Osman Kaplan 47 yaşında, Ankara'da yaşıyor. Yalnız değil... İki kedisi ile birlikte. Asıl mesleği ağaç ustalığı. Masalar, aynalar, gece lambaları, mücevher kutuları yapıyor. Mesleğinin yanında hayatının çoğunu yaptığı yardımlar kaplıyor. Kedi, köpek, fare, inek... Hangi hayvan, hangi şehirde olursa olsun yardıma koşuyor. Bir canlının hayatını kurtarmak için kilometrelerce yol yapıyor. Hayvanların yaraları ve tedavileri hakkında bilgi verdiği videolar çekiyor ve tüm süreci takipçileri ile paylaşıyor. Açtığı "osmankaplanhaysever" Instagram hesabı ile 212 bin takipçiye ulaşarak gittikçe büyüyen bir yardım ailesi oluşturmuş. Mama yardımlarını kabul ediyor. Yardımları sadece hayvanlara değil. Engelli çocuklara, evsiz insanlara da yardım ediyor. Atölyesinin bir kısmını hayvanlara, bir kısmını da evsiz insanlara yemek yapabilmek için mutfağa ayırmış. İyilikle geçen bir hayatın kahramanı olan Osman Kaplan ile konuştuk.
İYİLİK AİLEDEN GELİR
Hangi hayvan olursa olsun elinden ne gelirse yapmayı kendine görev olarak bilmiş Osman Kaplan. "Hayvanseverlik anne babadan gelir. Babam kışın yolda bulduğu kedi, köpeği eve getirirdi. Annem de önce hayvanı kurular, sonra da sobanın yanına koyduğu mindere yerleştirerek ısınmasını sağlardı" diyor Kaplan ve sadece kendi şehrindeki hayvanlara yardım etmediğini şöyle anlatıyor: "Yaralı bir hayvan için gece yarısı Ankara'dan Sivas'a gittim. Afrika'ya bile gidip oradaki hem yaralı hayvanları kurtardım hem de elimden geldiğince çocuklara ve hastalara yardım etmeye çalıştım." Sabahın erken saatlerinde başlıyormuş yardıma Kaplan: "Sabah sekizde atölyeme giderken o bölgedeki sokak köpeklerini besliyorum. Eğer içlerinde hamile ya da yaralı varsa alıyorum. Onları almazsam bebeklerin çoğu ölür maalesef. Bir de kendi çocuğumu dört aylıkken kaybettim ondan dolayı da özellikle yeni doğmuş hayvanlara karşı daha da hassasım. Anneleri olmayan yavruları da her saat biberonla besliyorum. Onları korumak için her şeyi yaparım. Hayvanlar olmadan hayatın anlamı da olmaz."
KEDİLERİM OLMADAN ASLA
Evdeki iki kedisi ile birlikte uyuyormuş Kaplan: "Yaşam bütün canlıları kapsar ve hayvanlar her zaman için bana göre üst sıradadır. Bir hayvanla uyumak, onunla yan yana durmak ve ona sarılmak kadar güzel bir duygu neredeyse yok. Çünkü çıkarsız ve samimi bir ilişkidir bu..." Doktorun kendisinin hayvanlara karşı alerjisi olduğunu söylemesine rağmen yine de vazgeçememiş hayatını anlamlandıran hayvanlardan: "Hayvanlarla temas etmemem gerektiğini söyledi doktor. Tabi ki kabul etmedim... Çünkü onlar olmadan ben huzurla uyuyamam, yaşayamam." Sosyal medya hesabı ile birlikte gittikçe büyüyen bir hayvansever ailesi oluşturmuş.
Paylaşımları ne kadar çok görülür ve beğenilirse o kadar çok yardım talepleri ve manevi destek aldığını söylüyor ve ekliyor: "Benim paylaşımlarımı gördükten sonra sokak hayvanlarını beslemeye başladıklarını yazanlar oluyor. Sokak hayvanlarını beslediğim için mama gönderenler ya da kendi yaptıkları bereyi, atkıyı ya da evde yaptıkları yiyecekleri gönderenler de oluyor." Evsizler için de 17 aydır her akşam yemek yapıp dağıtıyormuş Kaplan: "30 tane ekmek arası sandviç yaparak başladım evsizlere yardım etmeye. Sonra daha fazla sandviç yaptım ve anında bitti. Sonra bir masa açtım ve üzerine sandviç, su, meyve koydum. Bunları dağıtmaya başladım. Ama yine de bir eksiklik hissediyordum. Sonra atölyemin orta katının ofisini mutfak haline getirdim. Büyük tencereler ve büyük ocaklardan aldım. Aşçı ablamız her gün geliyor ve iki çeşit sıcak yemek yapıyor ben de dağıtıyorum. Her gün mutlaka hem hayvanlara hem de yardıma muhtaç insanlara yardım etmeliyim ancak o zaman geceleri rahat uyuyabilirim."
KÜÇÜK BİR İYİLİK YETER
Engelli çocukları da unutmuyor Kaplan hiçbir zaman: "Çocukların neye ihtiyaçları varsa onları tespit edip alıyorum, başkalarının aldıklarını ise götürüp bizzat ben giydiriyorum. Onlara okul malzemeleri, ayakkabı, mont, oyuncak, yiyecek neye ihtiyaçları varsa onları alıp tek başıma dağıtıyorum." Küçük bir kız çocuğuna aldığı ayakkabılar geliyor o an aklına. Şöyle anlatıyor: "Zihinsel ve bedensel engelli olan 12 yaşındaki kız çocuğuna bayramda iki çift ayakkabı alıp yanına gittim. Birçok kişi zaten giyemeyeceğini ve zihinsel engelli olduğu için anlayamayacağını söyledi. Gittim tekerlekli sandalyesinin önünde dizlerimin üstüne çökerek iki ayakkabıyı da gösterdim, bir tanesini seçmesini istedim. Birden öyle sevindi ki tekerlekli sandalyesinden kalkmaya çalıştı. Konuşamayan çocuk kahkahalar atmaya başladı ve sol elimdeki kımızı ayakkabıya doğru hareket etti. Küçük gibi gözüken bir iyiliğin aslında ne kadar büyük bir mutluluk verebileceğini öğretiyor bizlere."