Furkan Palalı, son dönemin en çarpıcı jönlerinden. Best Model birincisi oyuncu sadece görünüşüyle değil hali, tavrıyla da özellikle kadın izleyicilerin beğenisini kazandı.
Onunla röportaja gideceğimi duyan kadın arkadaşlarımın, benimle gelme hevesi boşuna değildi yani. Bir Zamanlar Çukurova isimli diziye Fikret karakteriyle dahil olan Palalı, ilk bölümden itibaren, dizinin de havasını değiştirdi. Bir dönem dizisinde görmeye alışkın olmadığımız Palalı, gömleğini çıkardığı sahneyle güne damgasını vurdu. Evet herkes çok beğendi Palalı'yı ama bu o kadar kolay bir şey değil, tahmin edilenin ötesinde bir çaba şart. Sabahtan akşama kadar spor salonlarında geçen günler, özel bir beslenme düzeni gerektiriyor.
Furkan Palalı bu konuda müthiş disiplinli bir isim. Oyunculuğun yanı sıra, tıpkı bir profesyonel sporcu gibi yaşadığını söyleyen yakışıklı jönle, her şeyi konuştuk. Karşımda kendinden emin, esprili, kendiyle barışık bir isim vardı. Haliyle sohbet bol kahkahalı geçti.
- İsterseniz önce Bir Zamanlar Çukurova'da canlandırdığınız Fikret karakteri ile başlayalım. Nasıl bir adam?
- Katmanlı karakterleri seviyorum. Fikret bir taraftan çok centilmen ama bir yandan da haksızlığa uğradığında gözü kara biri. Bu da karakteri benim açımdan lezzetlendiriyor. Sahneyi okurken bir şeyler çıkacağını önceden hissediyorum. Bu da çok güzel bir duygu.
- Adana'da olmak nasıl hissettirdi size?
- 3 Ağustos'tan beri Adana'dayım. Hâlâ yaz sıcağı yaşıyoruz. Çok ilginç bir havası var, çok güzel insanları var. İnsanların ilgisi inanılmaz. Onlar bu dizinin Çukurova'da çekiliyor olmasından gurur duyuyorlar. İklimi gibi sıcaklar. Ama Adana eşittir sıcak benim için. Pandemi nedeniyle çok fazla gezemiyorum ama bu süreç bitsin her yeri dolaşacağım. Ve yemekleri elbette... İlk gittiğim gün menajerimle "Ne var ne yok yiyelim" dedik. Bu işe imzayı atarken bile gözümün önünden kebaplar geçti (gülüyor). Bu işin aylar öncesinde pandemi nedeniyle spor ve yeme-içme düzenim bozulmuştu. Haziran ortasında diziye hazırlık için 54 günlük bir kamp dönemim oldu bu anlamda. Spor ve beslenmeyi düzenledim. Ama Adana'ya ayak bastığım gün, o 54 günün ödülünü bir masada yedim. Biz iki kişiydik. Masada sekiz kişilik porsiyon vardı.
- Kamp diye sözünü ettiğiniz süreçten biraz söz edelim. Nasıl bir kamptı bu?
- Günü gününe, çok detaylı ve zor bir antrenman programıydı. Sabah, akşam yatacağım saat belliydi, beslenme düzenim netti. Kusursuz ilerlemesi gerekiyordu. Çünkü dizi başladıktan birkaç bölüm sonra hikayenin içinde üstümü çıkarmam gerekiyordu. Buna hazırlanmak zorundaydım. Tatlı, alkol yok. Ara öğünde yiyeceğim bademin sayısı bile belli, bir fazla olamaz.
- Aaaa, hiç aklıma böyle bir şeye hazırlanıldığı gelmemişti. Biraz daha detaylandırır mısınız?
