Hayatları paranormal vakalarla mücadele etmekle geçen ve 'hayalet avcıları' olarak adlandırılan Ed ve Lorraine Warren, kabul edelim korku sineması adına önemli bir vaha. Lanetli Ev filmi, Korku Seansı ve Annabelle serileri düşünecek olursak, sinemacılar şunu biliyor: Onların yaşadıkları vakalardan çekilen filmler, seyirciyi 'avlama' noktasında müthiş etkili oluyor.
Bunda filmlerin başındaki 'gerçek olaylardan esinlenmiştir' ibaresinin katkısı yadsınamaz. Çünkü seyirciler daha filmlerin ilk dakikasından itibaren bu anlatılanlar bir zamanlar yaşandı düşüncesinden hiç kopamıyor. Anlatılan hikayenin kurmaca olduğu bilinse bile o 'gerçek olay' bilgisinin ağırlığı sinemacılara, hikayelerinin inandırıcılığı noktasında seyirciyi ikna etmede büyük avantaj sağlıyor.
DEDEKTİF GİBİ
Çin asıllı Avustralyalı yönetmen James Wan, 2013'teki Korku Seansı filmini çekerken, bu avantajı ziyadesiyle kullanmayı başardığı için, film o yılın ilgi gören yapımları arasında öne çıkmıştı. Sonra 'ilgi devamını getirir' kuralı çalıştı ve 2016'da Korku Seansı 2 vizyona girdi. Wan, korku filmleriyle ilişkisini kesmese de o artık başka türlerin sularında yıkanacak kadar (Hızlı ve Öfkeli 7, Aquaman filmlerini çekti) popüler bir yönetmen oldu. Korku Seansı 3: Katil Şeytan'da yönetmen koltuğunu Michael Chaves'e devreden Wan, bu filmde prodüktör olarak yola devam ediyor.
Korku Seansı 3: Katil Şeytan, serinin ilk iki filminde anlatılan hikayelerden genel olarak pek de farklı değil. Ed ve Lorraine Warren, yine kendi halinde yaşayan insanlara musallat olan kötü ruhlarla mücadele ediyor. Korku sinemasının köşe taşlarından Şeytan/The Exorcist'a saygısını sunarak başlıyor film. Sonrasında bir iblis tarafından ruhu ele geçirilen gencin hikayesine odaklanıyoruz.
Yıllarca hiçbir cinayetin işlenmediği bir kasabada gencimiz ruhu ele geçirilince akranı olan bir erkeği öldürüyor. İdamla yargılanmak üzere hapispaneye götürülse de Warren çifti için o, masum biri. Mahkemede bunu ispat ederlerse çocuğu ipten alacaklarını düşünüyorlar. Filmdeki ifadeyle söylersek 'Şeytanın varlığını mahkemede ispat etmek durumundalar'. Bir yandan dedektif gibi çalışan bir yandan da esas işleri olan 'hayalet avcılığı' yaparak kötü ruhla mücadele eden Warren'lar böylece zorlu bir mücadelenin içinre bulurlar kendilerini.
FAZLASIYLA TANIDIK
Lanetli Gözyaşı filmiyle tanıdığımız yönetmen Michael Chaves, korku sinemasına yabancı biri değil. Lakin anladığımız suç filmlerinin kodlarına da vakıf. 'Hayalet avcıları'mızı dedektif gibi kullanırken kamerası da açıları da filmin renkleri de suç filmi ayarlarına dönüyor. Korku seansları başlayınca ise ayarlar değişiyor. Bu anlamda Chaves iki tür arasında görsel bir estetik harman yaratıyor.
Ama yazdığım gibi genel hikaye korku türünü seven ve türün geçmişine vakıf olanlar için fazlasıyla bildik. Hikayenin finali itibariyle de tüm olup biteni bir yere bağlama noktasında pek de yaratıcı değil. Hani iblisi bu dünyaya davet eden kişinin neden böyle bir şey yaptığına dair etkili bir argüman sunmuyor. Ha mahkeme şeytanın varlığını kabul ediyor mu derseniz, orası da filme kalsın...