Hayatımıza dijital çağa dair her gün yeni bir kavram giriyor. Üstelik bu kavramların hızına yetişmek, teknolojiye ayak uydurmaktan da zor. Bunlardan bazıları günlük konuşmamıza girdi, kullanıyoruz. Ama bazıları var ki, kullandığınız zaman karşınızdaki için pek de bir şey ifade etmiyor.
Biz de iletişim uzmanı, yazar Berna Yalaz'ın kapısını çaldık. Hayatımıza giren ve bizi çepeçeve saran kavramları konuştuk. Yalaz kavramları, ortaya çıkış noktalarını tek tek anlattı.
TELEFONSUZ KALMA KORKUSU: NOMOFOBİ
"Nomofobi, İngilizcede, telefonsuz kalma korkusu demek olan, 'no-mobile-phone phobia' kelimesinin kısaltılmış hali. Yapılan bir araştırma, cep telefonu kullanıcılarının yüzde 53'ünün telefonlarını kaybetmekten, şarjlarının bitmesinden ve internete ulaşamamaktan yoğun kaygı duyduklarını gösteriyor. Hayatımıza giren diğer bir terim de ilk olarak psikolog David Laramie tarafından kullanılan 'ringxiety.' Kabaca zil sesi kaygısı olarak çevrilebilecek terimin anlamıysa, telefon çalmadığı halde zil sesini duyduğunu düşünerek telefonunu kontrol etmek. Nomofobi ve ringxiety gibi kelimeler ve hatta ekran bağımlılığı ya da sanal bağımlılık gibi bozukluklar henüz hiçbir psikiyatrik tanı kitabına girmemiş olsa da hepimiz bu durumları hem kendi deneyimimizden hem de çevremizdeki insanlardan fazlasıyla iyi biliyoruz. Nomofobi ile ilgili yapılan son araştırmalar bu fenomeni iki şekilde tanımlıyor: İlki kişinin telefonu yanında olmadığında hissettiği kaygı ve huzursuzluk. İkincisi öğrenme, güvenlik, başkaları ile bağlantıda olma gibi önemli ihtiyaçlarımızı karşılamak için telefona duyduğumuz acil ihtiyaç."
GÜNÜMÜZ GERÇEĞİ MEDYA MARATONU
"Özellikle metropollerde yaşayan insanlar, işten eve yorgun argın döndüklerinde, kendilerini yormadan ve masrafsız olarak rahatlatacak şeyler arıyorlar. Bu noktada da geleneksel televizyonun yerini yeni platformlar alıyor. İçeriğin zenginliği ve reklamsız izleme deneyimi sunması şüphesiz büyük avantaj, fakat daha da önemlisi art arda birçok bölümü, hatta sezonu bir oturuşta izleme şansınızın olması. Bir oturuşta birden fazla bölümü art arda yahut tüm sezonu izlemeye verilen isim ise 'tıkınırcasına izleme.' Aşırı yemek yemek için kullanılan, biraz da negatif bir durumu çağrıştıran bir ifade. Bu negatiflikten uzaklaşmak için bu terim yerine 'medya maratonu' terimini kullanılıyor. "
ENDİŞENİN ADI SİBERKONDRİA
"Siz hiç siberkondria (cyberchondria) diye bir hastalık duydunuz mu? Sağlık ile ilgili endişe duydukları konularda internetten sürekli araştırma yapıp, kendilerindeki ilgili ilgisiz en ufak belirtileri büyük hastalık semptomlarına ve en kötü senaryolara yoran kişilere konulan teşhisin adı. Üstelik, bu davranış, toplumda sanılandan çok daha yaygın."
DİJİTAL HAKİKAT SERUMU
"Herkes yalan söyler! İnsanların, günlük yaşamda söylediklerinin yaklaşık üçte birinin yalan olduğunu söylesek şaşırır mıydınız? Seth Stephen-Davidowitz, Bana Yalan Söylediler kitabında bu konuda pek çok örnek ve veri paylaşır. İnsanlar paraları, başarısızlıkları, duyguları, siyasi görüşleri gibi sayısız konuda yalan söylerler. Anketlerde de benzer durum yaşanır. Toplumsal olarak daha fazla kabul göreceğini düşündüğümüz cevaplar vermeye dikkat ederiz. Büyük veri üzerine çalışan şirketler bu gerçeği çoktan fark etmiş durumdalar. Onlar, insanların Google aramalarının yahut internette bıraktıkları dijital izlerinin (aramalar, tıklamalar, görüntülemeler vs.) oluşturduğu devasa bilgi yığınları üzerinden yapılacak analizlerin daha doğru sonuçlara götüreceğini düşünüyorlar. Davidowitz, bu durumu 'dijital hakikat serumu' olarak isimlendirir."
SANAL DÜNYADAKİ EVRENİMİZ, YANKI ODASI
"Her tıklayışta hakkımızda bilgi toplanıyor ve bu kişiselleştirilmiş bilgi sonra bize sunulacak olan şeyi de belirliyor. Bir süre sonra sadece kendimiz gibi düşünenlerin seslerini duymaya başlıyoruz. Yankı odası (echo chamber), sanal dünyadaki evrenimiz. Bu evren giderek büzüşüyor ve küçülüyor."
FOMO
"Ya sosyal medyaya bakmadığımız bir zamanda önemli bir şey kaçırırsak? Sanal alemden ayrı kaldığımız zamanda, çok önemli bir paylaşım yapılır da biz görmezsek neler kaybederiz düşünsenize? Bu korkunun bir adı var FOMO (Fear of missing out)."
SİNDİRELLA KANUNLARI
"Bilgisayar oyunu ve dikkat bozuklukları ilişkisi çalışmalarının sıkça yapıldığı, Güney Kore ve Çin gibi ülkelerde oyun bağımlılığı ciddi boyutlara ulaştığından, devlet bilgisayar oyunları ile mücadele etmek için Sindirella Kanunları denen ve gece yarısından sabah altıya kadar olan sürede bilgisayar oyunlarına erişimi engelleyen yasalar uygular."
EKRAN KÖLELİĞİ: HİKİKOMORİ
"Bugün Japonya'da yarım milyondan fazla genç erkek kendini odasına kapatmış ve sadece sanal dünya ile iletişim halinde yaşıyor. Okula gitmiyor, manga okuyup, bilgisayar oyunu oynuyor. Japonya Sağlık Bakanlığı bu durumu elini ayağını çekmek, anlamına gelen 'hikikomori' terimi ile tanımlıyor. Ergenler kendi odalarında yıllarca münzevi yaşıyor, bütün gün bilgisayar oyunu oynuyor ve sadece kapılarına kadar getirilen yemek için mola veriyor. Uzun yıllar sürebilen bu durum anne babayı adeta çocuğun kölesi haline getiriyor. Ekran köleliğinin ete kemiğe bürünmüş hali.