Spor sevgisinin sadece futbola endekslendiği bir dünya gerilerde kaldı. Artık hepimiz spor dünyasının ne kadar çeşitli olduğunu, farklı kategorilerde ne kadar önemli mücadeleler verildiğini biliyoruz. Ve malum her kategorinin de kendi efsaneleri var.
Kenan Sofuoğlu o efsanelerden biri işte. Türkiye'nin yetiştirdiği en önemli motosiklet yarışçılarından. 36 yaşındaki Sofuoğlu, başarılarla dolu 16 yıllık aktif spor yaşamını 2018'de bıraktığında beş defa dünya şampiyonu olmuştu.
Şampiyon ola ola adını herkesin öğrenmesini sağlamış, sporla ilgilenmeyenlerin bile saygısını kazanmıştı. Ama biz onun başarı hikayesine ne kadar vakıfız? Yarış pistlerinde bir efsane olarak anılmasının nedenlerini tam olarak biliyor muyuz? Köklere Dönüş serisi kapsamında, Red Bull Media House'un çektiği TV belgeseli işte bu sorulara onun trajik hayat hikayesini anlatarak cevap arıyor.
Büyük acılar var bu hikayede. Kendisi gibi motor yarışçısı olan iki abisini, babasını ve küçük çocuğunu kaybetmiş acılı bir adam var karşımızda. İmkansızlıklarla mücadele var. Motor sürmeyi, yarışmayı sevme var, sakatlanma, kaza yapma kaygısı var... Hâlâ en güvendiği yerin annesinin evi olduğunu söyleyen, çıraklık günlerinde her gün yediği tostçusuna her daim giden bir insan var.
Köklere Dönüş bir seri olduğu (Daha önce kaya atlayışı sporcusu Johathan Paredes, sörfçüler Adriano de Souza ve Leonardo Fioravanti, Red Bull Air Race pilotu Pete McLeod, kitesurf sporcusu Gisela Pulido, kaykay sporcusu TJ Rogers, müzisyen Nucleya ve snowboardcu Queralt Castellet gibi isimlerin hikayeleri anlatılmıştı) ve formatı belli olduğu için biçim ve sinematografisi üzerine pek bir şey söylemeye gerek yok. Neticede TV için üretilen bir yapım var karşımızda. Ama içerik olarak etkileyici olduğunu söylemek gerek. Bu da Kenan Sofuoğlu'nun efsaneleşme hikayesinden kaynaklanıyor.
Dünya Supersport Şampiyonası'nda Türkiye'ye beş defa dünya şampiyonluğu getirmesinin öyküsü tanıklarıyla anlatılırken, onun nasıl büyük bir başarıya imza attığını ve bu başarıyı en sevdiklerini kaybetme acısını yaşarken nasıl elde ettiğini anlamamızı sağlıyor belgesel. Az şey değil bu...
Belgeselde Kenan Sofuoğlu'nun "Hayatım boyunca önüme birçok engel çıktı. Ben bu engelleri motosiklet tutkum sayesinde aştım. En zor zamanlarımdan sonra bile kendimi hep motosikletin üstünde yarışırken buldum" sözleri aklıma kazındı.
Onun yaşadığı acıların üstesinden gelme biçimi anlaşılan yarışmak. Hani iyi boksörler için "O, yumrukları hayatın acımasızlığına karşı attı" derler ya Kenan Sofuoğlu'nun yarış tutkusu da biraz öyle. Belki de yaşamdan kendi payına düşen acıların üstesinden gelmek için bastı gaza ve bastıkça da başardı.
26 dakikalık belgesel Kenan Sofuoğlu üzerine çekilen ilk belgesel. Ama onun hayatını derinlemesine ele alacak bir sinema belgeseli için de naçizane bir fragman gibi...
A Spor'da yayımlanmaya başlayan belgesel ayrıca Red Bull TV'de de gösteriliyor. Fırsatınız varsa izleyin derim. Çünkü kolayına efsane olunmuyor.
MICHAEL JORDAN, BİR BAŞKADIR ONUN HİKAYESİ
Söz konusu spor belgeselleri olunca son günlerin önemli spor belgesellerinden birinin adını anmadan geçmeyelim. Netflix'te yayımlanan The Last Dance'ten bahsediyorum. Basketbolun ilahlarından Michael Jordan'ın hikayesini anlatan bu belgeselle ilgili spor yazarımız Bülent Timurlenk SABAH Pazar'daki köşesinde yazılar yazdı. Karantina günlerinde de en çok ilgi çeken belgesellerden oldu. İnsanın, kendi kaderini tayin etme iradesi için verdiği mücadeleye sıkı sıkıya sarılması bir alanda nasıl çığır açmasını sağlıyor görüyorsunuz. Ama iş orada bitmiyor efsaneleşmek demek sıradanlığını kaybetmek demek aynı zamanda. Ve bununla yaşamanın getirdiği türlü zorlukları aşmak da hiç kolay değil... Jordan bunun da üstesinden geliyor.
DIEGO MU, MARADONA MI?
Efsanelerden devam edelim. Futbolun ilahlarından biri Diego Armando Maradona. Birkaç kuşak için futbolun en iyisi. Geçen yıl Cannes'da gösterilen ve bizde de filmekimi'nde görücüye çıkan Diego Maradona belgeseli aralıkta gösterime girecekti ama ertelendi. Evlere kapandığımız ilk günlerde de BeinConnect Boxoffice'de kiralanarak izlenebiliyordu. Senna ve Amy belgeseliyle tanınan Asif Kapadia'nın çektiği belgeselde Maradona'nın bildik öyküsü daha önce anlatılmamış bir şekilde ele alınıyor. Sansasyonel hayatını Diego, efsane futbolculuğunu ise Maradona temsil ediyor sporcunun.
MUHAMMED ALİ'DEN SENNA'YA
Spor insanları üzerine çekilen belgesellerde onların hayat hikayeleri üzerinden insani yönlerine odaklanmaları, başarılarının yanında zaaflarını, yaşadıkları trajedileri de göstermeleri o insanları daha iyi anlamamızı sağlıyor açıkçası. Elde ettikleri başarıların hiç de tesadüfi ya da salt çalışarak olmayacağını da insan görüyor. Bunun için bu tür belgeseller sadece spor tutkunlarına hitap etmezler. Bu anlayışla bakıldığı zaman sinema tarihinde çok iyi belgeseller olduğu görülür. İki tane örnek size...
* Muhammed Ali'nin 1996 yapımı Kelebek Gibi Uçar Arı Gibi Sokarım/ When We Were belgeseli işte bunlardan biri. Ali'nin 1974 yılında George Foreman'le yaptığı tarihi maçın öyküsünü anlatan belgesel bu türün en iyilerinden biridir.
* Asif Kapadia'nın çektiği Senna, Formula 1'in efsanelerinden Ayrton Senna'nın hikayesini etkili bir şekilde anlatan bir belgesel. Son 10 yılın en iyi spor belgesellerinden biri. 34 yaşında yaşamını yitiren bu efsanenin hikayesi kadar yönetmenin onu anlatma biçimi de etkileyici...