Geçtiğimiz haftanın kuşkusuz en heyecanlı olayı, dünyaca ünlü motokrosçu Robbie Maddison'un Boğaz'ı motositletle geçmesi oldu. Bu yüzden kendisini bu haftanın ismi ilan etmekte sakınca görmüyorum. Maddison, kendi tasarladığı özel motosikletiyle Ortaköy Meydanı'nda hazırlanan platformdan start aldı. Boğaz'ın akıntısını hiçe sayarak, saatte 70 km hızla sürdüğü motorsikletiyle bir buçuk dakikada Beylerbeyi'ne ulaştı. Ardından Beylerbeyi'nden hareket ederek gittiği yolu yine 1.5 dakikada geri döndü. Bu muhteşem performans, gidiş dönüş toplam üç dakika sürdü. Ve bu yürekleri ağıza getiren performansının ardından, henüz kalp ritmi normale dönmeden karşıma oturdu sorularımı yanıtladı.
Performansı gerçekleştirirken giydiği kıyafetindeki nazar boncuğu dikkatimi çekti ilk olarak. Ekibin Türkiye ayağındakiler takmış. "Türkiye'de insanların geçmişten bu yana korunmak için nazar boncuğu kullandıklarını biliyorum. Bu yüzden çok anlamlı ve güçlü olduğuna inanıyorum. Nazar boncuğunu takmak bana Türk halkının yanımda olduğunu hissettirdi" diyerek sohbetin başında gönlümüzü fethetti, Maddison.
Bu zamana kadar onlarca tehlikeli performans gerçekleştiren Robbie Maddison'a göre, İstanbul Boğazı'nı karşıdan karşıya motosikletle geçmek şu ana kadar yaptığı en havalı şey. Algida ve Big Bold ekibinin zekasına sağlık. Onlar havalı bir şey yapmak istemiş, markanın ajansı Golin bunu hayal etmiş... Ayağının tozuyla Boğaz'ı geçen adamcağıza pat diye "Ne zaman emekli olmayı planlıyorsun" diyorum, "Emekli olmayı asla düşünmüyorum. Yaptığınız işi bırakmak bir anlamda ölüm gibi bir şey demek" diyerek şaşırtıyor beni. Hatta daha da çılgınlaştığından söz ediyor: "Son dönemde paraşütle atlamaya başladım. Uçaktan atlamak harika bir duygu. Bir gün biraz ileride gördüğümüz kuleden (Çamlıca Kulesi) atlamak istiyorum. Bir şeyler yapmaktan vazgeçerseniz artık hayatın eğlencesi kalmıyor. Bu yüzden devam edip hayatın tadını çıkarmak lazım. Vücudunuza çok iyi bakmanız gerekiyor. Aynı şekilde motosikletime de vücuduma iyi baktığım gibi bakıyorum. İnsanlar kendileriyle ilgilenmeliler ve keyif aldıkları şeyleri yapmaktan asla vazgeçmemeliler" diyor.
Tabii benim gibi beş katlı binanın balkonundan bakmaktan korkan biri için fazla adrenalin dolu bir hayat. Benimkinden farklı bir felsefesi olmalı diye derin mevzulardan konu açıyorum. "Benim hayat felsefem, korkularımla yüzleşmek ve hayallerimi yaşamak. Hayalim bu motosikleti suda sürmekti. Yaklaşık yedi yıldır bunun üzerinde çalışıyorum. Korkularınızla yüzleşmek ise sizin en büyük zaferiniz ve en çok keyif aldığınız şeydir" olarak özetliyor felsefisini...
Robbie Maddison'ın bana göre en havalı işlerinden biri James Bond dublörü olmak. Konuyu oraya getiriyorum, gözleri parlıyor, "Benden James Bond'un dublörü olmamı istediler. İstanbul'a geldim. Daniel Craig de buradaydı. Kapalı Çarşı'nın çatısında motor sürmenin keyfini çıkardım. Çekimlerden bir süre önce belimden ameliyat olmuştum, doktorum bana artık atlamak zıplamak yok demişti. İstanbul'a gelir gelmez yaptığım ilk şey atlamak oldu. Ödül kazandım ve her şey yolunda gitti. Bu şehri gerçekten seviyorum."