atv dizisi Kalp Yarası, heyecanlı hikayesiyle izleyiciyi etkisi altına aldı. Dizide çiftliğin seyisi Veysel'in oğlu Yaman karakterini canlandıran Toprak Can Adıgüzel, ilk bölümden itibaren çok dikkat çekti. Yaman'ın, kendisine sahip çıkan ve iyi imkanlarla büyümesini sağlayan Sancakzade Ailesi'nin oğlu Ferit'e ihanet etmesi izleyiciyi şoke etti. Genç oyuncu, hırslarına yenik düşen Yaman karakterinin aksine çok sakin biri. "Yaman'ın yaptığı hiçbir şeye cesaret edemezdim" diyen Adıgüzel, rolünü, dizinin kamera arkasını ve tanınır olmaya başladıktan sonra değişen hayatını anlattı.
- Hırslı, inatçı ve karanlık tarafları olan Yaman'ı oynuyorsunuz. Sizce nasıl biri Yaman?
- Yaman hırslı ve inatçı bir adam. Karanlık taraflarını da yeni girdiği bu sürecin içinde keşfeden birisi. Belki istediği şeyler ona tam olarak verilseydi ya da lütuf gibi verilmeseydi karanlık tarafa bu kadar keskin bir geçiş yapmayabilirdi.
Aslında Yaman'ın en büyük isteği doğumundan itibaren esirgendiğini düşündüğü şeyleri tek başına kazanmak. Bazı manevi eksikliklerinden dolayı hayatın her alanında eksiye düşme korkusu ve bu durumu da eksiklik olarak görmesi onu daha da körleştiriyor.
Yaman'ın gerçekten anlaşılmaya ihtiyacı var. Etrafındaki insanların onu anlamasını ve olaylara onun penceresinden bakarak kendisine hak vermelerini istiyor. Fakat isteklerini karşılamaya çalıştığı yolda çizdiği rota kötü sonuçlar doğuruyor.
Yaman kötü biri değil, istediği şeyler boyundan büyük bir rafta durduğu için her yeri kırarak oraya ulaşmaya çalışıyor.
- Çiftliğin seyisinin oğlu olmasına rağmen evin çocuklarından ayrı tutulmamış. Onlarla aynı okullara gitmiş ama verilen hiçbir şey ona yetmemiş. Bunun nedeni nedir?
- Aynı imkanlarda olmak Yaman'ı rahatlatacak bir şey değil. O, verilen imkanların ona bağışlanmasından rahatsız. Ona yetmeyen şey imkanlar değil o imkanların asıl sahibi olmaması.
- Yaman, Ferit'le kardeş gibi büyümüş ama ona ihanet ediyor. Ferit'in sevgilisini öperken yakalanıyor. Siz bu yaşananları nasıl açıklarsınız?
- Maddi ve manevi yetersizliklerin yanında bir de duygusal yetersizliği var elbette. Yaman, Ferit ve Hande birlikte büyümüşler.
Birbirlerini çok yakından tanıyarak ve çok şey paylaşarak büyümüşler. Çok bilindik bir durumdur aynı arkadaş grubundaki iki kişinin bir kişiye aşık olması. Onların da başına gelen durum bu. Yaman'ın derdi "Ferit'in sahip olduğu her şeye ben de sahip olmalıyım" değil. Gerçekten Ferit gibi Yaman da Hande'ye çok saf bir yerden aşık olmuş. Ancak büyüdükçe o saf aşk yerini sahip olma isteğine bırakmış.
Bu aşk üçgeni üç kişinin de birbirinden haberi olmadan sürüp gitmiş. Karakterlerimizin hayatına şahit olduğumuz yer de artık bu olayların bardaktan taşan son noktası. Geçmişte Hande ile gizli saklı küçük şeyler yaşayan Yaman artık Hande'yi sonsuza kadar kaybedeceğini düşünerek hiç planlamadan tamamen duygusal bir refleksle son bir atakta bulunuyor ve her şey birbirine giriyor.
Yaman da bu noktadan sonra gemileri yakıp herkesi karşısına alıyor.
