1998-2004 yılları arasında HBO kanalında yayınlanan Sex and the City dizisini ve ondan ilham alınarak çekilen filmleri izleme şansınız oldu mu hiç? Ya da 2009 yılında vizyona giren ve kısa süre içinde kült filmler arasına giren Bir Alışverişkoliğin İtiraflarını? Ya da 2006 yılında vizyona giren Şeytan Marka Giyer'i?... "Nerden geldi bu 2000'ler dizi ve filmleri?" dediğinizi duyar gibiyim... 2000'lerin sonuna kadar yani 2010'ların başına kadar çeşit dizi ve filmlerle bizlere 'empoze' edilen moda anlayışı ile 2015 sonrasından bugüne kadar gelen moda anlayışı birbirinden o kadar zıt ki... Bir dönem her tür psikolojik yetersizlik hissinin en iyi tedavi yöntemi alışveriş yapmaktı sanki... Kartların limitleri bitinceye, dolabınız asla giymeyeceğiniz tonla eşyayla dolana, siz kendinizi bomboş hissedene kadar alışveriş yapmak 'modaydı' çok... Arkadaşlarla alışveriş merkezlerinde buluşulur, amaçsızca hiç düşünmeden tonla alışveriş yapılırdı. Alınan eşyalarla bir de bir çeşit aşk yaşanırdı ne hikmetse... Ve çoğunlukla da tüm bu eşyalar kısa süre içinde şanslılarsa dolabın dibini ya da çöp kutusunu boylardı... Hatırladınız değil mi o dönemleri... Oysa 2015'ten sonra tüm dünyada bambaşka bir moda algısı yükselişe geçti... Daha bilinçli, üretiminden, kaynaklarına, kullanılan materyallerden emekçisine kadar her bir alanıyla daha çok ilgilenilen yepyeni bir moda anlayışı hakim oldu. Pandemiyle birlikte hızlanan ve daha geniş kitlelere yayılan bu moda anlayışı yepyeni kelimelerin hayatlarımıza girmesini sağladı. Hani hızlı tüketim markalarıyla dev modaevlerinin ortak kapsül koleksiyonlarından sonra modanın demokratikleşmesi kavramından bahsediyorduk ya şimdi daha çevreci, etik ve doğayı koruyan bir moda anlayışı ve bu anlayışla beraber yepyeni kavramlar hakim... Tabii ki bu durumda tekstil ve moda endüstrilerinin doğayı ve çevreyi en çok kirleten ve iklim krizini en çok körükleyen endüstriler arasında yer alıyor oluşları da etkili... Uzun lafın kısası hadi gelin beraber bakalım özellikle son bir yıl içinde hızlı tüketim markalarının bile lügatine giren yeni çevreci moda kavramlarına...
KARBON NÖTR YAVAŞ MODA
Konuyla hiç ilgisi olmayanlar için bir, iki bilgi cümlesiyle başlayalım bu maddeye... Sera gazları atmosferde belirli bir oranda bulunur. Ancak bu gazlar atmosferde insan etkisi ile arttığında Yerküre'de ısınma artar ve bu da küresel ısınmayı ve beraberinde iklim değişikliğini tetikler. Kyoto Protokolü'nde sera gazı olarak kabul edilen altı gazdan dört tanesi karbon molekülü barındırır. Yani sera gazlarının artmasını engelleyebimek iklim değişikliğine karşı başlatılan savaşın en büyük adımlarından. İklim değişikliğinin pandemi ve doğal felaketlerin arması nedeniyle daha çok konuşuyor olmamız karbon nört kavramının da hayatımıza girmesini sağladı. Karbon nötr olmak, bir ürün veya hizmetin üretiminde karbon ayak izini azaltarak ve karbon dengelemeleri satın alarak net sıfır karbon emisyonu elde etmek anlamına geliyor. Üretimde sürdürülebilir ve düşük karbon salınımlı yöntemlerin tercih edilmesi sevindirici... Ama tabii ki yeterli değil... Moda ve güzellik sektöründeki firmalar çeşitli adımlar atarak karbon nötral olmaya çalışıyor ve doğaya verdikleri zararı minimuma indirebilmek için çeşitli adımlar atıyor.
