler yerlerini aldı.
Pandemi süreci hayatımda geçirdiğim en yavaş dönemdi. Fiziksel olarak yavaşlamak tasarım yapmak için uzun ve verimli bir zaman oldu. Bu da tasarımlarımıza yansıdı. Hem yüksek kaliteli deri tedariğinde hem de işçilik için zamanımızın olması, koleksiyona yansıdı. Hepimizin durağan geçirdiği bu dönemden sonra, çok dinamik ve renkli bir koleksiyon oluşturduk.
Gün geçtikçe gerçek lüksün çok alışveriş yapmak değil, kendini iyi hissettirecek yüksek kaliteli ve özel tasarım ürünleri almak olduğunu gördük. Yükselişte olan, işimizi ilk yaptığımız günden beri benimsediğimiz mottomuzun trend olması beni mutlu ediyor.
Alışveriş yaparken genellikle Türk tasarımcıların ürünlerini satın almayı tercih ediyorum.
Genel olarak trendler içinde sevmediğin bir tarz yok. Ama özensiz görüntü sevmiyorum.
Moda kazanı
SÜRDÜRÜLEBİLİR MODA
Pandemi sürecinin ardından tüm dünyada moda markaları birer birer daha da iddialı çevreci yaklaşımlarıyla dikkat çekiyor. Bu markalardan biri de kaliteli trikoları günün her saatinde giyebileceğimiz bir şıklıkla tasarlayan Knitss markası... Yeni sezon için capcanlı, renkli ve dinamik bir dünyanın kapılarını aralayan marka yaşanabilir bir gelecek için çevreci bir yaklaşımı da benimsiyor. Marka, tasarım sürecinin ilk adımından ürünlerin müşterilerlee buluşmasına kadar geçen tüm aşamalarda, çevreyi koruyor ve kullandığı hammaddeleri bu doğrultuda seçiyor. Marka hızlı moda anlayışının beraberinde getirdiği zararı ortadan kaldırmak için çalışıyor.
MODA MARKASI İŞBİRLİKLERİ
Modaevleri ve alışveriş siteleri arasındaki işbirlikleri son iki yılın yükselen trendi... Bunun son örneği de Sagaza Studio x Trendyol... 35 parçadan oluşan koleksiyonda oversize, net kalıplı ceketlerden tişörtlere, fırfırlı özel desenli elbiselerden triko üstlere ve kot takımlara kadar kadınların gardroplarında olması gereken tüm parçalar yer alıyor. Koleksiyon hakkında Sagaza baş tasarımcısı Zelia Kaçar, "Sagaza olarak lüksü rahatlıkla buluşturuyoruz. Trendyol iş birliğimiz için de cool, genç, zamansız, rahat ve yüksek işçilikli bir koleksiyon oluşturduk. Yeni bir hikaye anlatmak isteyenlerin ulaşacağı bir misyon taşıyor" diye konuşuyor.
GERİ DÖNÜŞTÜRÜLMÜŞ
1975 yılında İspanya'nın Mallorca adasından temelleri atılan çağdaş ayakkabı markası Camper da sürdürülebilirlik alanında ciddi çalışmalar yapan firmalar arasında. Marka koleksiyonlarının üst yüzeylerinin yüzde 90'ı plastik içermiyor. Yüzde 20'si geri dönüştürülmüş malzemeler kullanılarak tasarlanıyor. Derilerin yüzde 97'si Leather Working Group (LWG) sertifikasına sahip. Camper ürünlerinin astarları ise yüzde 100 geri dönüştürülmüş pet'ten yapılıyor. Ayakkabıların dış tabanlarının yüzde 43'ü ise doğal ya da geri dönüştürülmüş materyallerden oluşturuluyor.