- Siz Yaman'ın yaptıklarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu kadar da olmaz dedirtiyor mu size?
- Kendi penceremden baktığımda Yaman'ın yaptığı hiçbir şeye cesaret edemezdim. Kötü bir yola sapacağımı hissettiğimde hemen geri dururum zaten. Evet ben de zaman zaman "bu kadar da olmaz" diyorum ancak Yaman'ın penceresinden bakıp onu haklı görerek oynamak işimizin başlıca görevlerinden biri, o yüzden oynarken hiç öyle düşünmüyorum.
- Hiçbir arkadaşınızla aranıza böyle bir aşk girdi mi?
- Hiç girmedi. Yaman'ın yaptığı ya da yaşattığı hemen hemen hiçbir şeyi yaşamadım.
- Para, güç hırsları size ne ifade ediyor?
- Bu tarz hırslar ucu olmayan ve muhakkak insanı insan olmaktan çıkaran şeyler bence. Benim için bir şey ifade etmiyor o yüzden. Ben zaten hırsları olan bir insan olamadım. Bazen bazı konularda hırslı olmaya çalışıyorum fakat beceremiyorum. Hırs edip başaran insanlara da şaşkınlıkla ve hayranlıkla bakıyorum zaman zaman. Pek yaşadığım bir duygu değil.
Ben genelde akışın içinde düşünerek, çözüm bularak sakin sakin ulaşmaya çalışırım istediğim şeylere.
- Lisede çeşitli tiyatro oyunlarında rol almışsınız. Oyunculuk sizin çocukluk hayaliniz miydi?
- Oyunculuk çocukluk hayalim değildi. Çocukken bu tarz şeyleri hayal etmek çok zor bence.
Sadece lisede sahneye ilk çıktığımda çok keyif aldığımı hissetmiştim ama oyuncu olma hayali kurmamıştım. Bana neyin keyif verdiğini ya da iyi geldiğini anlatmak hâlâ çok kolay değil aslında. Hayalini kurmadan sadece çok severek ve isteyerek geldim bugün olduğum yere. Hâlâ da mesleki anlamda hayal kurmuyorum...
KAMERA ARKASI HAYATIN KENDİSİ GİBİ...
- Kalp Yarası dizisindeki karakteriniz çok dikkat çekti. Bu proje kariyerinizde bir dönüm noktası olabilir mi? - Teşekkür ederim... Ben projeleri dönüm noktam olarak değerlendirmem. Sadece bana verilen sorumluluğu kendime yakışan bir şekilde yerine getirmeye çalışıyorum ve bunun sonunda iyi referanslar kaydediyorum kendime. Elbette daha önceki projelerde olduğu gibi iyi referanslar bırakacağım güzel şeyler oluyor bu projede de. - Kamera arkası nasıl geçiyor? - Kamera arkası hayatın ta kendisi gibi geçiyor. (Gülüyor) Güzel, yorucu, eğlenceli, heyecanlı, sakin, zor ve yoğun... - Tanınır olmak hayatınızda neler değiştirdi? - Tanınır olmak bence yaşanınca anlaşılabilecek bir şey... Ben bu durumu yeni yeni yaşayan biriyim. Çok güzel tarafları da var, zor tarafları da var elbette. Bazen yaptığınız bir şeyi, gittiğiniz bir yeri iki kere düşünmek zorunda kalabiliyorsunuz. Kendinizi ister istemez bazı durumlardan dolayı kısıtladığınızı hissediyorsunuz ki bu hiç ama hiç bana göre değil. Fakat hayatınızda ilk kez gördüğünüz insanların size sevgiyle ve heyecanla yaklaşması çok hoş bir durum. Yanınıza gelerek size hiç karşılık beklemeden içinde beslediği güzel hisleri, düşünceleri aktarması insanı hayata karşı motive ediyor. Bu proje için çekimlerimizi yaptığımız Antakya'da insanların bize olan yaklaşımları, sevgileri, saygıları ve hürmetleri çok hoş gerçekten.