Onların oyun sahası şehrin sokakları. Alametifarikaları ise denge ve çeviklik. Koşarak, tırmanarak ve atlayarak engelleri birer birer aşıyorlar. 100 yılı aşkın bir tarihe sahip olan parkur sporunun dünyaca ünlü isimlerinden Avustralyalı atlet Dominic Di Tommaso geçen günlerde İstanbul'daydı. Ziyaret ettiği tarihi şehirleri kimsenin görmediği açılardan keşfeden Tommaso, Türkiye'nin başarılı parkur atleti Hazal Nehir ile Grand Maze (Büyük Labirent) video projesi için bir araya geldi. Çekimlerde Kapalıçarşı'nın labirent gibi tasarlanmış 64 sokağı, 22 kapısı ve 3 bin 600'e yakın dükkanının arasından çizilen rota izlendi. İki başarılı atlet çarşının çatısına da çıkarak büyüleyici manzaraya tanıklık etti.
29 yaşındaki Domtomato lakaplı Dominic di Tommaso, parkur sporuna 15 yaşındayken başlamış. Bir dönem çöp toplayıcılığı yapan, bale ve buz pateni ile ilgilenen Tommaso, parkur sayesinde en sevdiği yerde yani sokaklarda performans sergiliyor. İstanbul'da keyifli günler geçiren ve sosyal medya hesabından şehirle ilgili bol bol paylaşım yapar atletle özel bir söyleşi gerçekleştirdik.
- En başa dönersek parkur sporuyla nasıl tanıştınız?
- 15 yaşımdaydım. Okulda öğlen arasında arkadaşlarımla internette parkur atletlerinin performans videolarını izliyordum. Ben de denemek istedim ve bir anda karar verip yemekhanede masaların üzerinden atlamaya başladım. Başlangıçta bu kadar çılgın hareketler yoktu. O yüzden temel hareketlerde başarılı oldum. Ve o günden beri parkur yapıyorum. Zamanla oradan oraya atlamayı, yani 'uçmayı' kendi kendime keşfettim.
- Parkur sokakta yapılan bir spor. Sokaklar sizin için ne ifade ediyor?
- İlk ilgilendiğim spor dalı buz pateniydi. üç yaşımdan 18 yaşıma kadar yaptım. Avustralya'da ulusal yarışmalara katıldım. Kapalı alanda yapılan bir sporla büyüdüğüm için daima dışarıda olmayı, açık havada olmayı tercih ettim.
Şehirde büyüdüğüm için alıştığım ve kendimi daha rahat hissettiğim yer sokaklar. Kendimi doğa yerine sokaklarda olduğum zaman daha çok 'evde' hissediyorum.
- Bir dönem bale de yaptınız. Bale veya buz pateninde ilerlemek yerine neden parkuru seçtiniz?
- Kimse size bu sporu yaparken ne yapacağınızı, ne zaman ve nasıl yapacağınızı aynı zamanda ne kadar süreyle yapabileceğinizi söyleyemez.
Kuralı yoktur. Bale maksimum 25 yaşına kadar yapılabiliyor, sonra kariyeriniz biter. Buz pateninde de belki 30'unuza kadar sürer kariyeriniz.
Parkur sporundaysa bir yaş sınırı yok. Parkurun verdiği özgürlük hissi beni heyecanlandırıyor. Aynı zamanda bu spora dahil olan insanlarla bir araya gelmeyi seviyorum.
Bu hem bireysel olarak hem de zihinsel olarak kendimi geliştirmemi sağlıyor.
- Parkur sokak kültürünün bir parçası. Sizce bu spor toplumumuzu, özellikle genç nesilleri nasıl etkiliyor?
- Temelinde çok özel çünkü herkesin yapabileceği, herkesin erişimine açık bir spor. Çocuklar için de işlevsel ve geliştirici bir spor.
- Performans sırasında kendinizin nasıl hissediyorsunuz?
- Dışarıdan çok enerjik görünüyor olmama rağmen oldukça sakin hissediyorum. Tıpkı meditasyonda olduğu gibi, yaptığım spor dışında, kafamı tamamen boşaltıyorum.
- Parkur atletleri nasıl zorluklarla karşılaşıyor?
- Parkur sporu büyük bir endüstri değil. Bu sebeple bir destekçi bulmak çok zor olabiliyor. Red Bull ailesiyle dört yıldır birlikteyim, onların desteklerini daima yanımda hissediyorum. Onun dışında Avustralya'da bir moda markasıyla iş birliğim de devam ediyor. Bunlara ek olarak bu sporda korunma amaçlı ekipman olmadığı için çok fazla sakatlanma olabiliyor.
DOMATESİN HİKAYESİ
- Takma adınız Domtomato'nun hikayesi nedir?
- Soyadım di Tommaso. Ben küçükken arkadaşları şaka olsun diye babama soyadımızla kafiyeli 'tomato' yani domates olarak seslenirdi.
Ben de bu sebeple Domtomato takma adını kullanıyorum.
- İstanbul'a oldukça heyecanlı bir proje için geldiniz. Siz ve partneriniz Hazal Nehir bu projeye nasıl hazırlandınız?
