Covid-19 nedeniyle yaşadığımız pandemi süreci gösterdi ki, insan türü olarak şımarık çocuklar gibiyiz. Ne doğaya ne doğal yaşama ne de evimiz dediğimiz Dünya'ya iyi bakıyoruz. Verdiğimiz yıkıcı zararın haddi hesabı yok. Birkaç ay evlerde kalınca hava kirliliğinin azalması, kimi hayvanların sokaklar boşken kendileri göstermeleri belki hepimiz için bir uyarıydı. Bu uyarının ötesinde şunu da öğrendik doğa ve doğal yaşam, biz ortalıktan biraz çekilince kendini yenileyebiliyor.
Peki iş işten geçmeden, önce ciddi anlamda bir şeyler yapmamız gerekmiyor mu? Çünkü yapmazsak galiba doğa da bize bu dünyayı dar edecek! 40. İstanbul Film Festivali kapsamında galası yapılan Steve Greenwood'un yönettiği Endangered belgeseli aslında uzun zamandır doğal yaşam içindeki hayvan türlerinin soylarının nasıl tehlike içinde olduğunu anlatıyor.
Öyle ismini bilmediğimiz türlerden de bahsetmiyor belgesel. Zürafalar, gorilller, kuşlar, lemurların soyunun tehlikede olduğunu öğreniyoruz. Her hayvanın ekolojik sistemde bir işlevi olduğunu düşünürsek her kayıp yaklaşmakta olduğumuz faciaya davetiye çıkarmak demek. Bu gözle izleyince belgeseli durumun ciddiyeti, bir kez daha anlaşılıyor.
Festivalin tema sponsorlarından Discovery+'nın sunduğu bu belgesel sayesinde dünyada yaklaşık 10 bin bilim insanının 160 bin tür hayvanın soyunu takip ettiğini öğreniyoruz. Bu bilim insanları ormanlarda, çöllerde, okyanuslarda çalışarak tespit edilen hayvanlara takip cihazları takıyor ve onların soy durumunu sürekli takip ediyorlar. Kimi türler için iş kritik seviyeye çıkınca da müdahale edip hayvanları koruma altına alıyorlar.
Bu tabii kolay olmuyor. Çünkü insan faktörü burada da devreye giriyor. Mesela Kongo'daki goriller... Ülkede yaşanan savaş nedeniyle 17 bin olan goril sayısı çok hızlı bir şekilde 3 binlere düşmüş. Sebebi de gorillerin öldürülmesi. Şimdilerde bu goriller insanlar tarafından öldürmesin diye özel korumayla hayatlarına devam ediyorlar.
Bir başka örnek Endonezya'nın başkenti Jakarta'dan. Burada bilim insanları, oldukça yaygın olan ötücü kuş kaçakçılığı ile mücadele ederek soyları tükenmekte olan kuşları kaçakçıların elinden kurtarıp tekrar ormana salıyor. Doğal hayatın en zarif hayvanlarından zürafalar için de durum pek iç açıcı değil. Onların da soyu ciddi anlamda tehlike içinde. Fakat yapılan çalışmalar sonucunda şimdilik biraz yol alınmış durumda. Bunlar sadece birkaç örnek... Yani demem o ki... Doğal yaşamın içinde olduğumuz unutmayalım...
SALONLARDA GÖSTERİM BAŞLADI
İstanbul Film Festivali demişken, uzun süredir online gösterimler yapan festival, valilik izni ile Atlas 1948 ve Kadıköy Sineması'nda pandemi koşullarına uygun olarak seyircili gösterimlerine başladı. Peki seyirci ilgisi ne oldu? Festival ekibinden aldığım bilgiye göre ilgi muazzam. Pandemi koşulları nedeniyle yüzde 50 kapasiteyle seyirci alan salonlarda yer bulmak zor. Bu veri de bize 1 Temmuz itibariyle sinema salonları açıldığı zaman sinemalara bir akın olacağına dair umut veriyor...
YİNE YENİDEN SİNEMA
İSTANBUL Modern'de gerçekleşen çevrimiçi gösterimler pandemi sürecinde önemsediğim etkinliklerdi. Ücretsiz gerçekleşen gösterimler sayesinde sinemaseverler bir nebze nefes aldılar. Geçen hafta başlayan İlham Perileri başlıklı programda bir film var ki, onu es geçmemenizi tavsiye ederim. Suhaib Gasmelbari'nin yönettiği Ağaçlardan Bahsetmek filminde bahsediyorum.1989'daki askeri darbe sonucu Sudan'da sinemalar yasaklanır ve açık tek sinema salonu kalmaz. Fakat dört yönetmen bu durumu kabullenmez. Sinema sevgisini ziyadesiyle anlatan bir belgesel kaçırmayın. www.istanbulmodern.org