Popüler müzik epeyce renkli bir alem... Esma Er de bu alanın, 10 yıllık isimlerinden. Bugüne kadar kendi halinde ama başarılı işlere imza attı... Kendi kitlesi vardı hep... Batı müziği eğitimli, TRT İstanbul Radyosu Korosu'ndan yetişme, aynı zamanda ressam... Ama son teklisi ve klibi Say Maşallah ile bu kez hedefi 'daha pop' bir alan... Cesur, vamp bir duruş, akılda kalıcı bir nakarat... Esma Er'le hikayesini ve şarkısını konuştuk...
- Bugüne gelene kadar hayatta ve müzikte hangi duraklardan geçtiniz, hayat maceranızı nasıl özetlersiniz?
- Ben sanat yolculuğuma resimle başladım. Lise ve üniversitede güzel sanatlar resim bölümü okudum. Araya sinema girdi, televizyon girdi. Türker İnanoğlu bir okul açmıştı sinema TV üzerine. "Sen ekran önünde olmalısın" dediler ve spikerlik bölümüne girdim. Oyunculuk eğitimi aldım. Sonra üniversite başladı. Üniversitede bir arkadaşımın beni teşvik etmesiyle TRT İstanbul Radyosu Batı Müziği korosuna girdim. Müzik hayatıma tamamen girmiş oldu ve son durağım da müzik oldu.
- Ajda Pekkan için 'ruh ikizim' diyorsunuz. Pekkan'la kurduğunuz içsel ve müzikal bağı ve benzerliklerinizi anlatır mısınız?
- Ajda Pekkan hem sesiyle hem görüntüsü ile her dönem fark yaratan bir sanatçı. Bu bağı biraz da dinleyici belirledi. Sahne almaya başladığım sıralarda sahnede "Ajda gibi sesin, duruşun" dendiğini çok duydum. Ben de farklı olmayı tercih eden bir sanatçı olarak tekrarı aynılığı çok tercih etmeyen bir insanım. Nerde değişik bir şey var onu seçer ve uygularım. Bu anlamda Ajda Pekkan'ı kendime yakın bulurum. Kişisel olarak da işime saygım, azmim, titizliğim ve disiplinli oluşum ve ruhsal olarak da benzer taraflarımızın olduğunu hissettiriyor bana. Star olmanın ruhumda var olduğunu hissettim hep. Bu sebeplerden ötürü kendimi yakın hissetmişimdir. Özel olarak da çok severim kendisini.
- Resim eğitimi almışsınız hatta sergileriniz de olmuş...
- Resim benim için bir tutku. Şu sıralar maalesef devam etmiyor. Röportajın başında da bahsettiğim gibi lise ve üniversitede güzel sanatlar resim bölümü okudum. Sonra hayatıma müzik girince ara verdiğim için ben niye yeniden resim yapmıyorum dedim ve sergi yapmaya karar verdim. Resim öyle bir şey ki, hem sen yaparken anda olabiliyorsun hem de tarihsel bir yolculuk gibi de aynı zamanda. Resim benim için bir sanatçının kendiyle baş başa ve anda kalabildiği tek sanat dalı. Bu sıralar online sergi açanları çok sık duyuyorum. Ben de böyle bir şey yapabilirim
- Resim bilginizin müzisyenliğinize nasıl bir katkısı oluyor?
- Işık gözde başlıyor. Perspektif gibi teknik bir eğitim aldıysanız şayet o zaman gördüğünüz şeyi boyutlarıyla da görmeye başlıyorsunuz. Bütün bu saydığımız konular sahneye değişik bir açıdan bakabilmeyi
getiriyor. Hem video klip çekimlerinde görsel olarak hem de sahne üzerinde görüntü ve fotoğraf anlamında çok büyük katkısı oluyor. Başka bir göz ile bakabiliyorsunuz. Özellikle sahne insanlarının bedensel ve ruhsal olarak iyi olması gerekir. Ben bu anlamda spordan destek alıyorum.
- Son şarkınız Say Maşallah'ın diğerlerine göre daha renkli, hareketli ve 'daha pop' olduğunu görüyoruz. Hatta bu kez imajınızla daha vamp ve cesursunuz...
- Çok teşekkür ederim. İçimdeki sesi dinledim. Bana "Cesur ol" dedi. Müziğe profesyonel olarak başladığımda çıkış şarkım olan Kimi Kimi Beni Yak gibi şarkılarımda da öyleydi. Say Maşallah da klibi ve düzenlemesiyle 'pop hit' parçalar arasına girmeyi başardı. Kendimi güncellemeyi seviyorum. - Say Maşallah'taki 'say'i İngilizce manasıyla "Maşallah de" tabiriyle söylüyorsunuz? Sizce bugünün insanı bir başkasının başarısını takdir etmekten, yani maşallah diyebilmekten uzaklaşıyor mu?
- Bizde son dönem "Bir maşallahınızı alırım" diye bir tabir var. Tam onun karşılığı gibi aslında. "Say Maşallah" insanların normal zamanda da kendi aralarında kullandıkları bir söz olacak. Bu bir espri konusu oldu aramızda. "Şarkı güzel, klip yıkılıyor, kız güzel... Eee alırım bi' maşallahınızı" diye. (Gülüyor) Allah nazardan saklasın. İnsan önce anne ve babasından, ailesinden duymak istiyor takdir edildiğini. Eğer ailede herhangi bir konuda takdir görmediyse kişi, o zaman sorun çıkabiliyor. Tabii ki herkes için değil ama özellikle bizim sektörde çok sık olan bir şey. Bazı kişiler iyi olanı bile takdir etmekten çok uzak olabiliyorlar. Kimse kimseyi takdir etmek zorunda da değil tabii ki ancak tersi de olmamalı bence. Yapılan iyi işleri de görmezden gelinmesin yani. Yakın çevremde sevenlerim bunu bana hissettirdiler. Kimse sizi takdir etmiyorsa, siz kendinizi takdir edin. Ben kendime bir maşallah diyeyim mesela şimdi. (Gülüyor)
Klip yılan hikayesine döndü
- Klipte bir yılan kullanmışsınız fakat sonra çıkarmışsınız görüntüleri, neden? - Yönetmenim Buse Tirman'ın fikriydi. Bana da ilginç geldi. Gerçek bir yılanla hiç temasın olmamıştı daha önce. Arkadaşımızın yılanı olduğu için ona uygun koşullarda olmasına özen gösterdik. Fakat yaban hayvanları İle ilgili koruma yasasının var olduğunu öğrendim ve açıkçası benim bu konuyla ilgili hiç bir bilgim yoktu. Prodüktörüm İskender Paydaş da beni uyardı. Meğer izin almak gerekiyormuş. Çekimin yapıldığı gün gelip koşullara bakılıyormuş. Hayvanlar üzerinden yapılan kötü niyetli durumlara meydan bırakmamak adına bu yasayı doğru buluyorum. Biz de ekip olarak yılan ile çekeceğimiz görüntüleri kullanmama kararı aldık.