Bizim kültürümüzde sanatın pek çok alanıyla ilgilenen, her birinde uzman olan kişilere hezarfen denir... İşte Polonyalı Monika Bulanda da bu tanıma sığıyor. Profesyonel bir davulcu, piyanist, şarkıcı ve ressam... Hayata sıkı sıkıya bağlı, yaşam enerjisiyle dolu. 1983 doğumlu. 12 yıldır İstanbul'da, Beyoğlu'nda yaşıyor. Onu Türk dinleyicisi daha çok davulcu olarak tanıyor... Kenan Doğulu, Mabel Matiz, Ajda Pekkan, Mustafa Sandal çaldığı isimler arasında. Ayrıca Türk caz sahnesinin de aranan davulcularından. Bugünlerde Türkçe yaptığı Dur adlı single'ıyla gündemde Monika. Müziğe 11 yaşında çok sıkı bir davul hocasından ders alarak başlıyor. Aslında bu hoca ona rol model de oluyor bir yandan. Çünkü davul hocası aynı anda bir ressam. Monika'nın müzikle birlikte resme ilgisi de o zamanlara dayanıyor. Bugün resimleri Türkiye dahil olmak üzere dünyanın sayılı mekanlarında sergileniyor.
Daha 13 yaşında, profesyonel müzik hayatına giriyor Monika. Yine davul hocası sayesinde. Hocası aynı zamanda onun menajeri oluyor. Yarışmalara başvuruyor onun adına. Gruplarla konser vermesine vesile oluyor. Polonya'nın göze çarpan ender kadın perküsyoncularından biri haline geliyor Monika küçük yaşta. Bir yandan şarkı da söylüyor kendisi. Hatta bir kız vokal grubuyla birlikte Polonya'da epey bir ünlü oluyorlar. Bir yanda da sıkı bir eğitim veren İsyanyol Lisesi'ni bitiriyor memleketinde. Her ne kadar müziğe başlamasına annesi vesile olsa da iş ciddiye binince, yani Monika müzikte karar kılınca ailesiyle ufak tefek atışsa da bir şekilde yoluna giriyor her şey. Liseden sonra konservatuvar okurken Varşova Üniversitesi'nde de Çince eğitimi görüyor. Okul bitince bu kez de Çin'e gidiyor... Türkiye ile yollarının kesişmesi ise şöyle gelişiyor: Polonya'da konservatuvar okurken tanıştığı ünlü cazcı Nina Simon'un basçısı Tony Jones kendisine Türkiye'ye davet ediyor: "Jones, Nina Simon öldükten sonra Türkiye'ye yerleşmişti. Kendi grubuyla Bodrum'da sahne alıyordu. Beni onlarla müzik yapmak için çağırdı. O dönem hiçbir fikrim yoktu Türkiye ile ilgili. Ben Çin'deyken Jones tekrar aradı. 'İki haftaya gel, Bodrum'da müzik yapalım' dedi. Geldim ve Jones'la çalışmaya başladık. Altı ay Bodrum'da kaldım..."
AJDA PEKKAN'LA ÇALIŞTI
İlerleyen günlerde Monika İstanbul Beyoğlu'na taşınıyor. Ve buradaki müzik ortamını, müzisyenlerini tanımaya başlıyor. Onu müzik piyasasına asıl tanıtan Kenan Doğulu'nun grubuna katılması oluyor. Dokuz sene kadar Doğulu ile çalışıyor. Bu vesileyle Mustafa Sandal'dan Mabel Matiz'e, Ajda Pekkan'a pek çok isim Monika'yı sahnesinde istiyor... İstanbul Monika'ya müzikal olarak da ruh olarak da çok şey katmış. Çocukluğundan beri etnik caz ve fusion tarzlarda müzikler dinleyen Monika'nın Doğu müziklerine olan ilgisi İstanbul'da ona büyük kapılar açmış. Doğu'ya özgü ritimleri de heybesine doldurmuş... Bulanda çok yönlü olmasını şu sözlerle açıklıyor: "Kendinize karışık bir çorba yaptığınızı düşünün. Sevdiğiniz tüm baharatları toplayıp, bir araya getiriyorsunuz. Hepsi zevkinize ve damak tadınıza göre. Benim olayım da bu!" İstanbul tutkusu öyle büyük ki Monika'nın hayalinde buradan başka bir yerde yaşama düşüncesi yok: "İstanbul bana bir açık hava müzesi gibi geliyor. Bazen evden çıkıp Sultanahmet'te, Eminönü'nde koşuyorum. Rüya gibi... Bir müzenin içindeyim sanki. Hem de açık havada. Buradan başka bir yerde yaşama hayalim yok. Ama henüz gitmesem de, Mardin'i biliyorum. Fotoğraflarına, videolarına bakıyorum. Gitmekten de korkuyorum biraz açıkçası. Geri dönmem diye. (Gülüyor)." Türkçesini okuyarak, konuşarak ve müzik dinleyerek geliştirmiş Monika. En sevdiği Türk seslerden biri Cem Adrian. Şarkısı üzerinde ufak tefek değişiklikleri ise müzisyen dostu Murat Çekem yapmış: "Türkçenin ritmik bir tınısı var. Ve romantik geliyor kulağa. Türkçe şarkı söylemeyi çok seviyorum."
Komşuluğun değerini burada anladım
"Türkiye'de kendimi güvende hissediyorum. Kalabalık ve enerji dolu. İnsanları sıcak kanlı ve misafirperver. Yabancı hissettirmiyorlar size kendinizi. Burada hayat sürprizlerle dolu. Akan bir enerjisi var. Beni sanatçı olarak çok besliyor. Artık buradan başka bir yerde yaşamayı düşünemiyorum. Ve yaşamam da büyük ihtimalle. Güzel bir mahallede oturuyorum ve komşuluk ilişkilerim iyi. Komşuluğun ne kadar önemli olduğunu burada anladım. İnsanın insana ihtiyacı olduğunu kavrıyor insan komşuluk ilişkileriniz iyiyse. Bunu başka ülkelerde kolay kolay bulamazsınız. Bir arada yaşamanın değerini biliyor buradaki insanlar. Türkiye'nin hiçbir yerinde kendinizi yabancı hissetmiyorsunuz. Konserlerim nedeniyle ve kendi özel merakımdan çok ülke gezdim. Türkiye'deki kadar kendimi huzurlu ve güvende hissetmedim."