atv'de yayınlanan Gençliğim Eyvah dizisi çok beğenildi. Kadrosunda Cengiz Bozkurt, Levent Ülgen, Günay Karacaoğlu, Ulviye Karaca gibi duayen isimler olan dizinin genç oyuncuları da çok seviliyor. Onlardan biri de Burak Tozkoparan. Dizi de İtalyan bir şefi canlandıran Tozkoparan'la sette bir araya geldik ve uzun uzun sohbet ettik. Genç kızların çok severek takip ettiği Koparan ile oyunculuktan aşka, özel hayatından ailesine kadar pek çok şey konuştuk.
- Gençliğim Eyvah çok güzel gidiyor. Ekran başında biz çok eğleniyoruz. Peki, sette nasıl bir ortam var? Siz de eğleniyor musunuz?
- Set çok keyifli. Zaten tek başrol var diyeceğimiz bir kadro değil. Herkesle aile gibiyiz. Uzun süredir yakaladığım en iyi set ortamı. Çok mutlu geliyorum sete. Kimsenin arasında kıskançlık olmaması ortamı çok güzel kılıyor. Bu işe yıllarını vermiş oyuncular var. Cengiz Bozkurt, Levent Ülgen, Günay Karacaoğlu, Ulviye Karaca gibi duayen isimlerden her gün bedava ders alıyormuşum gibi hissediyorum.
- Neler öğrendiniz bu isimlerden...
- Benim komedi tarafım yoktu. Hep dramada oynadım bugüne kadar. Ama bu dizide kırdım bunu. Bunu kırmamda Cengiz Abi ve Günay Abla'nın çok rolü oldu. Belki onlar da bunun farkında değil ama üzüm üzüme baka baka karardı. Denemekten korkacağım şeyleri şimdi korkmadan deniyorum ve oluyor.
- İtalyan bir şef olan Zola'yı canlandırıyorsunuz dizide. Başka kültürden birini canlandırmak zor oluyor mu?
- Bana bu iş geldiğinde 'Ben yapamam' dedim. İtalyanca bilmiyordum. Ama dil eğitimi aldım.
- Rolünüzü çalışırken anlattılar mı İtalyan erkekler şöyle olur, böyle davranmalısın gibi...
- İtalyan bir danışmanımız var. Sürekli yurt dışına giden biriyim zaten ben. Üç kez İtalyaya'ya gittim. En son gittiğimde araba kiralayıp kilometrelerce yol yapıp köylerine kadar gezdim. Orada İtalyanların bize çok benzediklerini gördüm. Tek farkları daha heyecanlı ve keyiflerine düşkün olmaları. Biz daha stresli bir milletiz. Esmer yakışıklıları tabii İtalyan erkekleri (Gülüyor).
- Zola çok romantik bir karakter. Burak da öyle mi kendi hayatında?
- Ben değilim ya... Zola'nın yaptıklarını yapmadım hayatım boyunca. Herkesin sevgisini belli ediş tarzı farklı. Mesela, sevdiğim insanın benimle aynı tarz müzikleri dinlediğini anladığım anda dünyanın öbür ucunda da olsa, çok da pahalı olsa umursamam ve hemen sevdiğimiz şarkıcının konserine gitmeyi organize ederim. Benim romantikliğim böyle. Biraz bencilik sayılır ama hem ben hem de karşımdaki mutlu olsun isterim.
Siz daha çok kendinize benzeyen kadınlardan hoşlanıyorsunuz o zaman...
- Kafa yapımızın aynı olmasını, müzik zevkimizin benzemesini önemsiyorum.
- Bir de karşınızdaki kadının kıyafetine, tarzına önem verdiğinizi duymuştum...
- Sakin, cool, ben buradayım demeyen, abartısız giyinen kadınlardan hoşlanıyorum. Çünkü kendine güvenen insanın daha sade giyineceğini düşünüyorum. Hayatımın hiçbir noktasında abartıyı sevmiyorum. Oyunculukta da böyle sürekli köpürtmeyi sevmiyorum.
