2019'da satılan en pahalı eser Fransız ressam Claude Monet'ye aitti. Sotheby's'in açık artırmasında sanatçının kırsal hayatı resmettiği Mueles adlı yağlı boya eseri 110 milyon 747 bin dolara alıcı buldu. Ünlü bir ressamın tablosunun yüksek bir fiyata satılmasında şaşırtıcı bir şey yok. Oysa ki geçen şubat ayında Christie's müzayede evi, ilk kez bir NFT eseri açık artırmaya çıkardı. Beeple'ın Everydays-The First 5000 Days adlı eseri 69 milyon dolara satıldı. Ödemede kripto para kullanıldı. Daha önce adını belki de çoğumuzun hiç duymadığı Beeple, yaşayan en değerli üç sanatçı arasına girdi.
Bir yılı aşkın bir süredir devam eden pandemi sanat dünyasını da etkiledi, değiştirdi. Ve bu değişim kripto sanatla da sınırlı değildi elbette. Galerilerin çoğu sergilerini erteledi, sanat fuarları iptal edildi. Sınırlar kapanınca sanatçılar seyahat edemez hale geldi. Birçok alanda olduğu gibi sanatta da dijitalleşmeye gidildi. Sanat ve tasarım arasındaki bağ kuvvetlendi.
Yaşanan bu değişimi ve bu değişimin sanat dünyasını ileride nasıl şekillendireceğini Sevil Dolmacı Proje ve Sanat Yatırım Danışmanlığı Kurucusu Sevil Dolmacı ile ele aldık.
MÜZAYEDE EVLERİ IN FUARLAR OUT
"Pandemi öncesinde sanat dünyasının baş tacı fuarlarken bu tacı müzayede evleri devraldı" diyor Dolmacı. Pandemiden en büyük yarayı fuarlar aldı. Geçen yıl iptal olan, bu yıl eylül ayına ertelenen Art Basel'e ev sahipliği yapan The Herzog&de Meuron binası aşı merkezine dönüştürüldü. Telefonla açık artırmaya katılımın mümkün olması ve online satışlar ise müzayede evlerinin sürece hızla adapte olmasında etkili oldu. Hatta geçen eylül ayında Acquavella Galleries, Gagosian ve Pace Gallery müzayede gerçekleştirmek için güçlerini birleştirdi. Ciddi koleksiyonlara sahip bu üç galerinin girişimi sanat dünyasında heyecan yarattı.
GENÇ YATIRIMCILAR ARTIYOR
Küresel anlamda eser satışları geçen yıl yüzde 22 düştü ve 50.1 milyar dolarda kaldı. Ama uzmanlar gelecekten ümitli. Bunda sayıları artan genç koleksiyonerlerin geleneksel müzayede salonları yerine online dünyayı daha ulaşılabilir bulmasının etkisi büyük. Dolmacı yeni, genç müşteri profilini şöyle anlatıyor: "Pazarı uzun yıllar 50-75 yaş domine etti. Müzayede katılımcılarının profillerine baktığımızda eski müşterilerin yanında yüzde 40 oranında yeni, genç müşteri görülüyor. Bu kitle interneti aktif kullanıyor. Hızlı hayatı olan, zamanı az, dinamik bir kitle."
Türkiye'de sanat alanındaki değişim aslında pandemiden çok önce başladı. Yerli sanatçıların eserlerinin fiyatları artması, yerli sanatçılara yatırım yapılmaya başlanmasıyla dinamik bir yapı oluştu. Dolmacı anlatıyor: "İstanbul Modern, Sabancı Müzesi, Arter, Salt... Böyle bir ortamda evrilen bir gençlik var. Bunların çoğu Avrupa'da, Amerika'da eğitim görüyorlar. Bilinçli ya da bilinçsiz sanatla iç içeler. Yabancı dillere hakimler. Müze geziyorlar. Sanatçıları, eser fiyatlarını internetten kontrol edebiliyorlar. Kendi paralarını harcıyorlar. Kimler hangi eserleri toplamış, nasıl bir strateji izlemiş, takip ediyorlar. Özel günlerde birbirlerine sanat eseri alıyorlar. Bu kitlenin liderleri Cem Yılmaz, Volkan Demirel ve Hacı Sabancı gibi koleksiyonerler."
