Atv'de yayınlanan başrollerini Şükrü Özyılmaz ve Büşra Develi'nin paylaştığı Akıncı dizisi izleyiciden tam not aldı. Aksiyon sevenleri ekran başına toplayan dizi, konusu itibarıyla da merak uyandırıyor. Dizide idealist bir gazeteci olan Nergis karakterini canlandıran Büşra Develi bu haftaki konuğumuz oldu. Ayakları yere basan, inatçı, inandıklarının peşinden hayatı pahasına koşan Nergis, pek çok kadın izleyicinin de idolü haline geldi. Büşra Develi de senaryoyu okur okumaz, uzun zamandır canlandırmak istediği bir karakter olduğunu söylüyor Nergis'in. Üstelik ortak noktaları da var. İkisi de inatçı ve risk almayı seviyor.
Develi, kalabalık bir ailede dört kız kardeş olarak büyümüş. Bu yüzden kadınlarla arası çok iyi, "Kadın kadının kurdudur" anlayışını kabul etmiyor. Tersine kadınların birbirini besleyeceklerini düşünüyor. Biz de Develi ile; diziden aile hayatına, pandemiden güzelliğe kadar pek çok konuyu konuştuk.
- Şükrü Özyıldız ile dizide güzel bir enerjiniz var ekrana yansıyan... Normal hayatta da uyuştunuz mu? Nasıl tarif edersiniz partnerinizi?
- Uzun zamandır çalışıp bu kadar eğlendiğim bir partnerim olmamıştı. Şükrü ile daha çok sahnemiz olsun istiyoruz. Onunla sette olduğumuz zaman daha eğlenceli, daha hızlı, daha güzel geçiyor sahnelerim. Bu enerjinin de seyirciye yansıdığını düşünüyoruz açıkçası. İşin dışında çok da iyi arkadaş olduk. Çok çalışkan, enerjisi çok yüksek biri o. Her gün sette olmamıza rağmen hiç enerjisinin düştüğünü ya da bunu sete yansıttığını görmedim. O hengâmenin içinde bile karakterini çok tutarlı bir şekilde seyirciye aktarma kaygısı taşıyor. Bu da tabii oyuncuyu ileriye taşıyan bir özellik. Şükrü'nün mesleğe yaklaşımını ve saygısını, setle olan ilişkisini çok beğeniyorum ve aynı zamanda takdir ediyorum.
TUTKULARININ PEŞİNDE
- Akıncı Türk televizyon tarihinde de ilklerden biri. Güncel bir kahraman var. Bilgi ve donanımı ile kötülerle savaşıyor. Bir oyuncu için risk de taşıyor aslında. Size teklif geldiğinde, canlandıracağınız karakterin neyi cezbetti sizi? Risk almayı sever misiniz?
- Evet, mantıklı riskler almayı seviyorum. Hiç sorgulamadan riskin içine kendimi atıyorum, diyemem. Ama kişisel hayatımda, kendi akıl süzgecimden geçirip ve içindeki bütün olasılıkları göz önünde bulundurarak riskli tarafa doğru eğilimim olduğunu söyleyebilirim. Nergis'i kabul ederken uzun zamandır biraz daha aşk üçgeni dışında bir karakter canlandırmak istiyordum. Tek olayı bir erkek üzerinden şekillenen bir kadın değil de kendi idealleri olan, aslında toplumda daha çok görmek istediğimiz kadın modelini yansıtan bir karakter arıyordum. Nergis de öyle aslında.
- Gözü kara biri Nergis... Siz de öyle misinizdir?
- Gazeteci, kendi işinin ve kendi tutkularının peşinde Nergis. Yolda önüne çıkan hiçbir engeli engel olarak görmüyor. Hepsini birer "challenge" olarak görüyor, meydan okuyor. O yüzden Nergis benim hem toplumda hem de hayatımda görmek istediğim, genelde var olan bir kadın modeli. Ve daha da çok görmek istediğim bir kadın profili. Nergis'in beni en çok cezbeden tarafı kendi ayakları üzerinde durması oldu. Üstelik bunu ekstra bir şeymiş gibi de göstermiyor dizide. Nergis'in böyle olması üzerinden ilerleyen bir durum yok. Doğal akışında, tıpkı gündelik hayatta olduğu gibi, kimsenin üstüne basarak söylemeye gerek duymadığı bir şey.
SETİMİZ ÇOK HEYECANLI
- Sette nasıl bir ortam var? Bize anlatacağınız anılarınız var mı?
- Evet, karavanda geçiyor ömrümüzün bir kısmı diyebiliriz. Klasik bir TV dizisinde olan manzaralardan daha farklı mekânlardayız. Dağda tepedeyiz, dublörlere arabalar çarpıyor, adamın kolu, bacağı kopuyor... Şükrü tekme yiyor, dudağı patlıyor gibi birazcık riskli ama heyecanlı bir ortamdayız. Dolayısıyla set vızır vızır, herkes sürekli bir koşturmaca içinde. Zor bir iş çekiyoruz ve bundan da büyük keyif alıyoruz. Dışarıda ve aksiyon halinde olmak da enerjimizi yükselten bir unsur oldu aslında.
- Nergis ile ortak noktalarınız var mı?
- İkimiz de inatçıyız. Ben de etraftan gördüğüm ya da bana söylenen şeyleri dikkate alıp ona göre davranışlarımı şekillendirmem. Kendi içimde hissettiğim sezgisel şeye doğru ilerlerim. Nergis de biraz böyle. Bu açılardan benziyoruz bence.