- Geçen yıl önce lokasyonu kontrol ettik. Alanda ufak provalar yaptık. Bu yıl boyunca da kendimizi sürekli geliştirmek için hem antrenman yaptık ve hem de dikkatli davranarak sakatlanmamaya çalıştık.
- Bu projeyle vermek istediğiniz mesaj nedir?
- İnsanların sonsuza kadar karantinada olmayacağımıza inanmalarını istiyorum. Hayat devam ediyor. Yavaş yavaş açılıyoruz. Ben seyahat etme fırsatına sahip olduğum için oldukça minnettarım. Ama seyahat edemeyenler için de İstanbul'u görmelerini sağlamak istiyorum.
Aynı zamanda parkurun şahane bir spor olduğunu ve herkesin yapması gerektiği mesajını da vermek istiyorum elbette.
- İstanbul ve Türkiye hakkında neler söylemek istersin? En çok hangi kısmı seni heyecanlandırdı?
- İstanbul'un inanılmaz bir karakteri var. Çok zengin bir kültürü var. Dışarıdan çok mutlu ve kalabalık bir şehirmiş gibi görünüyor. Çekimler ve pandemi sebebiyle şehri arzu ettiğim gibi keşfetme fırsatım olamadı. Ama Taksim ve Kapalıçarşı'yı gezmek bile öyle büyük bir heyecandı ki anlatamam.
- İstanbul'u daha önce ziyaret etmemiş birine burayı nasıl anlatırsınız?
- Burada asıl görülmeye değer olan şey insanlar ve onların enerjisi. Öyle candan, öyle sıcakkanlılar ki. Sürekli mutlu ve neşeliler. Herkes herkesi tanıyor. Herkes herkesle konuşuyor ve herkes herkese gülümsüyor. Bu candan ilgi çok hoşuma gitti.
UNUTULMAZ BİR DENEYİMDİ
Hazal Nehir, parkura geç başlamasına rağmen kısa sürede bu alanda tanınan atletler arasında yer aldı. - Parkurda bu kadar kısa sürede nasıl başarılı oldunuz? - Normalde küçük yaşlarda başlanılan bir spor. Ben altı yıl önce 20 yaşımda başladım. Ama öncesinde breakdans yapıyordum ve vücudum parkura elverişliydi. Parkuru çok sevince üzerine daha fazla eğildim. Üniversitedeyken Erasmus programı ile bir yıllığına İspanya'ya gittim. Burada öğrendiğim teknikler gelişimimde çok etkili oldu. Kendimi iki yıldır profesyonel bir sporcu olarak tanımlayabilirim. - Türkiye'nin ilk kadın parkur atletlerinden birisiniz... - Ben parkura başladığımda Türkiye'de bu sporla ilgilenen kadın neredeyse hiç yoktu. Erkek arkadaşlarımla birlikte idman yapıyorduk. Ama hiçbir zaman erkeklerden daha az başarılı olacağıma inanmadım. Ailem ve arkadaşlarım da bana bunun tersini hissettirmediler. Hep desteklediler. Şimdi örnek olarak gösterilmekten çok mutluyum. - Pandemi çalışmalarınızı etkiledi mi? - 2020 benim için çok başarılı geçmişti. Kadınlar Speed Run kategorisinde birinci oldum ve Türkiye'yi Red Bull Art of Motion'da temsil ettim. Parkur sporu sokaklara ait. Ama sokağa çıkma yasakları boyunca maalesef evden çıkamadım. Biz de evimin arkasına bir alan inşa ettik. Bahçedeki demir barlardan oluşan parkurda teknik antrenmanlar yapabilir hale geldim. - Kapalıçarşı'nın çatısında performans sergilemek sizi heyecanlandırdı mı? - Kapalıçarşı'nın çatılarının şahane olduğunu biliyordum tabii. Ve orada performans sergilemek istesem elimi kolumu sallayıp böyle bir şey yapamayacağımı biliyordum. Red Bull bana böyle bir proje fikriyle geldiğinde çok sevindim .Kapalıçarşı İstanbul'da mimarisine daima hayran olduğum bir yapı olmuştur. Çatısından bakıldığındaysa içinde onca labirent gibi sokak, binlerce dükkan ve insan trafiği hiç yokmuşçasına bir atmosferde olunca buraya bir kez daha hayran kaldım. Gün batımında İstanbul semalarında martılar eşliğinde ve Dom'un da arkadaşlığıyla birlikte unutulmaz bir deneyim yaşadım. - Bu proje tüm dünyada aynı anda yayınlanacak. İstanbul'un tanıtımında da önemli bir adım olacak... - Buraya gelemeyen ama burada olmak isteyenler adına şehrimizi yeniden keşfedebilmek için çatılarda bir seyre çıkıyoruz. Bu projeyle Türkiye'nin ve dünyanın en eski noktalarından birinin tanıtımında rol oynayacağız.
5 MADDEDE TOMMASO
En sevdiği yemek annesinin evde yaptığı spagetti bolonez.
Favori şehri Sidney'in yanı sıra Barselona 4 Eğer bir günlüğüne biriyle yer değiştirmesi istense seçeceği kişi aktör Vin Diesel 4 Parkur dışındaki zamanını televizyon başında geçiriyor.
Eğer bir süper güce kavuşması mümkün olsa süper hızlı olmayı tercih edeceğini söylüyor.