Baştan açık açık söyleyeyim, Hadise'nin Reza Zarrap'la bir ilişkisi yok ve yoktu...
Nereden mi biliyorum? His!
Evet yanlış okumadınız. Bunlar bir kadın olarak olaya uzaktan bakınca hissettiklerim.
Adettendir, meyve veren ağaç taşlanır! Bence durum o misal.
Hadise son birkaç yıldır sadece müzisyen kimliğiyle değil, ekrandaki sempatisiyle de insanların dikkatini çekti. Hangimizin annesi, çocuğu Hadise'yi sevmiyor?
Doğallığı, içtenliğiyle bu kadar halkı kucaklayınca ve bir başarı hikayesi olunca dikkat çekmemesi mümkün değil.
Hadise'yi tanımam, etmem, 2009 yılında Eurovision'a giderken bir röportaj yapmıştık kendisiyle, sonra o yoluna, ben yoluma...
Magazinsel dedikodulardan da anlamam ama başarılı bir kadına nasıl çelme takılır, bak onu iyi bilirim. Sektör fark etmez, her kadın başarıya tırmanan merdivenlerde, tekmelenip aşağı atılmıştır.
Hangimiz bu yollardan geçmedik.
İşte hissim böyle, Hadise'ye birileri tekme atıyor. Bu hissin peşinde son birkaç ayın haberlerini okudum. Tüm bu okuduklarım arasında söylentilere dair elle tutulur bir kanıt aradım. Tırı vırı, laf-ı güzaf, laf ola beri gele...
Başka da bir şey bulamadım. Bulan varsa, haber versin.
Yetinmedim bu haberlerle, yeni şarkısı Hay Hay'ı dinledim, klibini izledim. Altında binbir türlü mesaj aradım...
Klipte 1947 yılında Amerika'nın en yüksek binasından atlayarak intihar eden Evelyn McHale'in acıklı hikayesinden esinlenilmiş... Hadise de tıpkı Evelyn gibi bir arabanın üstünde...
Hımmmm... Hadise bunalımda demek ki diye geçirdim içimden.
Şarkıda diyor ki, "Hadi ayıralım yolları, bay bay. Nasıl unuturuz o günleri say say. Şimdi tamam ama sonrasında hep vay, ki ne vay..." Vay vay vay demek bu da eski sevgili Kaan Yıldırım'a gönderme diye teşhisi koydum.
Sonra bir ara kaptırmışım, "Hay hay buyursun gelsin, hay hay temelli kalsın, hay hay beni seven kalsın" diye Nazan Öncel'in şarkısını mırıldanırken buldum kendimi. Hayda diye kendime geldim.
Sonra son zamanlarda çok fazla komplo teorisi filmi izlediğime kanaat getirdim, şarkının altındaki subliminal mesajları, şifreleri çözmeye çalışmayı bıraktım.
Olaya gazeteci ciddiyetiyle yaklaşmak için yüksek yerlerdeki birkaç tanıdığımı aradım (böyle söyleyince çok havalı oluyor da). Sessizliğini koruyan Hadise'nin en yakınlarından birine ulaştım. İsmi şimdilik bende saklı bu kişinin söylediklerini Hadise'nin düşüncesi olarak yorumlamak yanlış olmaz.
Mesaj şu: "Çıkan 100 haberin 101'i yalan! Piyasa, Hadise ve diğerleri diye ayrıldı.
Bu durum elbette birilerini rahatsız etti. Koca koca adamlar, kadınlar utanmadan bu konuyu ağızlarına sakız etti. Niye?
Çünkü reyting var. Hiç alakasız mevzular üzerinden yıpratılmaya çalışılıyorum"
Durum bence de bu...
1 ÇEŞME LİRASI 35 TL, 1 ALAÇATI LİRASI 70 TL
Haftaya Çeşme'ye gidiyorum tatile... Ama bu minik, tatlı tatil beldesi, gitmeden korkutmaya başladı beni. Tatile hazırlık olsun diye dolarları bozdurdum, evlenirken takılan altınları sattım, ne olur ne olmaz diye evin tapusunu yanımıza aldım. Çünkü Çeşme'de tatil bunu gerektirir. Çeşme'ye giderken böyle küçük tedbirler şart dedim. Kulaktan kulağa yayılanlar, Çeşme'de fiyatların uçtuğu yönünde. Hatta esprisi bile dolanıyor, 1 Çeşme lirası 35 TL, 1 Alaçatı lirası 70 TL diye... Eminim her bütçeye göre bir seçenek vardır ama bu son dedikodu epey düşündürdü beni. Şöyle ki; ünlü Çeşme beach'lerinde, (pardon onlar plaj değil beach tatlım...) ön sıraya harcama limiti getirilmiş. Locaların fiyatları olması tamam da, bu ön sıra hikayesi biraz tuhaf değil mi? Basket maçı gibi, tek farkı NBA yıldızı görmüyorsun. Olsa olsa bizim ikinci lig futbolcular filan. En ön sıradaki harcama limitine razı değilsen, hop arkaya... Yani yurdum bohem öğrencileri gibi, sabah erken geldim, tek kahveyle 18 saat kafede otururum durumu yok! Çeşme'de plaja gitmek için, bir gece önceden cüzdanı doldurup, mideyi boşaltacaksın. Mideyi boşaltacaksın ki, limiti doldurmak için yiyip içesin... O yüzden ben de açlık orucundayım, orada yiyeceğim ne var ne yoksa. Arka sırada oturup kendime yerbezi dedirtmem! Yani... İroni yapıyorum anlıyorsun değil mi sevgili okur!