Söylediği şarkıların duygusunu dinleyiciye hissettirmekte usta bir isim Ceren Gündoğdu. Alternatif müziğin özel seslerinden. Cihan Mürtezaoğlu gibi değerli isimlerin de katkılarıyla ilk stüdyo albümü Kapalı Gözlerle dün yayınlandı. Duygularını dile getirmekten çekinmeyen bir kadının hikayesine tanık oluyorsunuz şarkılarında. Aşkı, ilişkileri sorgulayan, ayrılığı kutlayabilen...
- Albümün adı Kapalı Gözlerle. Ama albümde bu isimde bir şarkı yok. Neden bu ismi seçtiniz?
- Her birimizin göz kapaklarının ardında henüz keşfedilmemiş bir kainat var. Gözleri kapayınca ve içe doğru bakınca görebileceklerimizin sınırı yok. Hayata kök saldığımız anlarda da gözler hep kapalı aslında. Şarkı söylerken, dua ederken, öpüşürken... İnsan hayatı boyunca 'gerçek' bir şeyler hissedebileceği anların peşinden koşuyor ve kapalı gözler bu arayışı simgeliyor benim için.
- Her albüm bir yolculuk aslında. Bu yolculuk sizin için nasıl geçti?
- Öğretici bir yolculuk oldu her şeyden önce. Çok zorlandığım, çok yorulduğum zamanlardan geçtim. Sana ait bir şey ortaya koymaya çabalarken ekstra hassas oluyorsun çünkü son derece mahrem bir şeyi yansıtıyor bu üretim süreci. Herkesin de aynı şekilde özen göstermesini istiyorsun ama şartları, insanları, hayatın akışını kontrol etme gücüne sahip değilsin. Günün sonunda öğrendiklerimi cebimde biriktirerek yeni yolculuklar için zırhlandım diyebilirim. Böylesi daha kıymetli.
- Dinleyici albümü baştan sonra dinlediğinde neyle yüzleşmiş olacak?
- İnsan çoğu zaman kalbindeki kuşların ne dediğini dinlememeyi tercih ediyor. Başkalarının ne düşündüğünü o kadar çok önemsiyoruz ki, hüznümüzü de tutkumuzu da 'tadında' paylaşma yoluna gidiyoruz. Bense saf duyguların yoğunluğuna eriştiğimiz ölçüde tamamlandığımıza inanıyorum. "Âşık bir kadın zayıf bir kadın"dır algısına karşı çıkmaya çalışıyorum belki de. Samimi ve yalın hikayelerle de, sonunda kalbi kırılacak bile olsa duygularını keşfetmekten ve haykırmaktan vazgeçmeyecek kadar cesur olanlara alan açmaya çalışıyorum kendimce. Albümü dinleyenler duygularını açıkça ifade eden bir kadının sesini duyacak.
ŞARKI SÖYLEMEK TAKLİT EDİLİYOR
- Alternatif popun son dönemdeki temsilcileri canlı performanslarıyla öne çıkıyor. Akustik dinletiler, sahnede müzisyen işbirlikleri...
- Her ne kadar sosyal medyada hepimiz az çok filtreli hayatlar sürdürmeye çalışıyor olsak da, dinleyici sahici bir müzisyeni dinlemek, sahici bir kişiyle iletişim kurmak istiyor. Dijital dünyanın sunduğu imkanlar, anaakım müziğin bir parçası olmayan müzisyenleri görünür hale getirdi. Bu harika bir gelişme ama aynı zamanda şarkı söylemeyi de taklit edilebilen bir şey haline dönüştürdü ne yazık ki. Canlı performanslarsa, iyi müziğin ve iyi müzisyenin koca bir havuzda kaybolup gitmesini engelliyor çünkü bir nevi erler meydanı.
- Müziğin büyüsünü ilk hissettiğiniz anı anımsıyor musunuz?
- 'Müzik hayatım nasıl başladı'dan öte, hayat müzikle başladı benim için. Doğduğum evin salonunda hem bağlama hem piyano vardı. Türk Halk Müziği şefi bir baba, Türk Sanat Müziği söyleyen ses sanatçısı bir anne, teyzeler, dayı herkes müzisyen. Piyano evdeki oyun arkadaşımdı, annemin billur sesi ise evdeki fon müziği. Yani ne zaman nasıl başladı bu yolculuk kestiremiyorum ama hayat bana hayalimin peşinden koşabilme şansını sunduğu için minnet doluyum.
UYUMAMAK İÇİN DİRENİRDİM
- Babanız Zafer Gündoğdu değerli bir müzisyen. Çocukluğunuzda evinizde nasıl bir müzik ortamı vardı?
- Çok renkli ve çok sesli bir müzik ortamı vardı. Tam anlamıyla doğu ve batı sentezi diyebiliriz. Barbara Streisand da dinlenirdi bizim evde Sivas türküleri de. Belkıs Akkale, Arif Sağ, Ümit Tokcan, Sabahat Akkiraz ve say say bitmez pek çok büyük üstad misafirliğe gelirdi. Sazlı sözlü geceler düzenlenirdi, uyumamak için direnir, yatağımdan içeriyi dinlerdim.