İKLİM POZİTİF
Vogue dergisinin ABD edisyonu bu ayki sayısında "Bu sezon iklim pozitif modanın sezonu mu?" başlıklı bir makale yayınladı. Makalede artık dünyanın modada iklim pozitif olmasını beklediğinin altını çiziyor. Peki nedir iklim pozitif olmak? İklim krizinin yıkıcı etkilerini geriye çevirmek için çaba harcamaya bu konuda adım atmaya iklim pozitiflik deniliyor kısaca... HM, Schwarzkopf gibi dev şirketler düşük karbonlu veya yenilenebilir enerji ile üretim için altyapı çalışmaları yapıyor, operasyonlarda, paketleme ve tedarik zincirinde salınımı minimize etmenin yollarını arıyorlar. Bu dönemde Vogue'un da dediği iklim pozitif stratejileri olmayan firmaların hayatta kalması ve Z jenerasyonu tarafından benimsenmesi imkansız. Burberry markasının 2040'ta iklim pozitif olacağını açıklaması da tamamen bu sürecin bir sonucu.
YAVAŞ MODA
Yavaş moda modern hayattaki çok hızlı değişen moda akımları, eğilimleri ve hızlı üretime karşı doğmuş bir hareket. Hafta sonu eklerinde moda üzerine yazılar yazmaya başladığım ilk yıl Hüseyin Çağlayan ile röportaj yapmıştım. Çağlayan neredeyse altı yıl önceki o röportajımızda bana hızlı modanın insana ve doğaya bir faydası olmadığını ve kendi markasıyla yavaş moda akımı için örnek oluşturmaya çalıştığını anlatmıştı... O zaman o kavram doğruyu söylemek gerekirse sadece bana değil dünyanın büyük kısmına çok ama çok uzaktı. Şimdiyse bir markanın ya da tasarımcının bu düşünce tarzını benimsemiş olması ve bu yönde üretim yapıyor oluşu moda dünyasında ön plana geçmesinin yegane şartı haline geldi. Terim ilk olarak yazar ve tasarım aktivisti Kate Fletcher tarafından kullanıldığında kalite odaklı olmanın uzun süreli giyilebilecek, kalitesi yüksek, modası geçmeyecek ürünler üretmenin karşılığı olarak sunulmuştu. Bu akım yavaş tasarım hareketinin de doğmasını sağladı. Her sezon için üç ayda bir çöp olacak tasarımlar üretmek istemeyen modacılar bu görüşü benimseyen markalar kurdu.
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
Sürdürülebilir moda, moda sektöründe hızlı moda anlayışına karşı gelişmiş, ekolojik bütünlüğü ve toplumsal adaleti savunarak moda ürünlerini ve sistemini değiştirmeyi hedefleyen bir akım. Bu konuda dünya genelinde en çok çalışma yapan tasarımcı herhalde birçoklarınızın da aşina olduğu gibi Stella McCartney... Patagonia, Everlane, Apparel, Veja, Mother of Pearl ve Reformation gibi markaların bu dönem yükselişe geçmesinin ana nedeni de sürdürülebilirlik üzerine yaptıkları çalışmalar.
GERİ DÖNÜŞÜM VE İLERİ DÖNÜŞÜM
Tekstil ve hazır giyim sektörü tekstil atıklarının yeniden kullanımı ve geri kazanımı konusunda uzun süredir çeşitli çalışmalar yürütüyor. Geri dönüştürülmüş ipliklerden üretilen kumaşlardan tasarımlar yapan ve bunları modaseverlerle buluşturan markaların bunun altını çizmesinin nedeni de bu... İleri dönüşüm ise bizde Aslı Filinta'nın da aralarında bulunduğu tasarımcıların ve Redone gibi markaların yaptığı gibi hali hazırda kullanılabilir durumda olan bir kıyafeti yeniden yorumlayıp, giyilebilir bir hale getirmek olarak özetlenebilir. Dolabınızda bulunan ya da büyüklerinizden kalan kıyafetleri yeniden yorumlayarak giymeniz bile doğaya destek olmanızı sağlayan önemli bir adım.