SOSYAL MEDYA GÜCÜ
Pandemi döneminde sanatseverler sosyal medyayı aktif kullandı. Müzeler kendi üç boyutlu turlarını düzenlediler. Müzeler ve galeriler tanınmış figürlere sosyal medya hesaplarını bir süreliğine teslim ettiler. Sanatçılarla dijital platformlarda canlı yayınlar yapıldı. Sanatçıların atölyelerine sanal geziler düzenlendi. Mexico City'ye gitmeden Frida Kahlo Müzesi'ni gezdik. Online müzayedelere katıldık. Bu dönemde daha fazla insan online olarak eser satın almaya eğilim gösterdi. Dolmacı yine de fiziki mekanların önemini yitirmeyeceğini söylüyor: "Referansı kuvvetli kurumlar pandeminden güçlenerek çıkacak. Ayakta kalanlar önemli bir pozisyona sahip olacak. Pandemi zayıf halkaları eledi."
KİŞİYE ÖZEL SERGİLER
Pandemide sosyal mesafe kuralına dikkat eden galeriler kişiye özel sergiler yapmaya başladı. Dolmacı da bu tür sergiler düzenleyenler arasında: "Pandemi döneminde yapıldı. Çünkü hikaye ona döndü. Bize spesifik olarak alım yapmak isteyen geldi. Ve gelmeden önce ne tür eserlerden hoşlandığını söyledi ya da hangi isimlere yönelmesi gerektiğini sordu. Biz de ona göre bir koleksiyon sergisi organize ettik. İki ya da üç saat sonra o eserler artık galeride değildi. Yani eserler kişiye özel getirildi. Misafirlerimize iki-üç kişilik öğle yemekleri düzenledik. Mekanımızda tur attırdık. Güzel bir deneyim yaşadılar."
SANAT ESERSİZ OLMAZ
İnsanlar pandemiyle birlikte yaşadıkları yere önem vermeye başladı. İmkanı olanlar bahçeli ya da daha büyük alana sahip evlere taşındılar. Ve bunu yaparken evlerinde boş duvarlar yerine sanat eserlerine bakmak istediklerini fark ettiler. "Evine hiç eser almayanlar, almaya başladılar" diyen Dolmacı, sanat eserlerinin bir statü unsuru olduğunu da vurguluyor: "Artık bir noktadan sonra ne Hermes çantanız ne de Ferrari otomobiliniz bir şey ifade ediyor. Evinizde bulundurduğunuz, duvarınıza astığınız sanat eserinin daha farklı bir statüsü var. O daha sizi ayırt edici özellik haline geliyor. Bu bilinç yaygınlaştı."
SANAT YAŞADIĞIMIZ SÜRECE IŞIK TUTUYOR
Bu süreçte kimi müze ve galeriler hem online hem de fiziki olarak ziyarete açıktı. Fiziki olarak ziyaretçi kabul edenler hijyen ve mesafe kurallarına uyarak kapılarını açtı. En son Zevk Meselesi sergisini sanatseverlerin beğenisine sunan, 6 Nisan'dan itibaren de Etel Adnan'ın İmkansız Eve Dönüş sergisini ziyarete açacak olan Pera Müzesi de, gerek online etkinlikler gerek fiziki ziyaretlerle takipçilerine yeni keşifler sundu. Suna ve İnan Kıraç Vakfı Kültür ve Sanat İşletmesi Genel Müdürü Özalp Birol pandemi sürecini değerlendirirken sanatın nereye doğru ve nasıl evrildiğini anlattı.
- Pandemide bir yılı geride bıraktık. Bu süreç bize neleri öğretti?
- Salgın süreci bize, sabır, dayanışma, paylaşma ve iş birliğinin önemini hatırlattı. Sanatın, dijital teknolojilerle, belli bir ölçüde de olsa, duvarların ötesine taşınıp daha geniş kitleleri kucaklayabileceğini gösterdi. Ne öğrendiğimizi ya da öğrenemediğimizi ise önümüzdeki yıllarda göreceğiz.
- Sanata ve sanatçıya yeni bakış açısı kazandırdığını söyleyebilir miyiz?
