Buluşmak için sözleştiğimiz saatte stüdyoya geldiğinde tansiyonuyla ilgili bir sorun yaşamasına rağmen kısa sürede toparlanıyor Simge Sağın. Ve kendine gelir gelmez 5 Ağustos'ta gerçekleşecek Harbiye Açıkhava konserinden bahsetmeye başlıyor. Bıraksak günlerce anlatabilir, öyle içinden taşan bir heyecan yaşıyor. Ama biz onunla hayatı da konuşmak istiyoruz. Kimi zaman canımızı acıtan kimi zaman bizi mutlu eden yönleriyle... Ayrıca yeni ilişkisini de merak ediyoruz. Önümüzde uzun bir sohbet var. Sormaya başlıyoruz.
- Müzikte pandemi öncesi nerede kalmıştınız?
- Karantina başlamadan hemen önce çok istediğim akustik konseri kurgulayıp Caddebostan Kültür Merkezi'nde gerçekleştirdim. Çok güzeldi ama devamını getiremedik, tadı damağımda kaldı. Ben de pandemi döneminde her cuma günü o konserden bir şarkımı YouTube'tan paylaşmaya karar verdim. Halkın bu sayede beni daha iyi tanıdığını düşünüyorum. O videolarda başka bir Simge gördüler.
- Ve şimdi yine bir konserle kaldığınız yerden devam ediyorsunuz…
- Pandemi bittiğinde Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda 5 Ağustos'ta vereceğim konserin haberi geldi. Açıkhava'nın önünden her geçtiğimde elimle bir hareket yapıp oraya tohum atıyordum. Tohumları attım, attım ve sonunda telefonum çaldı. Haberi öğrendiğimde bana heyecandan bir titreme geldi. İnsanların başına hayal etmedikleri bir şey geldiğinde ne yapacaklarını bilmiyorlar. Ama ben o sahnenin çok hayalini kurdum ve şimdi o gece ne yapacağımı iyi biliyorum.
- O zaman konser için doğru zaman diyebilir miyiz?
- Daha önce teklif gelseydi yine çıkardım ama erken olabilirdi. Ama şarkılarımla, ekibimle ve mental olarak şimdi hazırım. Doğru zaman olduğunu hissediyorum. Arka taraf yıldızlar takımı gibi. Orkestramla, ses ve ışık ekibimle…
- Siz Açıkhava'da ilk kimi izlemiştiniz?
- Sezen Aksu'yu izledim. En arkada, merdivenlerdeydi yerim. Koltuklarda yer bulamamıştım. Konser sonunda Sezen Hanım bis yapıyor, ben de ağlıyordum. Ama ne ağlamak, sanki beni alkışlıyorlar. O sahne gerçekten çok kıymetli.
- Konserinizde de bir Sezen Aksu dokunuşu olacak değil mi?
- Sahnede bana ayakkabıları eşlik edecek. O ayakkabılar beni güçlendiriyor, giydiğimde üzerime bir korkusuzluk geliyor. O gece, uzun zamandır bir araya gelip eğlenmediğimiz için bence birbirimize çok iyi geleceğiz.
YILDIZ TİLBE STİLİ
- Sürprizler var mı?
- Benden koreografili dans beklemeyin. Sadece şarkı söylemek istiyorum. O gece bilet alıp gelen herkes canlı sesimi dinleyecek. Sırf dans edeceğim diye playback yapmak istemiyorum. Kendi vücut dilimde, tıpkı Yıldız Tilbe gibi dans edeceğim.
-Karantina nasıl geçti?
-Korkarak geçti. Ama sağlıkla ilgili korkulardı bunlar. Ne kadar sürecek, sevdiklerimizi mi kaybedeceğiz gibi… Kariyerimle ilgili hiç korkmadım. Çünkü dinleyicimle hiç kopmadık. Her cuma evlerine gittim ve konser verdim gibi oldu. Korkularımın da üzerine gittim çünkü savaşçı ruhluyum. Evde fitness yaptım. Dualarımı ettim. Güzel şeyler hayal ettim. Terasımda toprakla, çiçeklerimle uğraştım. Domates, biber, salatalık ektim. Resim yaptım. Bir tek annemi sık görememek beni zorladı. Hayatımızda bize en çok zor gelen de zaten o çok sevdiğimiz insanlara dokunamamak, öpememek değil mi? Ama yaşamın içinde varolan her şeye sonsuz saygım var.
-Müzikle aranız nasıldı?
-Müzik dinleyemedim. Evde sürekli telefondan dalga ve çekirge sesi dinliyordum. Birkaç şarkı üzerinde çalıştık ama çok fazla karamsardı. Ben bile açtığımda "Ay bir daha dinlemesek, hatta kimse mi dinlemese" dedim. Ama bu da yavaş yavaş değişiyor. Üç gün önce "Simge geri döndü" diyecekleri bir melodi ortaya çıktı. İnşallah sözlerini de gönlümden geçen kişi yazar.
İNŞALLAH BİRLİKTE YAŞLANIRIZ
- Karantina döneminden bahsederken hep 'biz' dediniz. O dönemi erkek arkadaşınız Aytaç Özgümüş'le mi geçirdiniz?