- Dizi de başka birinin aşkına aşık oluyorsunuz. Normalde Burak böyle bir durumda kalsa ne yapar?
- Ben yapmam asla. Ama Zola İtalyan ve onu İstanbul'da tutan tek şey Azra'ya olan aşkı. Motivasyonu o. Bu yüzden inandırıcı.
- Zola'nın ki ilk görüşte aşk, peki siz ilk görüşte âşık olur musunuz?
- Hiç olmadım, bilmiyorum (Gülüyor). Aslında benim için aşk, oturup bir çay kahve içip, muhabbet edip birbirimize bir şeyler katmaktır. Keyifli vakit geçirmektir.
- Sizi karşı cinsten hemen soğutacak bir şey var mı?
- Yemek yediğimiz bir yerde çalışana kötü davranırsa kalkıp giderim. Herhangi bir insana aşağılayıcı, kalbini kırıcı davranırsa, değil sevgilim, sıradan biri bile olsa o ilişkiye noktayı koyarım. Benim bu hayattaki amacım kalp kırmamak ve kimsenin canını sıkmamak.
- Hayranınız çok fazla. Hayatınızda olan kişi sizin kadın hayranlarınızı kıskanabilir. Böyle bir kıskançlık durumunda ne yaparsınız?
- Beni bilen biri benimle birlikte olur. Sürekli kıskançlıkla ilişki yürümez. Ben bana atılan mesajlara cevap vermediğim sürece sorun olmamalı zaten.
AİLE BAĞLARIMIZ ÇOK KUVVETLİ
-Yaz sezonu, tatil yapamıyorsunuz çalıştığınız için. Peki, tatil yapmak sizin için nedir?
- Denize girip, güneşleneyim gibi bir anlayışım yok. Hayatımda hiç yedi yıldızlı otele gitmedim mesela. Takarım sırt çantamı, beni nereye götürüyorsa oraya giderim. Mykonos'a gideyim demiyorum. Onun yerine Thassos'a gidip kafa dinliyorum. Az insan var çünkü. Zaten ben Şile'de yaşıyorum.
- Hayatınız nasıl Şile'de?
- Doğayı seviyorum, bahçeli bir evim ve köpeğim var. Hatta babaannem domates, biber, salatalık ekti bahçeme. Ailem hep yanıma gelir. Bizim aile apartmanımız vardır. Bayram günleri babaanneme çıkar elini öperiz. Aile bağlarımız çok kuvvetli.
- Kendi evinde babaanne, annene yemek yapıyor musunuz?
- Eli kolu dolu geldikleri için bana fırsat kalmıyor.
DÖRT YIL BU ROLE ÇALIŞMIŞIM
- Yemekle aranız nasıl, iyi yemek yapar mısınız?
- Çok ilginçtir, sanki Zola rolü bana dört yıl önce söylenmiş de ben farkında olmadan çalışıyormuşum gibi hissediyorum. Çünkü ben iyi yemek yaparım. Evde sürekli yemek programları izlerim İtalyan kanallarından da... Mesela Claudio diye bir şef var, ben yıllardır onun yemek yapışını izlerim. İtalyan ama Türkçe de konuşuyor. İstanbul'da da bir mekânda çalışıyor. Onu izlerken öğrendiklerimi çok kullanıyorum Zola'yı canlandırırken.
-Bir de müzik var hayatınızda, hatta oyunculuktan önce de müzik vardı...
- Davul ve gitar çalıyorum. Sesim de fena değil. Çocukluğumdan beri birlikte büyüdüğüm arkadaşlarımla dört kişilik bir müzik grubumuz var. Boş zamanlarımda hep kayıt yapıyorum. Yani hayatımın çok yoğun olduğu bir dönemimdeyim.