Yarın 14 Şubat Sevgililer Günü... Pandeminin gölgesinde nasıl geçer bilinmez ama, Sevgililer Günü'nün vazgeçilmezlerinden olan film izleme keyfini düşünerek sinemamızdaki aşk filmlerini mercek altına aldık. Şöyle en iyiler listesi yapılabilirdi. Daha zorunu tercih ettik ve aşka bakışımızın, bunun filmlere yansımasının geçmişten günümüze seyrinin izini sürdük. 10 yıllık periyodlarla meseleye bakınca değişimin izlerinin daha belirgin olduğunu gördük.
60'lı yıllar
İmkansız aşklar ve hüzün
Aşkın, siyah beyaz hallerinin beyazperdeye yansıdığı yıllar. İmkansız ve hüzünlü aşklar anlatılır. Dönemin ruhuna uygun olarak da sınıfsal çelişkiler kıyısından köşesinden bulaşır bu aşklara. Atıf Yılmaz'ın yönettiği, Sadri Alışık ve Ayla Algan'ın oynadığı Ah Güzel İstanbul'da bir İstanbul beyefendisi olan Haşmet ile işçi sınıfından gelen ve üst sınıfa geçmek isteyen Ayşe'nin hikayesini izleriz. Lütfi Akad'ın yönettiği Türk sinemasının klasiklerinden kabul edilen Vesikalı Yarim ise pavyonda çalışan Sabiha ile manav Halil'in imkansız aşkına odaklanır. Erdoğan Tokatlı'nın Son Kuşlar filmi Yeşilçam melodramını gerçekçi bir anlatımla harmanlayarak liseli Ayşe ile Anadolu'da görevli mühendis Oğuz'un hüzünlü aşkını beyazperdeye yansıtır. Metin Erksan'ın Sevmek Zamanı'nda Boyacı Halil, çalıştığı evde gördüğü Meral'in fotoğrafına aşık olur. Bu aşktan haberdar olan Meral, Halil'e gönlünü kaptırırsa da Halil için surettir aslolan.
70'li yıllar
Sevgi emek ister
Filmler yavaş yavaş renklenmeye başlar. Sevmenin emek istediği dönemdir artık. Çünkü toplumda emek mücadelesi öne çıkmıştır. Döneme damgasını, Atıf Yılmaz imzalı Selvi Boylum Al Yazmalım filmi vurur. Kamyon şoförü İlyas ile köylü kızı Asya ilk görüşte birbirlerine aşık olur ve hemen evlenirler. Fakat İlyas'ın aşkına sahip çıkmaması Asya'yı bırakması, sevdiceğinin başka bir yuva aramasına neden olur. Bulur da! "Sevgi emek ister" repliğini belleğimize kazıyan film, Türk sinemasının en iyi aşk filmlerinden biri olarak kabul edilir. Bir diğer sevginin emek istediğini vurgulayan film ise Sultan'dır. Dört çocuklu dul Sultan, muhtarın oğlu minibüs şoförü Kemal'e gönlünü vermiştir. Kemal de Sultan'a yanıktır ama çapkınlığından vazgeçmeyince Sultan resti çeker.
80'li yıllar
Kadının adı var
Kadının bilinçlendiği, toplumsal tabulara karşı geldiği, bireysel mücadelesini vermeye başladığı ve bedenini keşfettiği yıllardır. Bundan olsa gerek tutkulu aşklar izleriz beyazperdede. Mine'de taşrada yaşayan, dikkat çekici bir güzelliği olan evli bir kadının, kasabaya yeni gelen İlhan'la yaşadığı aşkı seyrederiz. Kırık Bir Aşk Hikayesi'nde de yine taşradaki aşk hikayesi resmedilir. Bu sefer dışarıdan kasabaya gelen, edebiyat öğretmeni Aysel'dir. Kasaba eşrafından Fuat istemediği bir evlilik yapmak üzereyken Aysel'i tanır. Fakat Aysel'e tutulmasına rağmen onu sevdiğini bir türlü ailesine kabullendiremez. Aysel ise daha cesur bir tutum sergiler. Bir Yudum Sevgi'de mekan İstanbul'dur. Kocası hayırsız çıkınca bir fabrikada iş bulan Aygül, dört çocuğu ile kendi ayakları üzerinde durmayı öğrenir ve kocasını terk eder. Toplumsal baskıları umursamadan da mutsuz evliliği olan, aynı fabrikada çalışan Cemal ile yaşamaya başlar. Yine Şerif Gören'in çektiği Hülya Koçyiğit'in oynadığı Kurbağalar, bir kasabada dul bir kadının kendi benliğini keşfedip hayata tutunma hikayesidir.
90'lı yıllar
Tutkulu aşklar
Artık erkeklerin de en az kadınlar kadar aşklarına sahip çıktığı bir dönemdir. Tutku iyiden iyiye belirginleşir. Aşıklar, sevdikleri için her şeyi göze almaya, ilişkiler sertleşmeye başlar. Eşkıya'da Cumali, sevdiği kadın için hayatı pahasına mafyayı dolandırır. Keje sevdiği adamla birlikte olamadığı için konuşmama yemini eder. Berfo sevgisi uğruna, eski arkadaşını bir kez daha satar. Masumiyet'te ise Bekir sevdiği kadın Uğur için hayatını heba etmiştir. Uğur da sevdiği adam Zagor'un peşinden Türkiye'yi turlar.
2000'li yıllar
Gerçek aşkın peşinde
Aşkların da postmodern hale geldiği 2000'lerde herkes gerçek aşkın peşine düşer. Sahicilik, samimiyet ve duygusallık aranır. Ama diğer taraftan aşklar ilişkilerin gölgesinde kalır ve bu ilişkiler de kadın erkek arasındaki iktidar mücadelesinde heba olur. Türev'de yeni neslin ilişkilere bakışı resmedilirken, kadın ve erkek arasındaki tehlikeli oyunların zararlı sonuçlarından dem vurulur. Acı Aşk'ta kadın erkek arasındaki iktidar mücadelesi melodram kalıpları içerisinde sunulur. 2000'lerin fenomen filmi Issız Adam ise gerçek aşkı bulunca insanların yaşadığı tedirginliği anlatır. Başka Dilde Aşk, sevgi emek ister tezinden hareketle sevginin özel bir dili olduğuna vurgu yapar. Ama aşkın karşısındakine kendini teslim etmek olduğunu 2000'li yıllarda bize sadece Kader anlatır. Ve tarihe de kalır.
2010'lu yıllar
Aşksızlık hali
2000'lerde gerçek aşkı arayıp bulamama hali sanki yılgınlığa sebep olur. Artık işimiz tesadüflere kalmıştır. 2010'ların kalburüstü aşk filmlerinin adının Aşk Tesadüfleri Sever (iki film çekildi) olması da bunun göstergesidir. Eskiden aşklar nasıl yaşanıyormuş, şimdilerde nasıl yaşanıyor bu filmlerde de görülür. Şimdilerde artık aşk iyiden iyiye ilişkiye hapsolmuştur. Aşktan ziyade aşksızlık halidir bu. Dijital dünyanın dinamikleri değiştirmesi mi yoksa aşka bakışımızın farkılaşması mı bunun sebebi bir muamma. Ama dijital dünyanın aşka nasıl yön verdiğinin yansımasının şimdilik filmi yok sinemamızda.