Şu lanet koronavirüs salgını başlamadan önce uzun zamandır ömrümüzün nasıl uzadığı anlatılıyordu bize. "30 yıl sonra 100 yaşında olmak sıradanlaşacak" deniyordu. Tanımlar da yavaş yavaş değişiyordu. Dünya Sağlık Örgütü 18-65 yaş aralığındaki insanları genç. 65-74 yaş aralığındakileri de orta yaşlı kabul ediyordu.
Ama Covid-19 geldi ezberlerimize geri döndük. Salgın sebebiyle başlayan karantina günlerinde, risk grubunda olan orta yaşlıların sokağa çıkma eğiliminde olması, sonrasında önlem olarak 65 yaş ve üzeri insanlara sokağa çıkma yasağı getirilmesi, onları hedef haline getirdi. Orta yaşlılar birden tekrar yaşlı oldu... Sonrasında da vurun abalıya!
Peki kim bu 'yaşlı' denilen aslında orta yaşlı insanlar? Tanıyoruz onları. Hepimizin yakın çevresinde var. Görmüş geçirmiş, tecrübe sahibi, biraz hayat yorgunu ya da şöyle söyleyelim verdikleri hayat mücadelesinde hırpalanmış ama yıkılmamış insanlar. Lakin yılların getirdiği tecrübeyle oturmuş kimi prensipleri var. Onlardan vazgeçmek istemiyorlar haliyle. Hele hele bizim gibi birkaç kuşak bir arada yaşama geleneği olan ülkelerde sosyal hayat da hep var olan insanlar onlar... Vallahi gencim diyeni cebinden çıkarırlar. Madem evdeyiz. Gündem maddelerimizden biri de bu insanlar. O zaman vaktiniz varsa şu filmleri bir de orta yaşlı-gençler ilişkisi gözüyle bir izleyin derim.
Son sözü onlar söyler
Bir tarafta 35 yıl hapis yatmış eşkıya Baran (Şener Şen), diğer tarafta yeni yetme delikanlı Cumali (Uğur Yücel). Yavuz Turgul'un çok sevdiğimiz Eşkıya filmini hatırlamayan yoktur. Cumali pek bitirimdir, özgüven desen zirvede. Kibirli değildir belki ama az biraz Baran'a üstten de bakar filmin başında. Baran da sokakları karıştıracak kadar şaşkındır başta. Ama işler ciddiye binince o yaşlı denilen Eşkıya Baran çıkar meydana, keser raconu. Sevdiğinden vazgeçer ve hayatını ortaya koyar o genç delikanlı için.
An gelir bilge olurlar hayat dersi verirler
Nihat Durak'ın Kapı filminde Yakup (Kadir İnanır) ile Remzi'nin (Timur Acar) Mardin-İstanbul arasındaki zorunlu yolculukları sırasında yaşadıkları da az biraz Baran-Cumali ilişkisine benzer. Remzi onun hayatı ıskaladığını düşünse de görmüş geçirmiş biridir Yakup. Yıpratmıştır hayat onu. Yakup'un filmde attığı bir tirat vardır, sinema tarihimize geçecek cinsten. Yaşlı olarak görülen bir insanın aslında nasıl bir bilge olduğunun, "Ben bu hayatın kitabını yazdım" diyenlere hayat dersi verdiğinin kanıtıdır.
Ailenin bütün yükünü taşırlar
Hani Yaşar Usta'nın "Beyim sana iki çift lafım var" diye başlayan tiradının geçtiği Bizim Aile filmi var ya, Ergin Orbey'in yönettiği filmde para ve iktidarın gücüne inanan sermayedarın tüm saldırılarını göğüsleyen Münir Özkul'un canlandırdığı Yaşar Usta'dır. Kendine yapılan haksızlıklar değil de en çok çocuklarının canı acıdığı zaman hiddetlenir. İşte o zaman yaşlı bir insanın sevdikleri uğruna neler yapabileceğini anlarız. Yaşlı denen insandır aileyi bir arada tutan.
Seni de çocuğunu da onlar büyütür
Tolga Örnek'in Senin Hikayen filmindeki Meral Hanım (Nevra Serezli) gibi kaç babaanne var Türkiye'de bir düşünün. Çocuğunu büyüttüğü yetmezmiş gibi bir de torunu büyütür. Nasıl çocuk yetiştirilir, "Ama yaşlılar söz dinlemiyor" diyenlere kitabını okutturur. Tecrübeyle sabit öğretilerin olduğu o kitabı hayatın içinden damıtarak yazmışlardır.
Akranlarıyla olmak istiyorlar
Dedik ya sosyal hayatın bir parçası onlar... Herkes gibi kendi akranlarıyla daha iyi anlaşırlar. Arkadaşlık önemlidir onlar için de. Üstelik onlarınkisi türlü sınavlardan geçmiş, bu günlere gelmiş kadim bir arkadaşlık ilişkisidir. Zeki Ökten'in Güle Güle filmi var sırada. Yaşlı denilen insanlar arasında da gayet canlı kanlı ve dinamik bir arkadaşlık ilişkinin olduğunu anlatır bize. Eee her gün görmek isterler arkadaşlarını hepimiz gibi. Ve bunun için sık sık dışarı çıkarlar, evde durmak zordur onlar için. Anlayın biraz halden.