Sinemanın büyüsü biraz filmlerde hikayesi anlatılan karakterle özdeşlik kurmamızdan gelir... Tartışmalı bir durumdur bu. Kimi sinemacılar bunun doğru bir yaklaşım olmadığını söyler ve farklı bir anlatı inşa ederler sinemalarında. Ama çocukluk günlerinde izlediğiniz filmleri düşünün, bir filmin kahramanıyla aranıza ne kadar mesafe koyabildiniz ki? Çocukken kendimizden yola çıkarak izleriz filmleri. Anlatılan hikayenin kahramanıyla kurduğumuz ilişkinin temelinde de bu vardır. Bunun için çocuklara yönelik çekilen filmlerde yönetmenler ince eleyip sık dokurlar. Onların kahramanlarla kurduğu bu masumane diyebileceğimiz ilişkide, yanlış bir şeyler öğrenmelerini istemezler. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı vesilesiyle çocukların için önemli olabileceğini düşündüğüm filmleri sıralarken ben de bu hassasiyete önem verdim.
BİR KUŞAĞI BÜYÜTTÜ
İlk önerim bir kuşağın gözdesi Harry Potter serisi... 2000'lerde çocukluk günlerini yaşayanlar neredeyse Harry Potter ile birlikte büyüdüler ve bu serinin (kitap ve film olarak) onlar üzerinde etkisi muazzamdı. Fakat zaman içerisinde bu serinin sonraki kuşaklar üzerinde de etkisi olduğu görüldü. Temelde bir büyüme hikayesidir Harry Potter'ınki... Büyücülük okuluna gitmeye başladığında arkadaşlığı, dostluğu öğrenir. Sonrasında kendi hayatındaki gerçeklerle yüzleşir daha sonra da içine doğduğu dünyanın gerçekleriyle... Her çocuk gibi çelişkiler yaşar, her çocuk gibi idealisttir ama her çocuk gibi o da büyüdükçe çeşitli kararlar almak zorunda kalır. Ama kararlar alırken vicdanının sesini de dinler. İkinci film ise bir uzaylıyla bir küçük çocuğun dostluğunu anlatan Steven Spielberg'ün başyapıtlarından E.T. 80'lerin popüler filmi, bir çocukla her şeyiyle yabancı olan bir varlığın önyargısız bir şekilde yaşadığı dostluğun maceralı hikayesidir. Biz yetişkinlerin yabancılara yönelik yargı ve kaygılarının öğretilmiş tavırlar olduğunun da net bir göstergesidir. Bu yabancının bir uzaylı olması, öğretilmiş davranışların yetişkinler dünyasında daha sert bir şekilde uygulandığını ortaya koyarken çocuk aklının ve vicdanının bambaşka bir masumiyeti olduğunu da anlamamızı sağlar.
HEPİMİZ SIRADAN İNSANLARIZ
2017 yapımı Stephen Chbosky'nin yönettiği Mucize filmini seçerken biraz düşündüm açıkçası. Ama nihayetinde yapımı, tam da filmde anlatıldığı gibi fiziksel olarak farklı görünen birinin hepimiz gibi sıradan olduğu gerçeğini anlattığı için listeme aldım. Auggie Pullman yaşıtı diğer çocuklardan biraz farklıdır. Çünkü yüzünde ciddi bir deformasyon vardır. O da diğer çocuklarla sıradan bir okula giderek, sıradan bir çocuk olduğunu kanıtlamaya çalışır. Çünkü esas olanın fiziksel farklılıkların altındaki insanın güzelliğidir.
ASIL OLAN SORUMLULUK ALMAK
Ruhların Kaçışı... Hâlâ bir yetişkin olarak dönüp dönüp izlediğim bir film. 10 yaşındaki Chihiro'nın fantastik yolculuğunu anlatan film, farklılıkların normal kabul edildiği bir dünyada yol alırken, iyilik ve kötülük meselesinden ziyade sorumluluk almak perspektifinden bir büyüme öyküsü anlatır bize. Kendimiz için hatta başkaları için sorumluluk almak ve bu sorumlulukları yerine getirmek... Hayao Miyazaki modern dünyadaki insanlık krizinin reçetesini bize böyle sunar.
YEŞİLÇAM FİLMİ DEYİP GEÇMEYİN
Gelelim bizdeki hikayelere. Yakın zamanda kaybettiğimiz Ertem Göreç'in Öksüzler'i aslında tipik bir Yeşilçam çocuk filmidir. Üstelik sert bir filmdir. Kaçırılıp dilendirilen bir çocuğun hikayesi üzerine kurulu filmin kahramanı küçük Sezer, tıpkı Chihiro gibi sorumluluk sahibi bir çocuktur. Her türlü durum karşısında bardağın dolu tarafından bakmayı bildiği için de karşılaştığı zorlu sorunların üstesinden gelmeyi bilir. Olmaz bu kadar deyip geçeceğiniz birçok sahne vardır. Ama günümüzde çocukların yaşadıklarını bir düşünün, neler neler gelebiliyor başlarına...
HAYALLER O KADAR ÖNEMLİ Kİ
Yakın tarihli bir film, rahmetli Ahmet Uluçay'ın yazıp yönettiği Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak. Sinema sevgisi üzerine çekilen sinemamızdaki en harika filmlerden biri olmakla birlikte bir büyüme öyküsü olarak da çok önemli bir yapımdır. Uluçay'ın kendi hikayesinden yola çıkarak çektiği film, bir köyde yaşayan iki arkadaşın yaşadıkları üzerine kurulu... Hayal kurmak, imkansızlıklar içinde de olsa o hayalin peşine düşmek, dostluk, arkadaşlık, sevdalanmak... Uluçay kısa ömründe bize bıraktığı tek uzun metraj filminde bize öyle şeyler anlatır ki, hâlâ ilham alınasıdır onun gösterdikleri...