- Salgının başlangıcındaki panik ve bilinmezliğin -ki bence halen devam ediyor- yarattığı ortam, sanatçıların kişiliğine ve ruh haline bağlı olarak işlerine yansıyor. Kimi melankolik, karamsar kimi dingin, olumlu; insanlığa yeni bir yaşam şeklinin var olabileceğine dair mesajlar veren işler üretiyor. Ne olursa olsun, sanat, yaşadığımız bu zorlu sürece ışık tutuyor; bazen yaraları sarıyor, çoğunlukla insanlığın iyi olma haline yardımcı oluyor, bazen de canımızı acıtan çarpıcı gerçekleri göstererek ayaklarımızı yere bastırıyor.
- Bu dönemde sanat eserlerine ilginin yükseldiği, sanat eseri satışlarının arttığı görülüyor. Siz bu gelişmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Sanata ilgi bağlamında kaydedilen gelişmeleri sanatın olumlu ve iyileştirici etkisine bağlamayı her zaman tercih ederim. Bu süreçte hepimiz değerler sistemimizi gözden geçirme, tercihlerimiz ve önceliklerimiz konusunda bir anlamda yeniden bir muhasebe yapma fırsatı bulduk. Belli bir birikime sahip yeni alıcıların ortaya çıkması, sanatın daha fazla konuşulur olması belki biraz da bundandır. Elbette bu gelişmenin sağlam temellere oturup oturmadığını, kalıcı olup olmayacağını önümüzdeki dönemde daha iyi görebileceğiz.
KOLEKSİYONERLER DUVARLARINDAKİ ESERLERİN TADINI ÇIKARIYOR
"EKAV Vakfı'nı kurarken ideolojimiz ve sloganımız 'Sanat Geliştirir, Sanat İyileştirir, Sanat Birleştirir' idi. Pandemi döneminde bu ideolojinin gerçekliğini ve yansımasını görüyoruz. Sanatın iyileştirici gücü ile şifa buluyoruz" diyen EKAV (Eğitim Kültür ve Araştırma Vakfı) Art Gallery kurucusu İnci Aksoy sanat dünyasındaki değişimi şöyle değerlendirdi:
Tarih boyunca önemli sanat akımları hep savaş gibi zor dönemlerden sonra ortaya çıkmıştır. Sanatçıların pek çoğu başyapıtlarını travmatik zor dönemlerde üretmişler. Sanatçılarımızın da bu dönemde kendilerini dinleyerek, yeni düşünceler geliştirerek oldukça verimli, yaratıcı eserler üreteceğini ve biz sanatseverleri şaşırtacaklarını düşünüyorum.
Koleksiyonerler şu an evlerinde oldukları dönemde duvarlarında olan eserlerin tadını çıkarıyorlar. Sanat ile iç içe kalan ve gözlemleyen koleksiyonerlerin bambaşka bir eğilimle geri döneceklerini sanata daha fazla katkı sağlayacaklarını düşünüyorum, gelişmeler de bu yönde ilerliyor.
Evlerimizde kaldığımız hatta çalışmalarımızı evden sürdürdüğümüz dönemde evimizde sanat eseri görmek hepimizin arzusu oldu, tabii ki bu düşünce satışlara da yansıdı. Fiziki olarak galeriler bu dönemde fazla gezilmese de online satış sitelerinden her bütçeye uygun eserler alınabiliyor, ayrıca unutmamak gerekir ki sanat en iyi yatırımdır.
12 MİLYON KEZ ZİYARET EDİLDİ
Pandemi sürecinde pek çok yerli ve yabancı müze kapılarını sanal da olsa ziyaretçilerine açtı. Kültür ve Turizm Bakanlığı geçen yıl 25 Mart'ta sanal müze uygulamasını hayata geçirdi. Müze ve ören yerlerinden 32'si https://sanalmuze.gov.tr adresinde ziyarete açıldı. Ziyaretçilerin eserleri yakınlaştırarak inceleme fırsatı bulduğu sanal müze uygulaması 12 milyon kez ziyaret edildi.
Tarihin sıfır noktası olarak bilinen Göbeklitepe Ören Yeri 3 milyon 488 bin 337 kez gezilerek sanal müzeler içerisinde en çok görülen yer oldu.
Onu Kurtuluş Savaşı Müzesi takip etti. Müze, 1 milyon 965 bin 251 kez gezildi. Efes Müzesi de sanal müzeler içerisinde en çok gezilenler arasında yer alırken, bunu sırasıyla Troya Müzesi ve Anadolu Medeniyetleri Müzesi takip etti.