Haftanın konuğu
İREM ÖZYOĞURTÇU'NUN TERCİHLERİ
Iodes markasını duydunuz mu? Birbirinden şık ipek fularlar, anahtarlar ve aksesuvarlar yapan bu marka bir süredir benim de gözdelerimden... Markanın kurucusu İrem Özyoğurtçu ile sürdürülebilirlik, pandemi dönemi moda dünyası ve önümüzdeki sezonu konuştuk.
Pandemi ile birlikte birçoğumuzda olduğu gibi benim stilimde de rahatlık ön plana çıktı. Bir de artık daha renkli giyiniyorum.
Bir tasarımcı olarak bu süreçte en çok sürdürülebilirlik konusunu araştırdım. Marka olarak bu konuda neler yapabiliriz diye düşündük ve aksiyon planları belirledik.
Bahar aylarından itibaren en çok fırfırlı ve çiçekli elbiselerin yükselişte olmasından mutluluk duyuyorum.
Toz pembe, haki, uçuk mavi... Benim için bu sezonun olmazsa olmazları... Genel olarak da rengin ne olduğundansa tonu benim için daha önemli aslında.
Bu sezon için kurtarıcı kombinim uçuş uçuş elbiserle ve Aquazzura sandaletler oldu. Yaz boyunca Iodes pareolarım üzerinden çıkmadı.
Moda kazanı
BEYONCE'NİN RODEOSU
Müzik dünyasının en güçlü kadınlarından biri olan Beyonce, stiliyle ve modaya olan farklı bakışıyla da sürekli gündemde olmayı başarıyor. Beyonce'nin modaya olan farklı yaklaşımının bir ürünü olan Ivy Park markası yeni bir adidas işbirliğiyle daha karşımızda... İki markanın dördüncü işbirliğinden ortaya çıkan koleksiyonun ilham kaynağı kovboyların özgün stili... IVY Park Rodeo koleksiyonu 58 ana parçadan oluşuyor. Ayrıca 5 parça ayakkabı ve 13 parça aksesuvar da modaseverlerin beğenisine sunuluyor. 20 Ağustos'ta satışa çıkacak olan koleksiyon, koyu denim ve frize kumaşlar, denim monogramları ve koyu mor parıltılı baskılardan oluşuyor. Tasarımları, fermuar ve çıtçıt ayrıntıları tamamlıyor.
YENİ BİR MARKA ELÇİSİ
Mücevher dünyası arka arkaya yaşanan krizleri müşterileriyle yeni bağlar kurarak atlatmak için arka arkaya çalışmalar yapıyor. Bu markaların başında da Bulgari geliyor. Marka dünyanın farklı coğrafyalarında popüler olan marka yüzleriyle müşteri bağlılığını daha da üst bir seviyeye çıkarmanın peşinde... Son olarak oyuncu Eiza Gonzalez ile çalışmaya başlayan ve Gonzalez'i markanın Kuzey Amerika marka elçisi olarak lanse eden Bulgari, markanın yeni ve genç marka yüzleriyle ve lçileriyle yeni jenerasyonlarla daha kuvvetli bir bağ kuracağı inancında...
HİNT DOKUNUŞU
Ünlü modaevleriyle ve tasarımcılarla yaptığı iş birlikleriyle moda dünyasına farklı bir yön veren H&M, pandemi sonrasında bu çalışmasına başka bir boyut kattı. Yaz boyunca daha yerel, etnik ve özgün çalışmalar yapan markalarla mini kapsül koleksiyonlar sunan marka son olarak Hint markası Sabyasachi ile iş birliğini duyurdu. Perşembe günü internet sitesi üzerinden satışa çıkan koleksiyon; eklektik, bohem ve Hindistan'ın zengin tekstil ve zanaat tarihinden ipuçları barındırıyor.