İnsanlığın, geleceğini başka bir gezegende sürdürme fikrinden bir türlü vazgeçemiyor Hollywood. Yıldızlararası/Interstellar, Marslı/The Martian, Yıldızlara Doğru/Ad Astra, Uzay Yolcuları/Passengers... Son yıllarda arka arkaya çekilen bu filmler, dünyayı tamamen tükettik, gelecek için yeni bir gezegene ihtiyacımız var ön kabulüyle başlıyorlar. Bilimkurgu filmlerinde bu fikrin sürekli tekrarlanması açıkçası pek hayra alamet değil. Dünyanın geleceğiyle ilgili umudu sönümlendirdiği gibi neden bu koca gezegen tükendi sorusunu da perdeliyor. Nihayetinde biliyoruz ki alışılageldik hayat tarzımızı değiştirdiğimiz an gelecek için umut var. Ama Hollywood'da kafalar oralarda değil...
Sihirbaz, Olacak İş Değil, Uyumsuz gibi yapımlardan tanıdığımız Neil Burger yönettiği Gezginler/Voyagers film de yeni bir gezegen keşfetmek için yola çıkan bir grup insanın hikayesini anlatıyor. 86 yıl sürecek bu yolculuk için, yapay döllenmeyle hayata başlayan bebekler izole bir ortamda yetiştirilerek mürettebat haline getiriliyorlar. İçgüdülerini kontrol altında tutmak için mürettebata sürekli mavi sıvı içiriliyor. Böylece hır gür çıkmadan bir yolculuk yapılması planlanıyor.
Başlarındaki bilim insanı Richard (Colin Farrell) ile tüm mürettebat günü gelince yola çıkıyor. Ve tabii işler hiç de planlandığı gibi gitmiyor. Mürettebattan iki genç mavi sıvının içeriğini keşfediyor ve içmeyi bırakıyor. Sonrasında uyuşturulmuş içgüdüleri normalleşiyor.
Ve gemide düzen bozuluyor.
YÖNETEN VE YÖNETİLEN İLİŞKİSİ
Filmin ilk bölümünde mürettebattan Christopher (Tye Sheridan) ve Zac (Fionn Whitehead) normalleştikçe onların nasıl kararlar vereceği önem kazanıyor. Ve bu noktada film Sineklerin Tanrısı'na göz kırpmaya başlıyor.
Christopher, daha idealist ve düzenin korunması yönünde bir tavır alıyor. Zac ise daha anarşist çıkıyor ve düzen bozucu bir yaklaşım sergiliyor. Bu iki gencin tavırları üzerinden film, yöneten ve yönetilen ilişkisini gündeme getiriyor aslında, sonrasında bir nevi film uygarlık tarihi alegorisine dönüşüyor.
Aslında filmin ilk bölümünde yönetmen Neil Burger, Gezginler'i bir noktaya kadar olgunlaştırmayı başarıyor. Ama sonrasında filmi derinleştirmek yerine aksiyona teslim olmayı tercih ediyor. Aslında bu teslimiyetin sebebi, filmin ele aldığı, sorgulamaya giriştiği konularla ilgili biraz çekingen davranmaya başlaması. Yani geldiğimiz noktada insanlığın önünde duran sorunlarla ilgili, ki bu gemi mürettebatının da yaşadığı sorunlar, çözüm önerilerini bir bir ortaya koyamıyor. Bu çekingenlik ve aksiyona teslim olma hali de bir noktadan sonra, filmin ilginçliğini kaybetmesine, enerjisinin düşmesine neden oluyor.
Benzer bir durum uzayda yolculuk temasının arkasındaki insanın özüne yolculuk fikrinin işlenmesinde de gözlemleniyor.
Gezginler'de insanın özüne dair söylenen söz, insanın içinde iyilik ve kötülük bir arada yer alıyor şeklinde. Ama bu zaten bilinen bir şey... Peki bir insanı iyi ya da kötü yapan nedir? Bu noktada da film bir açılım getiremiyor.
Hal böyle olunca Gezginler iyi başlayan ama devamını getiremeyen, teması ve türü düşünüldüğünde benzerleri arasında da öne çıkamayan bir film olarak kalıyor.