Geçen yıl Güney Kore filmi Parazit'in En İyi Film Oscar'ını almasıyla Akademi, tarihinde bir eşik daha aştığı yorumlarını yapıyorduk. Ama Akademi'nin bu eşikten öteye ne kadar kararlı adımlarla ilerleyeceğini anlamak için bu yılı beklememiz gerekiyordu. Oscar adaylıkları bunun için önemliydi. Ve görünen o ki Akademi değişim konusunda kararlı...
Malum 2010'lu yıllarda Akademi, gelen sert eleştiriler sonrasında değişime direnemeyeceği anlamış ve özellikle üyelik konusunda birtakım açılımlar yapmaya başlamıştı. Parazit'in Oscar olması bu değişimin sonucuydu. Ama değişim rüzgarları eserken her zaman birilerinin de bu değişime direnmesi eşyanın tabiatında var. İşte bu yıl değişim isteyenlerin ne kadar elinin güçlü olduğunu anlamamız için adaylıklar önemliydi.
Sekiz filmlik En İyi Film Oscar aday listesi tam bir festival seçkisi gibi açıkçası... İnsan nereden nereye diyor. Üstelik filmler içerik olarak da Akademi'nin genel tarihsel çizgisine göre sert sözler söyleyen, kimi önemli olayları anlatan filmler... David Fincher'in bizi 1930'lar dünyasına götürüp Hollywood'un iktidarla olan ilişkisini gösterdiği Mank'ın 10 dalda aday olması başlı başına olay zaten. Ama daha neler neler var? Siyah Panterler'in liderlerinden Fred Hampton'un hayatını anlatan Judas and the Black Messiah filmi... ABD'de sıradan insanın yaşadığı ekonomik çıkışsızlığın insanları nasıl etkilediğini ele alan, yılın iddialı filmlerinden Chloe Zhao'nun Nomadland... ABD yargı tarihinin kara lekelerinden birini tekrar hatırlatan Şikago Yedilisi'nin Yargılanması...
Değişim kararlılığını anladığımız başka göstergeler de var elimizde. En İyi Yönetmen kategorisinde ilk defa iki kadın yönetmenin (Chloe Zhao, Emerald Fennell) aday olması, yine En İyi Erkek Oyuncu kategorisinde Riz Ahmed ile Steven Yeun'un adaylıklarındaki temsiliyet... Oscar'ı kim alır kim almaz bundan sonrası 25 Nisan'daki ödül törenine kadar eğlenceli bir tartışma artık. Ama bu tartışmayı yaparken Akademi'nin değişim kararlılığını da görmek gerek.
PANDEMİNİN FİLMİ: SENİ BULDUM YA
Usta yönetmen Reha Erdem'in en büyük özelliği zamanın ruhunu iyi değerlendirmesi kanımca. Her filmi, çekildiği dönemin haleti ruhiyesini öyle ya da böyle bize anlatıyor. Erdem yaşadığımız dönemin bize dayattığı hayat şartlarını kullanarak bu sefer pandeminin filmi olarak değerlendirilebilecek Seni Buldum Ya'yı çekti. Salgın sürecinde hayatımıza giren zoom'un teknik olanaklarından yola çıkan Erdem, eve sıkı sıkıya kapandığımız günlerde sadece zoom üzerinden iletişime geçebilen insanların hikayesini anlatıyor Seni Buldum Ya filminde. Zoom'un teknik imkanlarından yola çıkan Erdem, Serkan Keskin, Nihal Yalçın, Bülent Emin Yarar, Ezgi Mola, Taner Birsel, Tilbe Saran, Esra Bezen Bilgin, Tansu Biçer ve Ecem Uzun'un rol aldığı filmde bize bir dolandırıcılık hikayesi anlatıyor. İnsanların hasıraltı ettiği suçlarını bulup onları açığa çıkartmama karşılığında büyük paralar tırtıklayan Felek'in, feleğin çemberinden geçememe öyküsü aslında... Özellikle kadın karakterler Felek'in ezberini öyle bir bozuyor ki.
Pandeminin yarattığı ruh halini, sokakların boşluğunu, insanın her durumdaki bencilliğini harmanlayan ve nihayetinde yine insan nedir ki diye soran bir film Seni Buldum Ya. Korkuyorum Anne'den beri uzak düştüğü mizahi bakışını da tekrar hatırlatıyor bize yönetmen. Dijital platform Mubi'de gösterimde olan filmi imkanınız varsa izleyin derim.