- Yeni bir ilişki. Pandemi döneminde 'biz' olduk, 'bir' olduk. Hayat o kadar garip ki arkadaşım olmasına rağmen çok sık görüşmüyorduk. Bir konserde yanına gittim, "Nasılsın?" dedim. Sonra sohbet etmek için tekrar buluştuğumuzda sevgili olduk. Ruhu bana çok iyi geldi. Sevgi dolu, delikanlı bir çocuk. Çok güzel bir ilişki yaşıyorum. Uzun zamandır hayatıma bana kendimi iyi hissettiren biri girmedi. Biri varken de çok iyi hissetmiyordum kendimi. Bizim kampta el ele tutuşup sahile inen yaşlı Alman çiftler görürdüm. Onlar gibi beraber yaşlanabileceğim, bu arada birlikte spor yapabileceğim, güzel sohbet edeceğim biri olsun istiyordum hayatımda.
- Aşk mı sevgi mi?
- Çok büyük aşklar bitiyor, görüyoruz, önemli olan sevgi. Gerçek bir sevgi çok uzun sürebiliyor. Aşk ise hormonal ve geçici geliyor. Ne zaman aşık olsam, içimde kelebekler gezinse iki ay sonra bir baktım yok. Ne kelebek var ne de adam. Aşkın kısa soluklu, tehlikeli hatta hastalıklı bir duygu olduğunu gördüm. Ben daha sevgiciyim. Ayakları yere basan bir ilişki istiyorum. Karşımdaki beni sahiplensin istiyorum. İnşallah birlikte yaşlanırız.
- Kendisi aranjör. Müzikte de ortak dili mi konuşuyorsunuz?
- Ben de bunu merak ediyordum. Yanıtını yeni keşfettim. Geçen gün bir altyapı ile geldi. İki kere dinledim ve elime telefonu alıp geçen ayların acısını çıkarırcasına melodiyi söyledim. Bana baktı ve "Helal olsun, helal olsun, inanamıyorum" dedi. Bence müzikte de bütünleştik.
- O bütünleşme önemli değil mi?
- Başka meslek dallarından da beraber olduğum, güzel vakit geçirdiğim insanlar oldu ama günün sonunda işimi anlayamadılar. Kıskançlıklar devreye girdi. İşini bırak diyen bile oldu. Bir adamın lafıyla bu kadar yılın emeğini çöpe atamam. Birlikte olduğum kişinin bana saygı duyması gerekiyor.
OKUL YAPTIRMAK İSTİYORUM
-Hayatta elde ettikleriniz dışında nelerin hayalini kuruyorsunuz?
-Anadolu turnesine çıkmak, orada beni sevenlerle bütünleşmek istiyorum. Bir okul yaptırma hayalim var. Yakın zamanda resim sergim olacak. Ve bu sayede çok güzel bir sosyal sorumluluk projesine imza atacağım. Müziği bana ait yepyeni eserlerle bir Klasik Türk Müziği albümü yapmak istiyorum ayrıca. Bir de sözsüz yol müzikleri yapma isteğim var. Allah nasip ederse Arakan'a gidip orada su kuyusu açtıracağım. Suyun o kuyudan çıktığını görmek istiyorum. Çünkü orada yaşam çok sert. Ben burada tertemiz suyu içerken oradakilerin çamur içmelerini kalbim kabul etmiyor. Güzel bir hayvan şehri yapma hayalim var bir de. Sevgiden, yemekten yoksun, sakatlık yaşayan hayvanların yaşayabileceği, tedavi edilebileceği kocaman bir alan...
ANNE-BABAMDAN TEK TOKAT YEMEDİM, LİSE AŞKIMDAN YEDİM
-Kadına şiddet bizi çok üzen bir noktaya geldi. Bir kadın müzisyen olarak ne hissediyorsunuz?
-Bir şeylerin değişme ihtimaline yönelik içimde hep bir inanç var. Kadınlar olarak bir arada ya da tek olarak ne yapabileceğimi hep düşünüyorum. Sesimizi çıkarttığımız zaman bir farkındalığa neden olabiliyoruz. Bir de ben yeni anne adaylarının, annelerin psikolojik ve mental bir eğitimden geçmelerini istiyorum. Erkekler şiddet uyguluyor ama onları yetiştiren annelere de bakmak gerekiyor. Belki de eğitimlerin ilkokuldan itibaren başlaması gerekiyor. Diğer yandan kadınları koruyacak yasaların güçlendirilmesini, cezaların ağırlaştırılmasını istiyorum. Çünkü kadına yönelik tacize normalmiş gibi bakılmasından çok sıkıldım.
-Siz hiç şiddet gördünüz mü?
-Lisedeyken erkek arkadaşım kıskançlık yüzünden bana bir tokat atmıştı. Bu hiç hoşuma gitmedi. Hâlâ da çok çirkin geliyor. Annemden babamdan tek tokat yemedim, lise aşkımdan yedim. Başka tacizler de oldu. Çocuktum, anneme babama gidip anlatamadım. Eve gidip gizli gizli ağladığımı hatırlıyorum.
-Kadına şiddet, hayvanlara şiddet... Bu haberlere maruz kalmak sizi nasıl etkiliyor?
-Bazen koltukta otururken kendimi aşırı derecede kederli buluyorum. Ve bu benim hayatımdan kaynaklı bir keder değil. Hiçbir derdim yok, çok şükür. Sağlıklıyım, çok tatlı bir erkek arkadaşım var, güzel bir konsere hazırlanıyorum. Sanatçı olmasam Instagram'a bile girmem. Twitter zaten yanlış bilgiyle dolu. Bazen o kadar bunalıyorum ki kedi-köpek videoları açıyorum. Sonra "Allahım utanıyorum insan olmaktan, beni affet ama kediler gibi olmak isterdim" diyorum.