Koronavirüs ülkemize gireli iki ay oldu. Neredeyse iki aydır evlerimizden dışarı çıkmadan yaşıyoruz. Hem aile ortamımız hem işimiz hem de sosyal hayatımız evimiz oldu. Çocuklarımızla hiç olmadığı kadar çok vakit geçirip, eşimizle kesintisiz bir aradayız. Tabii tüm hayatımızı eve sığdırmaya çalışırken ev işleri de neredeyse geçmiş hayatımızın üç katına çıktı. Her gün üç öğün yemek, ara atıştırmalıklar, çamaşır, bulaşık, ev temizliği derken aslında günün nasıl aktığını da anlamıyoruz. Meğer ev işleri de ne ağır bir mesaiymiş. Diğer yandan çocuk bakımı... Onların yemekleri, banyoları, uzaktan eğitimleri, oyun istekleri, ağlama krizleri, teselli anları derken su içmeye bile vakit bulamayan annelerin sayısını varın siz düşünün... Sosyal medyada ekmek yapan babaları da gördük, çocukları için eğlenceli oyunlar üreteni de... Hayata oradan bakınca, sanki bütün babalar evdeki tüm sorumluluğu eşleriyle eşit ölçüde paylaşıyor gibi görünüyor. Gerçeğin böyle olmadığını hepimiz biliyoruz. Hâlâ ev işlerinin de çocuk bakımının da tüm yükü kadınların üzerinde...
Üstelik buna evden çalışma sistemi de dahil oldu. Online toplantılar, atılacak mailler, yazılacak yazılar ve daha nicesi... Beylerin çoğunluğu ise hâlâ çayı demledikten sonra takdir bekliyor. Vücutlarının şeklini almış koltuktaki o kutsal yer, tüm rahatlığıyla her an onları bekliyor. Sahi, o kutsal koltuğa şöyle birkaç dakika kesintisiz uzanabilen kaç anne var?
UNUTTUKLARINI HATIRLATIN
Bu yazıyı okuyan beyler, "Yazar Hanım bugün bizi iyice gömmüş" diyebilirler. Ama inanın amacım ne erkekleri gömmek ne de suçlamak... Sadece bir farkındalık oluşturmak istiyorum. Özellikle bu karantina günlerinde evin düzeni devam etsin diye bütün gün durmadan çırpınan eşlerinizin yorgunluğunu görün istiyorum ve size bir teklifim var. Yarın Anneler Günü... Eşinize bir hediye vermek istiyorsanız, koltuğunuzdan kalkın ve o kutsal yeri eşinize verin. Bugünün yemekleri de ev işleri de sizden olsun. Çocuklarınıza siz ders çalıştırın, onları siz uyutun... Evin annesi soğumadan kahvesini içsin, o çok istediği ama bir türlü son sezona kadar gelemediği diziyi izlesin. Kitap okurken uyuya kalmanın tadına varsın... İnanın, eşinizin buna çok ihtiyacı var.
TÜRK EBEVEYNLER HAPSEDİLMİŞ HİSSEDİYOR
İstanbul Kültür Üniversitesi, karantina döneminde Türk ve Çinli ailelerin çocukları ile yaşadıkları deneyimlere dair bir araştırma yapmış. Mailime gelen araştırma sonuçlarından bazılarını sizinle de paylaşmak istiyorum.
Online olarak görüşülen ebeveynlere karantina dönemini nasıl tanımladıkları sorulmuş. Tanımlamada Türk ebeveynler, karantina sürecini anlamaya çalıştıklarını, yoğun olmayan bir şok içerisinde olduklarını, karantina sürecinin belirsizliği ile kendilerini 'kapatılmış', 'hapsedilmiş' hissettiklerini söylemişler. Çinli ebeveynler ise daha çok karantina ile baş etme, karantina sürecinde neler yapabileceklerine odaklanma, aile üyeleri ile nasıl vakit geçirileceğine ilişkin planlama yapma ve sosyal izolasyonu korumaya yönelik stratejiler geliştirdiklerini belirtmişler.
ÇOCUKLARIMIZI YENİDEN TANIDIK
Araştırmanın diğer bir sonucuna göre hem Türk hem de Çinli çalışan ebeveynler çocukları ile ilk kez bu kadar uzun süre aynı evde kaldıklarını ifade etmiş. Ebeveynler, çocuklarıyla ilişkilerinde olumlu ve olumsuz değişiklikler yaşadıklarını dile getirmişler. Olumlu yönünden bakıldığında hem Türk hem de Çinli ebeveynler çocuklarını yeniden tanımaya başladıklarını, çocuklarıyla nasıl ilgileneceklerine yönelik beceriler geliştirdiklerini, çocuklarıyla oyun oynamayı öğrendiklerini belirtmişler. Ebeveynlerin çocuklarıyla olan ilişkilerindeki olumsuz değişimlere bakıldığında ise bunun da hem Türk hem de Çinli ebeveynlerde ortak olduğu gözlemlenmiş. Bu sürecin kendileri için oldukça yorucu olduğunu, çocuklarıyla ciddi disiplin sorunları yaşadıklarını, çocukların beklentilerini karşılayamadıklarını dile getiren ebeveynlerin, yetersizlik duygusuna kapıldıklarını söylemeleri de dikkat çekici bir diğer nokta.
ANNE BABAYA BAĞIMLI OLDULAR
Araştırmada, çocukların davranışlarıyla ilgili kayda değer bulgular da saptanmış. Ebeveynlerin gözlemlerine göre hem Türk hem de Çinli çocukların bu süreçte evde bulunmaktan sıkıldığı, hırçınlaştığı, salgın karşısında çok kaygılandıkları, ebeveynlerine aşırı bağımlı hale geldikleri ve evde yapılan aktivitelere odaklanamadıkları sonucuna ulaşılmış. Bunun dışında çocukların uyku ve beslenme düzenlerinde de değişiklikler olduğu gibi aşırı düzeyde TV, tablet karşısında zaman geçirmek istedikleri de yine ebeveynlerin gözlemleri sonucunda ulaşılan veriler arasında yer alıyor.