Modanın iddialı dört başkenti arasında her sene en heyecan verici olanı hiç kuşkusuz Londra Moda Haftası... Tasarımcıların ve modaevlerinin resmi takviminde yer almak için yarıştığı bu moda haftasında İngiliz moda basını tarafından dahi olarak nitelendirilen bir de Türk tasarımcı var: Bora Aksu...
2003 yılından bu yana düzenli olarak moda haftası takvimi içinde defileler düzenleyen Aksu, bu yılki etkinlikte kendisinden en çok söz ettiren isimlerinden biriydi...
Aksu ile geçtiğimiz günlerde danışmanları arasında yer aldığı Koza Genç Moda Tasarımcıları Yarışması için katılacağı davet ve etkinlikler öncesinde bir araya geldik... Projelerini, Uzakdoğu'da arka arkaya açtığı mağazalarını ve yeni moda kavramını konuştuk.
- Karşımızda Türkiye'de doğan ve dünyaya mal olan bir moda tasarımcısı var. Modaya ve moda tasarımına heves eden gençlere ilham vermesi için bize biraz kendi hayat yolculuğunuzdan bahsedebilir misiniz?
- Central Saint Martins College of Art & Design'da önce üniversite eğitimimi daha sonra da master eğitimimi tamamladım. Londra'ya yerleşmemin sebebi buydu. 2002'de master eğitimimin mezuniyet defilesi benim için bir dönüm noktası oldu. Bu defilenin Times, Telegraph ve Guardian gibi gazetelerde olumlu eleştiriler alması ve beni defilenin yıldızı olarak göstermesi kariyerimde hızla yol almamda etkili oldu. Defilenin ardından Dolce&Gabbana, koleksiyonumu satın aldı. 2003'te Londra Moda Haftası'nda ilk defilemi gerçekleştirdim. Sonra İngiltere Moda Konseyi bana En İyi Yeni Tasarımcı ödülünü verdi. Ve ardından gerisi hızla geldi.
İLHAM VEREN BİR COĞRAFYA
- Türkiye'yi global moda arenasında nerede görüyorsunuz?
- Türk modasının uluslararası düzeyde bir sesi olabilmesi için, Türk markalarından ziyade bireysel tasarımcıların artması gerektiğini düşünüyorum. Bireysel tasarımcılar bir ülkenin tasarım dilini yansıtması açısından çok önemli. Bu tasarımcılara destek verilmesi ve tabii ki bu tasarımcıların koleksiyonlarının kabul göreceği bir pazarın da oluşturulması gerekiyor. Burası çok ilham verici bir coğrafya... Genetik kültür zenginliğinin yansımalarını ben özellikle yeni jenerasyonda görebiliyorum.
- Moda sizce nasıl bir seyir izliyor?
- Dünyada daha az ve daha bireysel modaya doğru bir yöneliş var. Son 20 yıl her şeyin çok üretildiği ve tüketildiği bir dönemdi. Daha güzel bir dönem. Hiçbirimizin bu kadar çok kıyafete, alışverişe, trende ihtiyacı yok. Annelerimizin dönemine gidiyoruz. İleride trendlerin olmadığı bir dönem yaşanacak. Yani bireysel modanın olduğu bir dönemin başındayız.
- Siz alışveriş yapan biri misiniz? Sizin bireysel olarak modayla ilişkiniz nasıl?
- Babamın eski kıyafetlerini giyiyorum. Belki de dünyanın gitmeye çalıştığı yerdeyim. Moda, insanın kendisini ifade etme dili. Az ve öz parçayla kendisini anlatma hikayesi. Belki de bir moda tasarımcısı olarak böyle konuşmam garip gelebilir. Ama kıyafette yaşanmışlık olması çok önemli.
BİZE HEP "ALIN, ATIN" DEDİLER
- Siz aslında kendi koleksiyonlarınızda da bir şekilde bu yaşanmışlık hissini, bu hikayeyi anlatmayı ve biz modaseverlere bu hissi geçirmeyi başarıyorsunuz...
- Hikaye anlatmayı seviyorum. Koleksiyon sadece kıyafetten oluşmuyor. Bir anı, bir duygu olmalı bence... Bir elbise sadece bir elbise değil... Herkes annesinden, anneannesinden kalan sandıkları açmaya başlayacak. Şu an hali hazırda olan tüm kıyafetleri toplasak tüm dünya nüfusunu defalarca giydirecek kadar tekstil ürünü var elimizde. Buna bir dur dememiz gerekiyor. Moda ve tekstil endüstrisi bize yıllarca "Alın ve atın" dedi. Oysa daha önceki jenerasyonlar evladiyelik, torunuma da kalsın diyerek alışveriş yapmış. Artık o eskiye dönme vakti.
- Bir yandan da yeni jenerasyonun modaya, giyinmeye tavrı farklı... Deneyim, kıyafetini taşıdığı tasarımcıyla bir bağ kurabilme onlar için daha kıymetli...
- Biz de mağazalarda benzer bir şey yapıyoruz. Her açılan mağazada belirli bir süre kalıyorum. Gelenlerle resimler çiziyoruz, sohbetler düzenliyoruz. Zaten her mağaza, mankeninden iç dekorasyonuna kadar benim dünyamı yansıtıyor. Böylece kişisel bir dokunuş yaratmaya çalışıyorum. Yüzlerce mağaza hayalim hiç olmadı. Benim dünyama bir adım atabilmelerini istedim.
GENÇ YETENEKLER İÇİN BURADAYIM
- Bize biraz da şu an İstanbul'da olmanıza vesile olan Koza Genç Moda Tasarımcıları Yarışması'ndan bahsedebilir misiniz?
- 1992 yılından beri düzenlenen bir yarışma. Moda tasarımı alanında kariyer yapmak isteyen genç yeteneklerin endüstriyle buluştuğu en önemli platformlardan biri. Ben de bu yıl ilk kez mentörler arasında bulunacağım. Başvuru 20 Mart'a kadar sürüyor. Ardından belirlenen 10 finaliste Şansım Adalı ile beraber mentörlük yapacağız. Finalistleri, portfolyolarındaki koleksiyonlarını hayata geçirmeleri için atölyelere yönlendireceğiz, onlara gerekli desteği sağlayacağız. Haziran ayında gerçekleşecek gala gecesinde 10 finalist önce tek tek jüri önünde koleksiyonunu sunacak. Sonra da o akşamki ödül töreni ile üç kazanan belirlenecek.