- Şöyle açıklayayım, pandemi döneminde istediğim ağırlıklarla spor yapamadığım için kilom azalmıştı, bu iyi bir şey gibi görünebilir ama benim için değil, incelmiştim çünkü. Bunu düzeltmek için önce kaliteli karbonhidratlarla vücudumu şişirerek adeta bir çamur gibi yapmam ve sonrasında onu kasa çevirmem gerekiyordu. Yani kütlemi geri kazanmak için bu 54 günün ilk periyodu çok karbonhidratlı bir süreçti. Son dört günde de su orucu yaptım o sahnenin çekimine kadar. Su diyeti şöyle, ama özellikle altını çizeyim, bunlar normal insanların yapacağı ya da uzman kontrolü olmadan yapılacak şeyler değil. Ben bir duruma hazırlanıyordum ve artık spor benim profesyonel işim. Tıpkı oyunculuk gibi. Su diyeti için, sırayla günde, dört, beş, altı, yedi, sekiz litre suya kadar çıktım. Çekime dört gün kala, bu rakamı giderek azalttım ve son gün hiç su içmedim. Bir buçuk gün susuz kalıyorsun. Çekim günü sabahı karbonhidratla patlatıyorsun vücudu.
- Vay be, bir tişört çıkarmak bu kadar meşakkatli iş demek ki...
- Tabii ki, onun sette takvimini oturtmak da zor. Başka bir süreç bu.
- Şunu anlıyorum, siz her tişört çıkardığınızda o görümünde değilsiniz.
- Elbette değilim. Ama artık 54 gün çalışmam gerekmiyor. İşin rekor boyutu, şovundan değil ama ben en iyisini yapmaya çalışıyorum. Bu da bir meslek ve bunu kendi mesleğim olan oyunculuğa entegre etmeye çalışıyorum. Bunu da yaptım, birçok şeye hakimim vücut geliştirme konusunda. - Amerikan sinemasında Rocky, Rambo, Terminatör gibi filmlerde de bu durum hakim. Şimdi bizim dizilerimizde durum, jönün görsel şölenine döndü, değil mi?
- Hollywood'da da bu böyle evet. Brad Pitt'in, Tom Cruise'un, Christian Bale'in yaşı ortada. Bu adamlar kendilerini bırakmıyor. Biz oyuncular niye kendimizi bırakalım ki, bu bir show business. Herkes iyi, güzel bir şey sunmaya çalışıyor. Bir hikaye, duygu anlatıyorsun. Sahneyi seyirciye anlatabilmek için çok iyi yönetmen, çok iyi ışık, çok iyi oyunculuk tamam ama çok iyi görsel olmasın mı? Ballı kaymak olmasın mı? Burada sadece bir kas, vücut şovu yok, geri kalan her şey zaten şahane, bir de üstüne bu var. Ben sahnede çok iyi olduğumdan, göründüğümden emin olarak rol yapıyorum. Bir de buna takılmıyorum. Bu çok başka bir emek, iki gün diyet yapayım diyerek olabilecek bir şey değil. Bu ekstra bir mesai. Bakın oyunculuk çok özel bir mesai ve emek istiyor, ben buna bir de farklı bir meslek daha sıkıştırıyorum. "Spor da yapıyorum" değil durumum. Artısı, eksisi, benden aldığı zamanı, hayat düzeniyle ben profesyonel bir sporcu gibi yaşıyorum.
OYUNCULUĞA AŞIĞIM AMA YÖNETMENLİK DE İLGİMİ ÇEKİYOR
- Oyunculuğu seviyorsunuz…
- Aşığım. Sanki sonu gelmesini istemediğim bir kitap gibi, bitmesini istemediğim bir film gibi. Bir keşifteyim ve bu yolculuktan çok keyif alıyorum.
- Sizin için oyunculuk bir kariyer olmaktan çıkarsa, ne yaparsınız?
- Jeoloji mühendisiyim, okulun son senesine kadar onunla ilgili bir şeyler yapmak niyetindeydim. Bu işi yapabilirim. Sadece oyunculuğu kategori dışında bırakırsak, yönetmenlik de çok ilgimi çekiyor. Çok meraklıyım.
SEVGİLİMİN BANA İLHAM VERMESİ LAZIM
- İnsan kendi fiziğine bu kadar özen gösterince, karşısındaki kadına bakış açısı da vücudu üzerinden oluyor mu? - (Gülüyor).
