Sekiz yıl önce bu zamanlar... İstanbul Film Festivali'nin programı açıklanmış. Festivalin kataloğunu her zamanki gibi ders kitabı titizliğinde incelerken sinema yazarı Mark Cousins'ın çektiği 15 saatlik Filmin Hikayesi: Uzun ve Maceralı Bir Yolculuk/The Story of Film: An Odyssey belgeseli dikkatimi çekmişti.
Belgeselin tüm bölümlerini bir şekilde izlemeyi başardığım zaman sinema tarihine bakışım değişmişti. Cousins "Mevcut sinema tarihi doğru değil. Çoğu şeyi dışarıda bırakır" diyerek, genelde bize öğretilen Avrupa ve Amerika odaklı bir sinema tarihi algısını 15 saatlik filminde ters yüz ediyordu. Rusya, Afrika, Latin Amerika, Uzak Doğu, Ortadoğu, Türkiye ve İran'ı da dahil ederek kapsayıcı bir sinema tarihi anlatıyordu.
KADIN EMEĞİNİN İZİNDE
Cousins, doğru bildiğimiz birçok şeyin yanlış ya da eksik olduğunu iddia ettiği gibi bunu da kanıtlıyordu. Mesela Orson Welles'e mal edilen kimi sinematik keşiflerin aslında yıllar önce Japon Mizoguchi tarafından uygulandığını... 50'lerde gençlerin öfkesini sinemaya aktardığı öğretilen Asi Gençlik'ten daha önce Yusuf Şahin'in Mısır'da o öfkeyi mükemmel şekilde beyazperdede işlediğini. Marlon Brando'yla başlatılan gerçekçi oyunculuk tavrının Brando'dan önce sinemaya başlayan Çinli Ruan Lingyu'nun alametifarikası olduğunu... Chaplin'den sonra kitleleri etkileyen en önemli aktörün Hintli Amitabh Bachchan olduğunu söylüyordu. Daha sonra belgeselin Tiglon'dan Sinemanın Hikayesi adıyla DVD'si çıkmıştı. Sinema yazarı Mark Cousins böylesi bir başyapıt çektikten sonra boş durmadı. Son şahikası Woman Make Film (Film Yapan Kadınlar) belgeseli. Bu film de 14 saat. Bu sefer yönetmen, sinema tarihindeki kadın bakışının, emeğinin, yaratıcılığının izini sürüyor. Öyle, sinema tarihinde şahane kadın yönetmenler de vardı, çok önemli işler yaptılar şeklinde bir bakış yok belgeselde. Daha derinlikli ve zamanın ruhuna uygun bir bakışla çekilmiş bir tarih anlatısı ortaya koyuyor.
ŞAPKA ÇIKARTIYORSUNUZ
Cousins, 'erkekler kulübü' olarak anlatılan sinema tarihinin aslında kadın ve erkek yönetmenlerin birlikte oluşturduklarını ama kadınların sinemaya katkısının yeterince anlatılmadığı gibi, onların birçok yaratıcı buluşlarının erkeklere mal edildiğini anlatıyor. Mesela bir örnek. Rus yönetmen Kira Muratova... David Lynch daha sinemaya başlamadan onun çektiği Kısa Karşılaşmalar/ Brief Encounters filmini gösteriyor belgesel. Lynch'e atfedilen sinematik dünya onun filmlerinde ziyadesiyle var. Ve Cousins soruyor, Muratova ve Lynch'in filmlerine benzeyen sinematografik unsurlarla karşılaşınca neden Lynch'vari deniliyor da Muratova'vari denilmiyor diye...
Naçizane belgeselin özünü anlatan anahtar soru bu. Çünkü bu sorunun cevabı bizi kadın sinemacıların sinema tarihine etkilerini, yaratıcılıklarını, katkılarını anlatma konusunda, anlatıcıların ısrarlı bir şekilde bundan kaçındıklarını gösteriyor.
Yüzlerce film parçasından sahneler, planlar gösteriyor belgesel, onlarca yönetmenin adını anıyor ki, birçoğu çok da bilinmeyen sinemacılar. Sinemaya katkılarına şapka çıkartıyorsunuz.
Meslek büyüğüm, sinema yazarı Murat Özer "Sinema yazarı sinemanın vicdanı" der sürekli. Onun bu sözünü Mark Cousins yine haklı çıkartıyor. Sinemanın Hikayesi belgeselinde nasıl Avrupa ve Amerika odaklı sinema tarihi anlatısını yerle yeksan ettiyse, Woman Make Film belgeselinde de sinema tarihi anlatısını erkek egemen bakıştan kurtarıyor.
Peki nerede yayımlanıyor bu belgesel? Kundura Sinema'nın yeni çevrim içi izleme platformu Kundurama'da gösteriliyor. Film ücretsiz. 12 Nisan'a kadar vaktiniz var. Naçizane kaçırmayın, derim. Sinema tarihine bakışınızı değiştireceği gibi şahane keşifler yapacağınız da bir belgesel var karşınızda.