Eski bir Çin efsanesine dayanan, Disney'in 1998 yapımı animasyonu Mulan, vizyona girdiği yıl büyük sükse yapan filmlerden biriydi. 2005'te devamı da gelen film, Mulan adlı bir kadının erkekler dünyasında savaşçı olarak efsaneleşmesini anlatıyordu. Disney'in, Mulan'ı bir animasyon karakteri olmaktan çıkarıp canlı kanlı ete kemiğe büründürme hamlesi zamanın iklimine göre akıllıca bir tercih. Ne de olsa beyazperdede savaşçı kadın kahramanların safları sıklaştırdığı bir dönemin içindeyiz. Sanki Disney beyazperdede daha ortada süperlerden Wonder Woman'lar, Kaptan Marvel'lar yokken gerçek bir kadın kahraman Mulan vardı demek istiyor ve savaşçı kadın kahramanlar konusunda öncü olduğunu hatırlatıyor. İşin aslı Mulan'ın, kahramanlığın sadece erkeklere özgü bir durum olmadığını anlatan yüzyıllar öncesine dayanan hikayesinde, zaten feminist bir yan var. Kadınların ancak iyi bir eş olup ailelerini onurlandırdığı yıllar... Çin İmparatorluğu o dönem başka milletlerin tehditi altında. İmparator, her evden bir erkek çocuğu askere alarak büyük bir ordu ile bu tehditi savuşturmak istiyor. Babası savaşçı olan Mulan da kendi kaderine razı gelmiyor. Ve erkek kılığına girerek bu orduya katılıyor. Kadın savaşçıların cadı olarak görüldüğü ve toplumdan dışlandığı o yıllarda Mulan, savaş meydanında efsaneleşerek kadının da kahraman olabileceğini ispatladığı gibi bu durumun toplum tarafından kabul edilmesini de sağlıyor. Filmografisinde Tek Başına gibi önemli bir film bulunan yönetmen Niki Caro, Disney'in aile filmi geleneğine uygun olarak Mulan'ı epik bir anlatıyla beyazperdeye taşımayı başarıyor. Ama bu yeterli mi derseniz orası şüpheli. Mulan, dünyanın Çin efsaneleriyle tanıştığı bir Ang Lee filmi Kaplan ve Ejderha'nın oldukça gerisinde bir yapım. Onun açtığı kapıdan ilerliyor ama bırakın üzerine çıkmayı hem sinematografi, hem anlatı olarak yanına yaklaşamıyor bile. Oysa Mulan'ın hikayesinden kaynaklanan böyle bir potansiyeli var. Ama yönetmen Niki Caro, Mulan'ı günümüz koşullarına, anlayışına göre yorumlayıp derinleştirmek yerine efsaneyi bilindiği haliyle bir epik bir aksiyon savaş filmi olarak çekmeyi tercih etmiş. Hal böyle olunca da Mulan, dört yıl önce vizyona giren Çin Seddi filmi gibi hikayesinden çok görsel atmosferi ve aksiyon sahneleriyle iddialı hale geliyor. Geçen hafta vizyona giren Tenet gibi sinemanın pandemi sürecindeki kurtarıcı filmlerinden biri olarak görülen Mulan, bu haliyle bizde insanları ne kadar sinemaya çeker şüpheli. Ama Çin'de ilgi göreceği kesin...
Pandemide festivaller
Malum pandemi sürecinden film festivalleri de etkilendi. Hatta bir kısmı ertelendi. Ama yine de festivalciler inatçı. Ankara Film Festivali geçen perşembe günü başladı. 11 Eylül'e kadar sürecek. Filmler yeni normal şartlarına uygun olarak seyirciyle buluşacak. Adana Altın Film Festivali ise farklı bir yol tercih etti. 14-20 Eylül tarihleri arasında düzenlenecek festivalde, filmler online gösterilecek. Sadece bir salonda yarışma filmlerinin yeni normal kurallarına uygun olarak gösterimi yapılacak.
Tenet sinemayı hatırlattı
Tenet, pandemi sürecinde sinemanın kurtarıcı filmi oldu mu? Geçen hafta Türkiye dahil 41 ülkede vizyona giren filmin insanların gündemine sinemayı tekrar soktuğu konusunda kuşku yok. Günlerdir Tenet konuşuluyor. Peki bu ilgi salonlara yansıdı diyebilir miyiz? Evet diyebiliriz. www.boxofficeturkiye.com sitesinin rakamlarına göre ilk beş günde Tenet dünyada 53 milyon dolar hasılat yapmış. Ki Çin ve ABD'de bu hafta vizyona girdi film. Türkiye'deyse 57 bin 182 kişi Tenet'ı sinemalarda izlemiş.