- Nergis aslında zengin bir ailenin kızı. Paraya ihtiyacı yok. Gayet şaşaalı bir hayat yaşayabilir. Ama o gazetecilik yapmayı ve doğru bulduklarının peşinden koşmayı tercih eden biri. Peki, sizin para ile inandıklarınız ve ilkelerinizle ilişkiniz nasıl? Güçlü bir kadın tarifiniz nedir?
- Nergis'in hayatında şöyle bir durum var, babası ona sunduğu hayat karşısında idealinden vazgeçmesini istiyor. Doğal olarak orada bir ikilem söz konusu; ya babasının boyundurluğu altına girecek ya da kendi hayatını kendi istediği gibi kazanmaya ve yaşamaya devam edecek. Bu durumda bence aklı başında olan herkes ikinci seçeneği seçer. Kimse "Tamam ya hayallerimden vazgeçeyim ve baba parası yiyeyim" demez, dememeli de! Diyeni de yargılamıyorum. Gerçek hayatta ise "Çok para mı yoksa istediklerimi kendime yakıştırdığım şekilde yapabilmek mi?" diyorsanız tabii ki kendime yakıştırdığım şeyi yakıştırdığım şekilde yapmayı tercih ederim. Kişinin idealinin ne olduğuyla alakalı da bir durum bu, bazen idealler dışarıdaki kapitalist dünyayla çelişmiyor ama bazen de çelişiyor. Çeliştiği zaman hayatımı idame ettirmeye çalışarak daha seçici davranıp ona göre elemeler yapıyor ve çelişmeyene yöneliyorum.
ESTETİĞE KARŞI DEĞİLİM
- Yüzünüz çok doğal, hiç bir estetik dokunuş görünmüyor. Siz aynaya baktığınızda kendinizi nasıl buluyorsunuz?
- Ben estetik yaptırmıyorum çünkü öyle bir ihtiyacım gelişmedi. Estetiğe karşı değilim. Herkes nasıl daha mutlu ve memnun olacaksa o yönde eksikliğini hissettiği şeyleri yaptırmakta özgür.
- Dört kız kardeş olduğunuzu öğrendim. Kız kardeş olmak hem çok güzel hem de zordur. Sizde nasıl gidiyor? Benzer misiniz birbirinize?
- Hiç benzemiyoruz. Dördümüz de tamamen farklı kişilikleriz. Kalabalık bir ailede büyümek çok güzel bir şey. İnsana çok şey öğretiyor hayatta. Daha az arkadaşa ihtiyaç duyuyor oluyorsun belki de. Hepsiyle ilişkilerim çok iyi ve çok sıcak. En güzel yanı da kadınlarla dolu bir evde büyüdüğüm için kadınlarla ilişkilerim çok daha güçlü ve bağlı oluyor. "Kadın kadının kurdudur" olmuyor yani. O anlayışla büyümüyorsun. Hepsinden çok şey öğreniyorsun. Ablanın yaptığı hataları yapmıyorsun mesela. Sanki biri senin başka bir versiyonunu senden önce yaşıyor da sana o yolu daha net şekilde gösteriyor gibi bir durum da oluşuyor gibi geliyor.
KARANTİNAYI ERKEK ARKADAŞIMLA GEÇİRDİM
- Pandemi dönemi evde nasıl zaman geçirdiniz? Kendinizde keşfettiğiniz şeyler oldu mu?
- Ben zaten ilk iki-üç ay hiçbir şey anlamadım. Pandemide yalnız da değildim. Erkek arkadaşım ile birlikteydim. O yüzden günlük yaşam rutinlerimiz evin içerisinde devam etti. Pandeminin sonlarına doğru "Bu böyle geçmez bir şeyler öğreneyim" vaziyetine geldim ama yazın pandemiye ara verdik. Zaten sonrasında da çalışmaya başladım. Yine de enteresan bir deneyimdi. Taşınmak istedim mesela, evimi değiştirmek istedim.
- Herkes pandemiden kendine göre bir ders çıkardı. Sizin geçtiğimiz bu süreçten çıkardığınız bir ders oldu mu?
- Her şeyin başı sağlık. İnsan evin içinde bu kadar fazla vakit geçirmemeli. Sosyal bir insan olduğumu fark ettim aslında. Ben kendimi hep evde vakit geçirmeyi seven biri olarak bilir ve öyle tanımlardım ama hiç öyle biri değilmişim.
ÇOCUKKEN SOYADIMLA DALGA GEÇTİLER
- Boyunuz oldukça uzun. Çoğu mankenden bile uzun olabilirsiniz... Büyürken sıkıntı çektiniz mi? Akranlarınızla oynarken ya da yan yanayken sorun çıkardı mı bu durum? Hatta erkekler bile sizinle yan yana gelmekten çekinebilir. Kendilerinden daha uzun bir kadın çoğu erkeğin tabusudur...
- Büyürken sıkıntı çektim. Zaten her türlü farklılık karşısında sorun yaşıyorsun büyürken. Soyadımla da dalga geçildi mesela sık sık. Ben hep en ön sırada oturma inadıyla bütün eğitim hayatımı tamamlamış olabilirim (Gülüyor). Hiçbir zaman en arka sırada oturmadım. Belli bir yaşa gelene kadar oluyor ama daha sonra avantajlarını da yaşadığım dönemler oldu. Erkeklerin kendilerinden uzun kadın istememesine gelince de bunun onların çözmesi gereken bir kompleks olduğunu düşünüyorum. Bence çok demode bir görüş bu. Benim hayatımda bunu kompleks haline getiren bir erkek örneği olmadı. Olsun da istemem.