"Sanki Tomorrowland'de çalacaksın. Beni bunlarla uğraştırıyorsun. Gel yemeğimizi yiyelim!" Sekiz yıl önce yaptığı parçayı arkadaşına dinlettiğinde bu yorumla karşılaşmıştı İlkay Şencan. Yıllar sonra, dünyanın en ünlü müzik festivallerinden Tomorrowland'de çalacağı kesinleştiğinde ilk yaptığı iş üzerinde isminin yer aldığı festivalin afişini arkadaşına göndermek oldu. Elektronik müziğin yükselen isimlerinden Şencan'ın Rockstar parçasını mutlaka duymuşsunuzdur. Şimdilerde de Don't Say Goodbye ile gündemde. Tiesto, David Guetta gibi isimlerin kayıtsız kalamadıkları Şencan ile müzikal serüvenini konuştuk.
- Müzikle tanışmanız küçük yaşlarda mı gerçekleşti?
- Babam dört yaşımdayken bana bir klavye aldı. Onunla oynarken duyduğum müzikleri çalabildiğimi fark ettim. Sonrasında da hayatımın hep bir yerinde müzik oldu. 17 yaşımda da bir arkadaşım beni elektronik müzikle tanıştırdı.
- Elektronik müzikte sizi etkileyen ne oldu?
- Hobi olarak illüzyon ve sihirbazlıkla da ilgileniyorum. Çünkü insanları şaşırtmayı seviyorum. Müziğimi dinlerken de insanlar şaşırsınlar istiyorum. Elektronik müzikte çok sevdiğim isimlerden Yahel'de de bunu gördüm.
- Dinleyici olmaktan prodüktörlüğe nasıl geçtiniz?
- Başlarda hiçbir şey bilmiyordum, video edit programıyla müzik yapmaya çalışıyordum. Çalışa çalışa, deneye deneye öğrendim. Çanakkale'ye üniversite okumaya gittiğimde de boş zamanlarımın tümünü müzik yapmaya ayırdım.
- Üniversiteden sonra neler yaptınız?
- İstanbul'a döndükten sonra iki sene beyaz yakalı olarak çalışıp sonra üçdört sezon Bodrum'da garsonluk yaptım. Kış sezonunda da taksicilik yapıyordum. Sonra askere gitmeye karar verdim. Birliğe teslim olana kadar iki-üç ayım vardı, ben de yine müziğe ağırlık verdim. Bu kez YouTube'ta öğretici videoları izleyerek mix ve mastering'i öğrendim. Askerlik günüm yaklaştığında şubede evraklarımın kaybolduğunu söylediler. Ve bir üç ay daha beklemek zorunda kaldım. Bu arada da 130-140 parça yaptım. Parçalarımı yayınladıkça da sektördeki DJ'ler, prodüktörler bana yazmaya başladı. Kimsin, neredensin diye… Parçalarımı ghost production olarak DJ'lere satıp gelir elde ettikçe de bu yönde ilerledim.
- DJ'lik yapmaya nasıl başladınız?
- Aynı dönemde Bakırköy'de bir kafede haftada üç gün DJ'lik yapıyordum. O kafe sound'umu geliştirmemde çok etkili oldu. Rockstar'ı bile ilk kez orada test ettim.
- Gelelim meşhur Rockstar parçasına. Nedir hikayesi?
- Onu da bir DJ'e verecektim. Ama ödeme tarihinde anlaşamadık. İyi ki de vermemişim. Rockstar sayesinde Dubai ve İsveç merkezli Powerhouse şirketiyle anlaşma imzaladım. Menajerliğimi hâlâ onlar yürütüyor. Bu arada Mary Jane'e yaptığım remix büyük ilgi gördü. Belli bir kitleye ulaşınca da Almanya merkezli plak şirketimizi açtık. LAB Recordings'in 30'a yakın sanatçısı var.
HİT PARÇA KAMPI
- Powerhouse size hangi kapıları açtı?
- Şirketin global session olarak adlandırdıkları bir etkinliği var. Dünyanın her yerinden başarılı besteciler, şarkı sözü yazarları, prodüktörler, vokaller bir ülkede toplanıyor ve 40-50 kişi bir anlamda kampa giriyor. Benim ilk katıldığım etkinlik Dubai'deydi, ikincisi Dominik'te Pitbull'un villasında gerçekleşti. Bir hafta boyunca her gün sabah 11.00'den gece 23.00'e kadar beşerli gruplar halinde odalara kapandık ve bir şarkı ortaya çıkardık. David Guetta'nın El Capon projesinden çıkan Shut Up Chicken orada yapıldı. Bir parçamızın da Rihanna'ya gideceği söylendi.
- Gelelim son parçanız Don't Say Goodbye'a. Ortaya çıktığında ne hissettiniz?
- Bu şarkının söz ve müziği de benim. Önce Tiesto ile çıkaracaktık ama o versiyonu menajerlerim beğenmedi. Alok parçaya çok dokunmayınca onunla devam ettik. Vokalde de Tove Lo var. Önümüzde günlerde Dimitri Vegas-Like Mike ile bir parçam çıkacak. Arkasından da Tiesto ile olan gelecek.
- İyi para kazanıyor musunuz?
- Plak şirketimiz dolayısıyla işlerim Avrupa'da yürüdüğü için oradan gelen telif Türkiye'ye oranla daha yüksek.
- Mutlu musunuz?
- Şu an istediğim müziği yapıyorum, bu yüzden de çok mutluyum. Bu tarzı oturtana kadar da çok deney yaptım. Sıradan insanların üzerinde deney yaptım. Sıradan insandan kastım şu, mekana müzik dinlemeye gelmeyen, sokaktaki insan. Ona göre de bir sound tasarladım. Yaptığım müziği annemin, anneannemin beğenmesi benim için önemli. Benim kendimi görmek istediğim yer orası. Ben anadalga müzik yapıyorum.
BİRLİKTE BÜYÜMEK İSTİYORUZ
- Festivaller ertelendi siz de kendinizi futbola verdiniz sanırım. Mahmut Orhan'ın kurucuları arasında yer aldığı Sibourne Music ile LAB Recordings arasında halı saha maçları yapılıyor...
- Evet, ilk üç maçı onlar kazanmıştı, sonuncusunu biz aldık.
- Aranızda dayanışma mı var, rekabet mi?
- Bir araya geldiğimizde biz de bunu konuşuyoruz. Bizden önceki abilerimiz gençlerin önünü açmadığı için sektörün de ilerleyememesine sebep olmuşlar. Biz ise her şeyi paylaşıyoruz. Fikir alışverişinde bulunuyoruz. Birlikte büyümek istiyoruz.
ESRARENGİZ NUMARA
"İstanbul'da bir mekanda çaldım. Oranın işletmecisi beş-altı ay boyunca telefon numaramı istedi. Aramız iyi ama vermiyorum numaramı. Adam en sonunda 'İlkay niye numaranı vermiyorsun?' dedi. Ben de 'Abi, benim numaram sende zaten var' dedim. Numaramı yazdı, karşısında 'İlkay-korsan' yazıyordu. Taksicilik yaptığım dönemde kaç kez arabama binmiş. Ben onu hatırlıyorum, o beni hatırlamıyor."