Yazar Louisa May Alcott'ın klasik eseri Küçük Kadınlar romanı, her dönemin gözdesi bir kitap olarak sinemacıların ve televizyoncuların sıklıkla uğradığı limanlardan biridir. Öyle ki hemen hemen her kuşak için film ya da dizi uyarlaması bulunuyor romanın. 1933'te, 1949'da, 1994'te ve 2018'de farklı yorumlarla sinemaya aktarılan romanın, beyazperdedeki son uyarlaması ise Uğur Böceği filmiyle yönetmenliğe geçen, Frances Ha ile Mistress America'nın senaristlerinden Greta Gerwig'e ait.
Yazar Alcott'ın, biraz da yayıncısının zorlamasıyla, kendi yaşam hikayesinden esinlenerek yazdığı Küçük Kadınlar, Amerikan İç Savaşı sırasında babaları savaşa giden dört kız kardeşin; Jo, Meg, Amy ve Beth'in büyüme hikayesini anlatıyor. Her biri farklı karaktere sahip kız kardeşler içerisinde bir anlamda yazar Alcott ile özdeşleştirilen Jo, en önemli karakterdir. 19. yüzyıl Amerikası'nda, toplumsal rol modellerine ve öğretilere inat, tek başına ayakları üzerinde durmayı hatta yazar olmayı isteyen Jo, güçlü bir kadın olarak yıllarca pek çok kadının da rol modeli olmuştur. Greta Gerwig de bunun farkında olarak, uyarlamasında hem Jo'nun hikayesini hem de Küçük Kadınlar romanının ortaya çıkma serüvenini iç içe geçen bir hikayede harmanlıyor.
Gerwig'in uyarlamasının en önemli özelliği bütün kız kardeşlere hatta filmdeki bütün kadın karakterlere karşı sevgiyle yaklaşması. Dört kız kardeşin büyürken tercihlerine, hayat karşısındaki seçimlerine büyük bir saygıyla yaklaşıyor ve hiçbir kadını isteklerinden dolayı yargılamıyor. Kız kardeşlerin zaman zaman birtakım nedenlerden dolayı gerilen ilişkilerinde bile bu tavrından taviz vermiyor. Bu olgunluk takdire şayan... Öyle ki, Gerwig, kadın mevzu bahis olduğu zaman hâlâ indirgemeci bir yaklaşıma giren ve kadını tek tipleştiren bakış açısına bu yaklaşımıyla kendince meydan okuyor.
Açıkçası Küçük Kadınlar için senarist Gerwig'in en iyi işi denilebilir. Yönetmen olaraksa Uğur Böceği ile kıyaslandığında Gerwig dev bir adım atmış gibi görünüyor. Bir dönem filmini gayet iyi bir sinematografiyle çekmiş. Ama genel olarak bu filmin senarist Gerwig'in filmi olduğu söylenebilir.
Altı dalda Oscar'a aday olan filmde elbette Jo'yu canlandıran Saoirse Ronan, Uğur Böceği'nde olduğu gibi çok iyi bir performans sergiliyor. Ve bir kez daha Jo karakterine insanın hayranlık duymasını sağlıyor. Ama Meg, Amy ve Beth'in de en az Jo kadar önemli olduğunu anlamamızı sağlıyor. Romanı başucu kitabı olarak seçenlerin izleyeceğine eminim ama belki şimdiye kadar bu eseri tam olarak içselleştirememişler için de film önemli bir fırsat sunuyor...
ELLERİ BOŞ DÖNMEZ DEDİK DÖNMEDİLER
SABAH Pazar'ın geleneksel Oscar Toto'sunda üç oyuncunun; Brad Pitt, Laura Dern ve Joaquin Phoenix'in oyuncu olarak ilk Oscar'ları ile törenden ayrılacağını söylemiştik. Öyle de oldu. 12 kişilik sinema yazarları jürimiz, Oscar'da oyuncu kategorilerinde kimlerin Oscar alacağını eksiksiz tahmin etti. Fakat bu yıl sürprizlerin yılıydı. Parazit'in En İyi Film almasını gönüllerinden geçirenler olsa bile, Oscar sezonu boyunca En İyi Film kategorisinde favori olan 1917'nin bu ödüle ulaşacağı tahmin ediliyordu. Olmadı, gönüllerden geçen bu sefer gerçek oldu. Ve 12 kişilik jürimiz arasında bir tek Sevin Okyay Parazit'in En İyi Filmi kazanacağını tahmin etti. Kendisini tebrik eder, bu tecrübe abidesinin ellerinden öperiz.
BUNLAR DA VAR
KOLAY MI İŞİ BIRAKMAK: Yönetmen Guy Ritchie'nin, Matthew McConaughey, Charlie Hunnam, Henry Golding, Michelle Dockery, Colin Farrell ve Hugh Grant'ı bir araya getirdiği The Gentlemen, Londra'da kurduğu suç imparatorluğunu bırakıp ailesiyle Amerika'ya gitmek isteyen bir adamın hikayesini anlatıyor.
BİZİMKİSİ BİR AŞK HİKAYESİ: Mustafa Uğur Yağcıoğlu'nun yönettiği Masallardan Geriye Kalan, 14 Şubat haftasına uygun olarak bir aşk filmi. Üniversitede doçent olan Evren'in yüksek lisans öğrencisi Hece ile yaşadığı tutkulu aşkı, Eskişehir, Brugge, Paris ve Köln gibi şehirlere uğrayarak anlatıyor.