İstanbullu bu hafta soluğu önce kafelerde, ardından Contemporary İstanbul'da aldı. Tabii ki ben de... Ön izlemesine katıldığım sanat fuarında aynalı eserlerin önünde kendimi de gösterecek biçimde fotoğraflarımı çektim, story'lerimi attım, yerdeki aydınlatmayı eser sanmadan üç saatlik turumu tamamlayabildim.
Pandemi atlatmış, sinirleri harap olmuş bir fani olarak, Contemporary'den tek beklentim, biraz güzellik görmek, azıcık keyif yapmaktı. İçim açılsın istedim yani. Açıldı da, zihnim de açıldı...
Yeni medya ve dijital sanata taktım bu aralar.
Anlamaya çalışıyorum. Bitcoin konusunu da kafasında tam oturtamamış biri olarak modern sanat dünyasının gündem maddesi NFT'yi algılamaya uğraşıyorum. Küratör Esra Özkan bu konuda bana çok yardımcı oldu.
Non-Fungible Token (NFT), başka bir eşi daha bulunmayan dijital varlıklar demek...
Bu bir şey ifade etmedi mi size! Sakin olun...
Derin bir nefes alın, tane tane anlatacağım. Konuyu kafanızda oturtmadan bırakmam.
Aklınıza gelebilecek her şey NFT haline dönüştürebilir.
Bu 'şey' dijital ortamdaki bir görsel, video, sosyal medya paylaşımı veya bir müzik eseri olabilir. Bu 'şey'e dair dijital bir sertifika da oluşturuluyor.
O 'şey'i satın alırsanız, sertifika sizin.
'Şey' nerede peki? 'Şey' dijitalde...
Yani bu sanat eserini alıp duvara asamazsınız. Fiziken dokunamazsınız. Her şey sanal ortamda. Eee ne anladım bu işten diyenleriniz var sanki...
Örneklerle devam ediyorum, anlamaya çok az kaldı...
Neler mi NTF?
Mesela Twitter'ın kurucusu Jack Dorsey'in ilk tweet'i 2,9 milyon dolara satılan bir NFT oldu. Bu olay tweet satma furyasının da miladı sayılıyor.
Elbette Elon Musk da bu furyaya girdi, tweet sattı.
Bir süre sonra işler çığrından çıktı. Brooklyn'li film yapımcısı Alex Ramirez-Mallis ve dört arkadaşı gaz çıkardıkları yaklaşık bir saatlik ses kaydını NFT'ye dönüştürerek satışa çıkardı. Ve çarşı karıştı!
Bize de sıçradı çılgınlık. Cüneyt Özdemir 10 bin dolara bir tweet satınca, Saba Tümer benim kahkaham ne güne duruyor diyerek, kahkahasına 90 bin TL'lik alıcı buldu.
Bu noktada herkes acaba ben neyimi satsam, benim neyim orijinal derdine düştü.
HAYALLER NFT GERÇEKLER ACIDIR
Gülben Ergen girdi topa, "Bana unutmayın ki hiçbir şey olmaz" sözünü NFT'ye çevirip, açık arttırmaya çıkardı. Bu tam benlik, param olsa alırım.
Bayılırım atarlı cümlelere...
Tam da bu noktada cümleler, olaylar geçti kafamdan... Bizim ülke NFT konusunda tam bir derya deniz. Yurdumun taşı toprağı altın, her cümlesi, her olayı NFT...
Biraz kafa yorarsak NFT konusunda bir dünya markası olabiliriz.
Mesela Serdar Ortaç'ın "Topu topu yedi nota var. Kaç ayrı beste yapabilirim ki?" sorusu sanat değil de ne...! Beyinleri yakan bir dilemma.
İbrahim Tatlıses, "Beni yerden yere vurdular ama ben lastik top gibiyim" diyerek bir NFT'yi haketmiyor mu! Bu cümle toplumsal bir ifadenin en özgün hali değil mi?
Peki ya Yıldız Tilbe'nin "Tutarlarsa tutarlıyım, tutmazlarsa tutarsızım" cümlesi... Derin bir felsefe, bir ütopya... Bugün satılsa, ilk teklifi ben veririm.
Yeni nesil de NFT konusunda yetenekli üstelik.
Galiba genlerimizde var. Aleyna Tilki mesela.
"Işıkları söndürün. Beni bulmak isteyen kendini yaksın" derken sanatın ayarlarıyla oynamıyor mu?
Flaş flaş flaş...
Yazıyı baskıya vermek üzere aldığım bir son dakika haberine göre, Yeşim Salkım da NFT'ye ilham olacak bir bomba açıklama yaptı.
Son dakika haberine göre Salkım, "Yeterince evlendiğimi düşünüyorum" dedi.
Boşuna demiyorum. bu ülke NFT cenneti diye...
Kafamda bu cümlelerle ayrıldım Contemporary İstanbul'dan... Boşuna dememişler sanat insanın ufkunu açar diye...
DERSİMİZ BEDEN
EĞİTİMİ!
Bizim toplumun en büyük sınavı kavramlar.
Yeni bir kavram ortaya atıldı mı, sazan misali üzerine atlayanı çok oluyor.
Beden olumlama mesela. Yine her şeyi yanlış anladığımız bir akıl tutulması yarattı bizde bu kavram.
Konuya dair görüşler geniş bir yelpazeye yayılmış durumda.
Bir kesim kat kat yağlı göbeğinin fotoğrafını paylaşmak olarak algılarken kavramı, bikinili fotoğraf altına yazacak bir şey bulamayanlar da duyar kasma derdiyle konuya dahil oldu.
Bir grupsa gururla sergilediği koltukaltı kıllarını gözümüze sokarak, "Ben halimden memnunum" mesajı verirken, spor yapıp, bedenini sağlıklı tutmak isteyenlere çemkirenler de yok değildi.
Yani beden olumlama konusunu kim neresinden tutarsa orasından çekti. Konuyu araştırırken beden olumlamayla ilgili ülkemizde hangi isimler var diye de araştırdım.
İşgüzarlık işte.
En milyon takipçilisinden Duygu Özaslan'ın manifestosu çıktı karşıma... Geçen yıl selülitli fotoğrafları basına düşmüştü kendisinin.
Hırs yapmış olacak ki, sayfasında bikinili bir fotoğraf... Yine soluklar tutulmuş, en düzgün açılısından pozlar verilmiş. Filtreler havalarda uçuşmuş... Yani diyor ki alt metinde, "O eski halimden eser yok şimdi." Alt metinde bu mesajı aldık ama kamuya duyar kasmış. Beden olumlamaya dair döşenmiş de döşenmiş. Ben bu manifestodan şunu anladım, 36 bedene inip, bikini giyince olumlama yapabilirsin ey ahali...
Oysa bu kadar genç ve büyük bir kitleye hitap eden biri olarak "Beden olumlama diye bir hareketin olma nedeni bizim gibi sözde güzellik Influcerlar'ı!
Kusura bakmayın yıllardır hepinizin beden algılarıyla oynadık" deseydi ve özür dileseydi. O zaman büyük bir alkışı hakederdi.