Ünlü oyuncu Muhammed Cangören'in filmlere konu olacak ilginç bir hayat hikayesi var. Afganistan'da eşini kaybeden ve 1982 yılında "Türkiye'yi kendime vatan edineceğim" diyerek üç çocuğuyla birlikte Türkiye'ye yerleşen Cangören, oyunculuk kariyerinde de hızlı bir yükseliş yaşadı. Önce Gaziantep'te tiyatrolarda oynayan Cangören, İkinci Bahar dizisiyle keşfedildi. Ünlü oyuncu, Ben Affleck'in İstanbul'da çektiği Argo filmindeki rolüyle de çok konuşuldu. Cangören, şu sıralar atv dizisi Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz'daki Hamdi Baba karakteriyle fırtınalar estiriyor. Dizideki esprili diyaloglarıyla her hafta sosyal medyanın gündemine oturan ünlü oyuncuyla bir araya geldik. Afganistan'dan Türkiye'ye göç etme hikayesini, oyunculuk serüvenini ve EDHO'daki rolünü konuştuk.
- Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz'a sonradan dahil oldunuz. Sevdiğiniz, takip ettiğiniz bir proje miydi?
- Diziyi severek izliyordum. Ve hissediyordum bir gün bu dizide yer alacağımı. Dizide beğendiğim karakterler vardı ama Hamdi Baba çok farklı bir karakter oldu. Senaristlerimiz Bahadır Özdener ve Berna Aruz'a buradan teşekkür ederim.
- İzleyici Hamdi Baba karakterini çok sevdi. Dizinin en iyi transferlerinden biri diye yorumlar yapılıyor. Siz ne diyeceksiniz?
- Hamdi Baba çok sevildi. Benim bu zamana kadar oynadığım karakterlerin hepsi çocuğum gibi hepsini seviyorum. Burada eğleniyoruz çekerken, eğlenceli biri Hamdi Baba.
- Dışardan yorumlar nasıl Hamdi Baba'ya?
- Çok güzel yorumlar alıyorum. Bu da beni çok mutlu ediyor. Geçen gün ipe asılma sahnesi vardı, binlerce mesaj aldım "Ne olur sakın ölme. Seni seviyoruz, ayrılma diziden" diye. Böyle güzel mesajlar almak beni motive ediyor. Kendime güvenim geliyor. Demek ki ben yaptığım işi doğru yapıyorum diyorum kendime.
- Her şeyi çalan Hamdi Baba, esprili diyaloglarıyla da dikkat çekiyor. "Güneşten D vitamini çalıyorum" repliği de çok konuşuldu. Sizce Hamdi nasıl bir karakter?
- Hamdi çok eğlenceli bir adam, garip bir adam. Güneşten D vitamini çalıyor, ben orada eğleniyorum. Hamdi Baba beğenmediği adama yüzünü buruşturuyor ve bu da çok eğlenceli oluyor. Kullandığım her repliği halk çok seviyor, çok hoşlarına gidiyor. Bana sosyal medya aracılığıyla yazıyorlar sürekli.
- Hamdi çalıyor, Doğan da çaldıklarını ondan çalıp kimsesizlere veriyor. İçlerinde de bir denge mi kuruldu?
- Hamdi Baba'nın çaldıklarını, geliyor birisi elinden alıyor. Bir deyim vardır 'Çalınan mal benim namusum sayılır...' sonra da birisi geliyor alıyor. Sonra da peşine düşüyor, alacağım diye. Didişiyoruz, bu da diziye renk katıyor.
- Kötü adam oynamayı seviyor musunuz?
- Yaşadığımız toplumda her renkten insan var. Ne kadar iyi varsa maalesef kötü de var. Değişik renkleriyle esprileriyle birçok insan var. Kötü adam oynadığım zaman kendimi daha rahat hissediyorum. Çünkü doğal olarak insanların içinde negatif enerji var, bu enerjiyi bir yerde boşaltmak istiyor. Birisine kalkıp küfür edemezsin, tokat atamazsın. Ama o karakteri oynadığın zaman sen içindeki öfkeyi orada döküyorsun, rahatlıyorsun ben böyle düşünüyorum. Ben oyuncuyum her karakteri oynarım, hiçbir zaman ayırt etmem.
ÇOCUKLARIMLA BİRLİKTE TÜRKİYE'DE BÜYÜDÜK
- Afganistan doğumlusunuz. 1982'de Türkiye'ye gelmişsiniz. Nasıl karar verdiniz buraya gelmeye?
