Fikri Karayel müzikal gücünü iyi bir vokal olmasının yanı sıra şarkı sözü yazmadaki yeteneğinden alıyor. Pandemi döneminde hayatlar askıya alınınca o da müziğe sığınmış ve ortaya ikinci albümü Uzaktan çıkmış. Uzaktan'ın genelinde hakim olan duygu aşk. Hal böyle olunca Karayel'le gerçekleştirdiğimiz sohbete de aşkı konuşarak başladık.
- Single bir hikaye anlatır, albüm ise roman gibidir. Yeni albümünüzün yani romanınızın kahramanı kim?
- Kısaca ben. Romanım ilk ağızdan ama hikayeme dahil olan herkes yüzünden veya sayesinde yazıldı. Bu sefer kendimi size daha da açmak anlatmak istedim. Daha cesur ve filtresiz bir yaklaşımla.
- Aşkı böyle güzel anlatan bir müzisyeni bulmuşken biraz üzerine konuşmak istiyorum. Aşkın başlangıcı mı yoksa bitişi mi size daha fazla ilham veriyor?
- Sanırım tam da hedefte bir soru. Aşkta temenni ettiğim süreklilik elbette. Ancak bir aşkın bitişi olmasa koca bir müzik kataloğundan mahrum kalırdık diye düşünüyorum.
Aşkın bitişinde keder, pişmanlık, hayal kırıklıkları olabiliyor. Bunların hepsinin yolu şarkılara çıkıyor.
Aşkın başında ise umut, heyecan, sevinç vardır. Buradan beslenen şarkılar da paha biçilmez. Ben bütün bu duygulardan ilhamımı hatta nasibimi alıyorum sanırım.
- Şöyle bir geriye dönüp bakıp, yaşadığınız aşkları anımsadığınızda hangi duygular öne çıkıyor?
- Bunları anlatırken her gün her gördüğü insana aşık olan bir insan portresi çizmekten korkuyorum. Aşk çok özel bir şey, sakın yanlış anlaşılmasın. Aşk deyip geçmemek de lazım çünkü aşk dediğimiz biraz aşık olduğumuz kişidir biraz da kendimiziz. Her aşkımın değişmeyen elementi benim. Ortak noktayı burada bulmam gerekir. Aşık olduğumda kendimi daha çok sevdiğimi, zamanıma daha değer verdiğimi, kendimi daha iyi hissettiğimi görüyorum.
- Hangisinde daha iyi olduğunuzu düşünüyorsunuz? Aşkı yaşamada mı yoksa şarkılarınızda anlatmada mı?
- Şarkılar edebiyattır, müziktir. Yazılır, söylenir, dinlenir. Aşk ise bir ruh hali, bir boyuttur. Aşkı büyük yaşıyorum.
Bu yüzden de şarkılaşıyorlar. Tabii ki aşkı yaşamak daha özel. Her zaman da özel tutar, dibine kadar yaşarım. Hiçbirinden pişman değilim ama kalbimin parçalarını sağda solda bırakmışlığım var. Hayal kırıklıkları insanı yorar. Şarkıların böyle bir doğası yok. Hangisinde daha iyi olduğum tartışılır ama ben yine de bu soru karşısında aşkı şarkılarda yaşamayı tercih edeyim.
- Aslında aşk sadece karşımızdaki kişiye duyduğumuz bir his değil. Bir ağaca, bir şiire, bir kediye de aşkla bağlanabiliriz. Aynı isimli şarkınızda "Acilen aşka ihtiyacımız var" derken hayalini kurduğunuz dünyayı anlatır mısınız?
- Geçenlerde sosyal medya hesabımdan da bununla ilgili bir paylaşım yapmıştım. Kaybettiğimiz kıyılarımızı aşkla söke söke alacağız, demiştim. Dünyanın diğer ucundaki sorunlara üzülebilmek, okyanusta biriken plastik damarlarımızda geziyorcasına rahatsız hissetmek, baharın nefesi ile tekrar doğabilmek, evrene bağlı olarak yaşamak... Bunların hepsi aşk yolu ile mümkün bence. Kurtuluşumuz 'bir' olabilmektir. Yaşadığım en büyük aşk bu. Bunu yaşayan herkesle de bu bağı paylaşıyorum.
Herkesin bu yolu bulabilmesini de kalpten diliyorum.
PANDEMİ DÜNYANIN SONU DEĞİL
- Zorlu bir pandemi sürecinden geçtik, geçiyoruz.
Birçok sanatçı bu dönemde üretme konusunda zorluk çekti. Siz ise dokuz şarkıyla çıkageldiniz. Kendinizi çalışmaya nasıl motive ettiniz?
