Şimdi sizi bir süperyat şefiyle tanıştıracağız ama aslında siz onu ATV dizilerinden zaten tanıyorsunuz. Belki Büyük Yalan'ın Pınar'ı, belki Ezel'deki rehberlik öğretmeni, belki de Yahşi Cazibe'nin Gül'ü olarak tanıştınız onunla. Tuğçe Kıltaç'tan söz ediyoruz. Evet onun asıl mesleği oyunculuk. Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü mezunu. Okulu bitirdikten sonra oyunculuğa başladı ve birçok televizyon dizisi, tiyatro oyunu ve reklam filminde rol aldı. Şimdi ise süperyat şefliği yapıyor. Herkes oyuncu olmaya çalışırken, oyunculuğu bırakıp yatlarda yemek pişirmeyi tercih eden Tuğçe Kıltaç'tan sıra dışı hikayesini dinledik.
- Oyunculuğu bırakıp yatlarda yemek pişirmeyi seçmeniz nasıl oldu?
- Oyunculuk, benim gözbebeklerimden. İçinde hikaye anlatmak olan her şey öyle. Ancak şunu açıkça söyleyebilecek cürete sahip olmak gerek; oyunculuk yapmak, ne yazık ki bir hikaye anlatıcılığı tatminini pek az yaşatıyor aktörlere, aktrislere... Çoğumuz, genelde entelektüel birikimimizin yahut beklentimizin çok altında işlerde yer almak zorunda kalıyoruz. Bu devasa yozlaşmanın içinde, ben sadece kendime alternatif bir yol açmayı denedim diyebilirim. Beğenmediğim, içinde bulunmak istemediğim işleri reddetme lüksü hediye ettim kendime. Bunun yaparken de aynı derecede aşkla yaptığım bir şey seçtim.
- Nasıl süperyat şefi oldunuz, eğitim aldınız mı?
- Sadece süperyat şefliği değil, genel olarak bir şeflik eğitimi almış değilim. Kariyerimin ilk yıllarında da bunun eksikliğini o kadar çektim ki, okullu bütün şef arkadaşlarımı/ ustalarımı sömürdüm. Denizcilik eğitimi dışında bir eğitimim yoktu anlayacağınız. Hatta başlangıçta o bile yoktu! Bu işte en büyük desteği Deniz Kurt Görsev'den gördüm. Ondan bir eğitim almadım, ancak bizim oyunculuk yıllarından birbirimizi tanıyor olmamız, yıllar sonra yolumuzu denizlerde birleştirdi. Kendisi bana her zaman tecrübelerini aktarmış ve yoluma ışık tutmuştur.
- İlk işinizi anlatır mısınız?
- Tamamen tesadüfler sonucu, Kos'a giden feribotta tanıştığım bir kaptanın çağırmasıyla, hiçbir denizcilik eğitimim yahut sertifikam olmadan, iki gün içinde Bodrum Turgutreis'ten katıldığım, 26 metre bir yatta başladım bu işe. 2015 yılının yaz başındaydık. Çok taze bir aşçıydım ve işin aslı ne bir denizci ne de bir aşçı sayılırdım!
- İlk işinizde çok zorlandınız mı?
- Hem de nasıl! Patronlarım İtalyan'dı ve beni pişirdiklerim konusunda çok yüreklendirirlerdi. Benim için hâlâ yaptığım en zor iş, o yaz, o teknede yaptığım iştir. Çünkü kompresörle usturmaça da şişiriyorduk, manevra da yapıyorduk, ben alışverişe de gidiyordum Yunan adalarında ve aynı zamanda yemekleri de pişiriyordum. Aslında bir süperyat şefi olarak ilk gerçek deneyimim, üç sene evvel bir Atinalı hanımın 46 metre yatında bir aylık Korsika turu boyunca yaptığım şeflik işiydi
- Sonra süperyat şefliği kariyeriniz nasıl devam etti, nerelerde ve hangi yatlarda çalıştınız?
- Bodrum'daki teknemden sonra hemen o kış denizcilik eğitimimi ve sertifikalarımı tamamladım. 62 metre bir motoryata mürettebat şefi olarak gittim aynı yıl, Monako'ya. Sonra altı ay Monako, dönüşte uzun süren meyhanecilik kariyerim, sonra Atina'da başka bir tekne, sonra Malta'da bir ay daha... Danışman şeflikler, sonra İtalya, Korsika falan derken; artık sayamaz oldum ve şimdi Türkiye'de bir yatta çalışıyorum.
- Dışarıdan bakıldığında çok cazip bir meslek gibi görünüyor, hakikaten öyle mi, en keyifli yanı nedir?
- Aylarca denizde yaşamak sıradan bir iş değil. Kardeşimi, babamı yaklaşık yedi aydır görmedim ben mesela. Sevgilime sarılmayalı haftalar oldu. Bu kolay bir şey değil. Ama elbette, o esnada gördüğüm paha biçilmez manzaralar, şahane koylar, nefis günbatımları vardı.
- Karaya çıkma planınız var mı, yoksa denizde şefliğe devam mı?
- Ben böyle planlar yapmam, çünkü bilirim ki, bu hayatta planlar yapsam da pek tutmaz. Yola bakmayı tercih ediyorum. Yol nereye derse oraya rotasyon yapmaya ve anda kalmaya çalışıyorum. Denizleri bırakmayı düşünmüyorum. Daha yelkeni kavramak, okyanus geçmek falan gibi hayallerim var. Emeklilik planım yelken yapmak, demir atmak, konuklarımıza şahane şeyler pişirmek... Kurduğum masalardan insanlar mutlu kalkınca ben zaten kırmızı halıda yürümüş gibi oluyorum.
- Süperyat şefi olmak isteyenlere neler söylersiniz?
- Cemil Kavukçu, denizcilerin hikayelerini anlattığı bir kitabında şöyle der: "Deniz, denize dayanabilenlerin işidir." Bu müthiş bir cümle. Denizcilik, etrafımda potansiyelini gördüğüm gençlere önerdiğim bir hayat seçeneği. Ama şu da bilinsin. Bu işi yapmak için çok çalışmak ve çelik gibi sinirlere sahip olmak zorundasınız.