- Müzisyen kimliğinizi oluşturmada babanızın hangi yönlerden etkileri oldu?
- Babam ve annem hayattaki en büyük şansım. Babam; farklı müzik kültürlerinden beslenerek günümüz Türk Halk Müziği'ne yön vermiş bir müzik adamıdır. Arabada klasik müzik dinleyen, evde Ali Ekber Çiçek'in Âşık Mahzuni'nin deyişlerinin alt metnini sabırla tane tane anlatan bir baba düşünün. Hâlâ binlerce kez dinlediği bir türkünün dizesiyle duygulanır ki bu işi yaparken hiçbir zaman duygularımı yitirmemem gerektiğini babamdan öğrendim. Bugün hem doğu müziğine hem batı müziğine ilgi duyuyorsam, ürettiğim müzikte farklı türlerin etkilerini hissettirebiliyorsam, yeri gelince bir türküyü, bir Türk müziği şarkısını dejenere etmeden yorumlayabiliyorsam sebebi büyüdüğüm ev, annem ve babam.
- Eşiniz de müzisyen. İki müzisyenin aynı evde olmasının zorlukları var mı?
- Bence aksine büyük bir lütuf bu. Volkan, İstanbul Devlet Opera ve Balesi trompet sanatçısı. Onun üretkenliği ve pozitif enerjisi ilham kaynağım. Senin başarınla gurur duyan, senin parlaman için senden çok emek veren biriyle yol almak bir kadının başına gelebilecek en güzel şey. Mesele iki müzisyenin aynı evde yaşamasından çok, birbirine saygı duyabilen iki kişinin aynı evde yaşaması. Yaptığımız işe ve birbirimize duyduğumuz sevgi birlikte yaşamayı ruhen çok besleyici ve keyifli bir serüvene dönüştürüyor.
EĞLENCELİ YAŞAM TARZI ÜNLÜ YAPIYOR
- Yüksek lisans tezinizin konusu şöhret kültürü. Son yıllarda şöhret olmanın kodları nasıl değişti? Sosyal medyanın hakimiyeti ile birlikte hayatımıza giren isimlerin her ne yaparlarsa çok izlenmesini ve beğenilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Eskiden insanlar yaptıkları işi, iyi yaptıkları için şöhret olurlarmış. Artık 'şöhretli olmalarıyla ünlü' kişilerin var olduğu bir çağda yaşıyoruz. Bu kişilerin ortaya koyduğu performansın pek bir önemi yok; kolay izlenebilir, kolay taklit edilebilir, eğlenceli bir yaşam tarzı sürdürüyor olmaları, bir keman virtüözünden daha çok takdir, beğeni ve para kazanmalarını sağlayabilir. Peki neden böyle bir düzene geçtik? Çünkü izleyici olarak kendimizi geliştirmek-değiştirmek için çaba sarf etmek istemiyoruz. Şayet seçtiğimiz rol modeller işlerinde iyi oldukları için hayranlık duyduğumuz kişiler olursa, hayattaki hedeflerimize ulaşabilmek için çaba sarf etmek zorunda olduğumuz gerçeğini kabul etmek zorunda kalırız. Onun yerine 'aniden' gelen başarının ve mutluluğun hayalini kuruyor, 'birileri' ne yapsa keyifle izliyor, gündelik hayatın stresinden uzaklaşma bahanesiyle kendimizi kandırıyoruz.
EMPATİ KURABİLMEYİ ÖĞRENMELİYİZ
- İzolasyon, sosyal mesafe... Son dönemde içinde bulunduğumuz durum size neler hissettiriyor?
- Şüphesiz ki zor bir dönem. Endişeliyiz, kaygılıyız. Ben, bizden daha zor koşullarda olanlar için endişeliyim en çok. Mülteciler, evsizler, başka bir hastalıkla mücadele edenler... Fakat bir taraftan da bu yaşananların büyük bir bilinç değişimini sağlayabilecek dönüştürücü bir güce sahip olduğunu düşünüyorum. Önümüzde bir fırsat var; bir bütünün parçası olduğumuzu hatırlamamız için. Din, dil, ırk, toplumsal cinsiyet, sosyo ekonomik statü ayırt etmeksizin hepimizin 'bir' olduğunu hatırlamamız için. Bir başkasının sorumluluğunu almayı, empati kurabilmeyi öğrenebilmemiz için. Olmazsa olmazımız sandığımız suni ihtiyaçlarımızdan arınmayı başarabilmemiz için. Gerektiğinde durabilmek için... Bu günleri sakin kalarak, tedbiri elden bırakmayarak, okuyarak, yazarak, çizerek, güzel filmler izleyerek, iyi müzik dinleyerek, sevdiklerimizin halini hatrını sorarak, içimize dönüp kalabalık ve kaostan arınmanın keyfini çıkararak geçirmeli.