- Alışkın olduğum hayatımı askıya almak, sevdiklerimden uzak kalmak benim için dayanılmaz bir durumdu.
Bu süreçte yükümü biraz hafifleten şey derdimi paylaşmak, müziğime sarılmak oldu. Bu bana doğal gelen bir şeydi. Bir refleks sonucu şarkı yazmaya ve albümümü üretmeye başladım. Tamamlandıkça da daha mutlu olabildim.
- Pandeminin tam da sizi depresyona sürüklemek üzere olduğu günlerde Kahkahalar'ın sözleri ortaya çıkmış. Hikayesini anlatır mısınız?
- Kadıköy'deki evimde yaşıyordum o zamanlar. Stüdyomun baktığı bahçemizde komşularımız, iki genç anne, çocuklarını sosyalleştirmek, temiz hava almak için buluşmaya başladılar. Çocuklar mutlu büyüsün diye...
Yarınlar güzel olsun diye... Bu bana büyük bir umut ışığı verdi. Pandeminin dünyanın sonu olmadığı gerçeğini hatırlattı. Bana çocukluğumu, ailemi, arkadaşlarımı hatırlattı. Akdeniz'i, Yeni Türkü tınılarını hatırlattı. Şarkı pozitifliğini, ben ise bu depresif durumdan kurtulmamı o iki genç anneye ve o iki güzel çocuğa borçluyum. Bunu onlara anlatmadım. Artık komşu da değiliz ama geç de olsa selam söyleyeyim Bertuğ'a, Tuna'ya, annelerine... Çocukların gülemediği bir gün herhangi bir pandemiden beter bir gündür, unutmayalım.
- Albümde öne çıkan duygulardan biri de yalnızlık. Giderek daha fazla yalnızlaşıyoruz. Bu durum bir sanatçı olarak sizi nasıl etkiliyor?
- Aslında her şeye rağmen giderek daha da bağlı bir hayata adım attığımızı hissediyorum.
Teknoloji ve iletişimin de büyük rolüyle. Yalnızlık ağır bir ceza gibidir bence. Albümde de dediğim gibi "Bu yerler bizim olmasın, bu kadar yalnız".
Bir şeyleri paylaşamadığımda değerini yitirdiğini hissediyorum. Yalnızlığı özgürlük olarak değerlendirdiğim zamanlar da oldu ama artık geride bıraktım. Ben de dahil olmak üzere kimsenin yalnızlığın soğukluğu ile yaşamasını arzu etmem.
DIŞARIDAYIM, İLHAM ALIYORUM
- Hislerini bağıra çağıra değil, sessiz ve derinden yaşayan bir sanatçı izlenimi veriyorsunuz. Sizi neler öfkelendirir, nelere isyan edersiniz?
- Sevgisizlik, ayırımcılık, bencillik. Bunlara tahammülüm yok. Sinirleniyorum. İsyan etme konusunda biraz kendimi törpületti bana deneyimlerim ama içime atsam da ben de sinirleniyorum.
- Müzik dışında günleriniz nasıl geçiyor? Şu sıralar neler okuyorsunuz, neler izliyorsunuz?
- Bu aralar uzak kaldığım dostlarımı, ailemi kovalıyorum fırsat buldukça. Onlarla zaman geçirmeye çalışıyorum. Kitapları filmleri kışa saklıyorum. Dışarıdayım. İlham alıyorum. Canlı canlı yaşamaya çalışıyorum yazı. Mümkün olduğu kadar doğada zaman geçirmeye çalışıyorum. Doğanın geriye kalan kısmında diyeyim üzülerek...
DOĞRU TARAFTA KALMAYA ÖZEN GÖSTERİYORUM
- İlk günden beri kendinize özgü tarzınızda devam ediyorsunuz. Trendler sizi ilgilendirmiyor mu?
- Trendleri bir dinleyici olarak takip ediyorum ama kendi müziğimi bunun üstünde, zamansız bir yerde tutma isteğindeyim. Kendime ait bir tarzım olduğunu duymaktan mutlu oldum ama ilk albümden bugüne olan yolculuğumuzda gerek kayıtlar gerekse sahne repertuvarımda hep daldan dala gezdim. Kendimi bulma çabasında devam ediyorum ama tek bir stile ait olduğumu asla hissetmiyorum.
- Albümde güçlü bir ekiple çalıştınız. Birlikte çalıştığınız insanlarda hangi özellikleri ararsınız?
- Olmazsa olmazım duygusallıktır. Çalıştığım herkeste bir duygusallık söz konusu. Dertlerimiz, lugatımız da aynı genellikle. Empati kurabilme konusunda da çalıştığım herkese hayranım. Bu kadar yetenekli olmalarına rağmen insanlıkları yeteneklerini bile gölgede bırakıyor.