- 1976-1980 arası Afganistan, Pakistan ve İran bölgesinde değişim oldu. Altı gün yürüyerek Pakistan'a geldim. Orada arkadaşlarımla buluştum.
Sekiz ay Pakistan'da kaldım. Birleşmiş Milletler'in göçmenler ofisine gittim. Kim nereye gidiyor, arkadaşlarımın çoğu Batı'yı seçti.
Kanada, Amerika veya Fransa'yı seçti. Bir arkadaşımın babası diplomattı. Bana "Gel Fransa'ya gideceğiz sinema televizyon okuyacağız" dedi. "Gitmem. Afganistan'dan uzaklaşamam, ben Türkiye'ye gideceğim. Türkiye'yi kendime vatan edineceğim" dedim ve iyi ki böyle demişim.
1982'de çocuklarımı alıp Türkiye'ye geldim. Eşimi Afganistan'da kaybetmiştim. Afgan halkının Türkiye'yle ilgili bilgisi vardı.
Türk müzikleri dinleriz, mutfağımız aynıydı. Ve çocuklarımla beraber büyüdük.
Onlar Türkiye'ye geldiklerinde çok küçüklerdi.
- Buraya geldiğinizde oyunculuk kariyeriniz nasıl başladı?
- Benim oyunculuk kariyerim, çocukken yaramazlıkla başladı. Okulda ilginç bir şey görsem onun taklidini yapardım. Doğuştan bir yetenek diyebiliriz. Benim herhangi bir akademik eğitimim yok oyunculukla alakalı. Çocuk tiyatrosu yapıyordum. Gaziantep'te özel tiyatroda çalıştığım arkadaşlarım vardı. "İstanbul'dan kast ekibi gelmiş sende gel" diye bir arkadaşım beni aradı. Urfa'da birkaç bölüm çekilecek olan İkinci Bahar dizisinin olduğunu söylediler. Gittim, orada 35 kişi arasından beni seçtiler.
Daha çok Urfalılara benziyorsun diye beni seçtiler. Orada Şener Şen ile birlikte oynadım. Öyle başladım oyunculuğa.
BEN AFFLECK "SEN ÜNLÜ BİRİYMİŞSİN" DEDİ
- Argo filminde de rol almıştınız. Ben Affleck ile çalışmak nasıl bir deneyim olmuştu?
- Argo filmini yapanlar aradılar, bana bilgi verileceğini söylediler. "Ben Affleck çekiyor senaristi ve yönetmeni" dediler. Ben de çok heyecanlandım. Farsça çekiliyor. "Ben Affleck seni görmek istiyor" diye söylediler. Gittim konuşmaya, özür dileyerek benden deneme çekimi istedi. Esnafı oynadım, iki dakika sürmedi "Sensin" dedi.
Film Oscar aldı ve bunlar çok güzel şeyler insanı mutlu ediyor. Kapalıçarşı'da çekimler yapıldı, çekim sırasında halktan insanlar gelip fotoğraf çektirmek istediler. Ben Affleck demiş ki "Bu adam meşhur biri mi?" sonra bana gelip "Sen aktörmüşsün ben de seninle fotoğraf çekilebilir miyim"' dedi (gülüyor).
AFGANİSTAN ÇOK DEĞİŞTİ
- Sonrasında Afganistan'a gittiniz mi?
- 2016 yılında To z filmi için gittim. Yönetmen de çok cesur bir kız Gözde Kural. 22 gün kaldım ama benim bıraktığım Afganistan değildi. Her şey değişmiş. Hemen Türkiye'ye gelmek istedim. Bir daha dünyaya gelsem Afganistan'da doğmak, Türkiye'de yaşamak isterim.
- Kaç tane çocuğunuz var? Onlar oyuncu olmak istemediler mi?
- Bir kızım bir de oğlum var. Ben Gaziantep Belediye Tiyatrosu'nda oynuyorum. Oğlum Faruk o zaman heves etti baba ben de oynayacağım diye.
Ama ben "İlk başta bir meslek sahibi ol ondan sonra oyunculuk yaparsın" dedim. İzmir'e sağlık okumaya gitti. Eskişehir'de yaşıyor, orada arkadaş gruplarıyla tiyatro yapıyor. Ama şimdi bana teşekkür ediyor "İyi ki okumuşum" diyor. Şu an bir mesleği var. Kızım Selda, Almanya'da yaşıyor.
Dört torunum var. Türkçemin gelişmesinde kızım Selda'nın bana büyük katkısı oldu. Kitap okuyorum, sesli okuyorum hâlâ diksiyonum düzelmedi. Beni de böyle kabul ettiler artık. "Bozma" diyorlar.