Fiziksel özelliğe dikkat etmiyorum demek yalan olur. Baktığı zaman güzel diyeceği birini istiyor insan. Beğendiğim bir kadın var ama spor yapmıyor, biraz da yağlı. Ben ona zamanla sporu sevdiririm, sağlık için (gülüyor). Manşet erken çıktı galiba (gülüyor). Şaka bir yana, çevremdeki insanların, arkadaşlarımın, sevgilimin, ailemin bana bir noktadan etki etmesi, iyi gelmesi, benim de onlara iyi gelmem hedefim. Çok verimsiz bir arkadaş ortamında, iyi hissetmem. Sevgilimde de durum aynı. Sadece spor için konuşmuyorum, ben bir konuda disiplin ve adanmışlık örneği gösteriyorsam, bu da yanımdaki kadını potansiyeli yönünde etkiliyor, ilham oluyorsa ne mutlu. Bir şeyi çok istersen, elde edebilirsin durumunun örneğiyim ben. Belki bir şey yazıyor, benim tempom ve disiplinim ona bu alanda ilham olabilir. Ben de ondan başka bir şey görüp öğrenebilirim.
TV'DE ŞİŞMAN ADAMI OYNAMAM
- Adana'daki sette nasıl spor yapıyorsunuz?
- Kaldığımız otelde spor salonu var ve benim en büyük lüksüm. Özel bir hak tanıdılar istediğim saatte girebiliyorum. Bazen gece 23.30'da geliyorum setten, spora gece iniyorum. Çünkü günlük tamamlamam gereken bir programım var.
- Şişman bir adamı oyna derlerse ne olacak?
- Sinema ya da dijital dizi için yaparım ama televizyon dizisi için yapmam. O kadar uzun süre kendimi o kadar bozamam. Çünkü bu benim çok severek yaptığım bir uğraş.
GÜZELLİK BENİM İÇİN BEŞ SANİYE
- Günümüz erkeklerinin en büyük sorunu bağlanmak. Sizin var mı böyle bir sorununuz?
- Bağlanmaktan korkmadığımı söylüyorum ama beni tanıyanlar da tersini söylüyor. Galiba bu konuda kendimi objektif olarak değerlendiremiyorum. İlişkiden kaçmak istemiyorum, düzenli, düzeyli, ruhuma dokunan bir ilişki de istiyorum ama sonuç yok. Sonuç olmayınca bir şeyi durdurduğumu düşünüyorum.
- Seçenek çok diye kafası mı karışıyor sizin gibi iyi görünümlü erkeklerin?
- Bende öyle değil durum. Güzellik benim için beş saniye. Baktım, o anda güzelmiş derim, ondan sonra bin tane parametre giriyor işin içine. Bu kadınla ben ilerleyebilirim, ben ona bir şeyler katabilirim, o da bana katabilir demem için bir süreç gerekiyor. Bu da ciddi bir süreç. Aylardan söz etmiyorum, bir döngü tamamlama hali. Ben fazla ince ayrıntılara takılıp, o döngüyü tamamlayamıyorum. Fazla irdeliyorum. Akışına bırakamıyorum. Daha önceki yaşadığım tecrübeler nedeniyle bu.
- Bir kadından hoşlandınız, kaçıncı buluşmada vazgeçersiniz?
- Çoğu zaman ilk buluşma. İlk buluşmadan sonra, ikinci oluyorsa ciddi bir değer biçmişimdir. İlk buluşmada birçok şeye bakıyorum, "Akşam dokuzda spora gitsem ne der?" anlıyorum ilk buluşmada (gülüyor). Belki de ben tam olgunlaşmamışımdır, orta yolu bulmak eskisinden daha zor geliyor. İnsanların sabrı kalmamış.
- Hiç reddedildiğiniz oldu mu?
- Reddedildiğim hiç olmadı. Şöyle, lisedeyken falan sevip, karşılığını bulamam diye açılmadığım insanlar oldu. Şimdi bakıyorum da, keşke söyleseydim kesin reddetmezmiş (gülüyor). Zaten enerjiyi alırsam teklifte bulunuyorum.