Onları beş yıldır yeri geldi ellerinde silahlarla çatışmada yeri geldi gergin mevzuların tam ortasında yeri de geldi hüznü ve acıyı yaşarken izledik. Beş yıldır atv ekranlarında yayınlanan Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz dizisinin karakterleri için şimdi tatil vakti!
Dizinin de yönetmeni olan Onur Tan yine kamera arkasında. Aman Reis Duymasın filminde mafya ailesi küçük bir kasabaya tatile gidiyor. Tabii ki bu tatilde işler bir süre sonra çığrından çıkıyor ve ekip Hızır Reis'in yaşananları duymaması için büyük bir çabaya girişiyor.
Cuma günü vizyona giren filmin oyuncularından Enişte'yi canlandıran Hakan Karsak, onun eşi Hatice'ye can veren Sevinç Gürşen ve Behzat karakteriyle izleyicilerin beğenisini kazanan Emir Benderlioğlu ile bir araya geldik. Diziden aşina olduğumuz durum komedisi filme nasıl yansıdı, sette neler yaşadılar, dizinin bu denli sevilmesini neye bağlıyorlar ve daha birçok konuyu çok keyifli bir sohbette masaya yatırdık. Buyursunlar...
- Beş sezondur bir suç dizisindesiniz ama şimdi Aman Reis Duymasın ile daha mizahi yönü kuvvetli bir filmle izleyici karşısında olacaksınız. Bu ikilik seyircide nasıl karşılık bulacak sizce?
- Sevinç Gürşen: Aslında seyirci buna hazır bence. Çünkü dizideki durum komedisine fazlasıyla aşinalar. Seyircinin filmdeki mizahtan çok keyif alacağını düşünüyorum.
- Hakan Karsak: Diziyi izlemeyen bir seyirci kitlesi bile filme gidip rahatlıkla keyif alabilecek, karakterleri anlayabilecek. Öyle doğru bir senaryo matematiği kurulmuş çünkü.
- Gerçekten diziden hiç haberi olmayan izleyicilere Aman Reis Duymasın ne vaat ediyor?
- S. G: Eğlence. Keyifli vakit.
- H. K: Bir aile işi bu her şeyin başında. Ailece gidip izleyip hatta sonra diziyi merak edip baştan bile izlemeye başlayabilirler. İnsanların eğlenmeye ve hafiflemeye ihtiyacı var. O yüzden diziden çıkan filmin aksiyon odaklı olmasından ziyade bu türde olması bence daha da anlamlı. Biz beş sezondur bir mafya ailesini oynuyoruz ama içinde kendi komedisi olan da bir aile bu bir yandan...
- S. G: Tabii... Öldürüp de helvasını yemediğimiz birisi olmadı henüz. (gülüyor)
- Peki dizinin takipçileri filmde farklı neler görecek?
- S. G: Beş sezondur siyahlar, takımlar içinde görmeye alıştıkları karakterleri bambaşka bir tatil atmosferinde görecekler, daha ne olsun...
- Aman Reis Duymasın filmini dünya sinemasından bir filmle akraba yapacak olsanız hangi filmi seçerdiniz?
- Emir Benderlioğlu: Hangover olabilir... Kaç senedir tatil yapmamış, muhtemelen takım elbiseyle yatıp kalkan adamların bir anda şortu çekip tatile gitmek istemesinin bazı olaylar doğuracağı çok belli değil mi zaten?
- H. K: Evet, çok iyi kurgulanmış bir karmaşa var Hangover'daki gibi...
- Diziden başka filmler de çıkar mı sizce?
- S. G: Ooo seri çıkar...
YARDIMCI OYUNCU KABURGALARIMI KIRDI
- H. K: Bir değil 20 film yine çıkar. Biz de çok sahiplendik bu işi beş yıldır, yeni filmler çekilse yine olmak isteriz kesinlikle.
- Klasik olarak sette çok gülüp unutamadığınız anılardan sorsak?
- H. K: Sonradan çok güldük ama yardımcı bir oyuncu arkadaşımız beni kaldırıp yere atıp kaburgalarımı kırmıştı (gülüyor). Bir iki haftam haram olmuştu.
- E. B: Lunapark sahneleri çekilirken yedi saat arkadaki dönen aletlerde figüranlık yapmış çocukların indikten sonra kendi kendilerine daire çizdiğini görmüştüm, o da enteresandı.
- Setin en komiği kim peki?
- S. G: Bence Ceren (Benderlioğlu). Bilmem kocası ne der ama?
- E. B: (gülüyor) Aa Ceren komik mi yahu?
- Filmden beklentiniz nedir?
- H. K: 5 milyon gişe... (gülüyor) Şakası bir yana en büyük beklentimiz, insanların zevkle, keyifle kaliteli bir iş izlemiş olmanın verdiği hazzı yaşamaları.
- E. B: Kaç kişi izlerse izlesin ama izleyen insanlar mutlu olsun...
- S. G: Ve seri devam etsin...
- E. B: Ve yine de 5 milyon kişi de gelsin yani... (gülüyor)
- Emir Bey, siz diziye kötü karakter, düşman olarak girmiştiniz. Şimdi ise ana ekibin bir parçası haline geldiniz. Karakterinizin dönüşümünden memnun musunuz?
- E. B: Karakterimin böyle bir dönüşüm yaşayacağını biraz bekliyordum. Ama bu kadar etkin bir rol oynayacak karakter olacağını ben de tahmin etmiyordum.
- Bir karakterin kötüden iyiye geçmesi söz konusu olduğunda seyirciyi ikna etmek de zordur. Nasıl başardınız?
- E. B: Senaristlerimizin algıları o kadar açık ki, o kadar iyi gözlem yapıyorlar ki... Örneğin ben Ankaralıyım, aramızda hiç konuşmamıza rağmen birkaç bölüm sonra bizim dizideki ailenin de Ankaralı olduğu söylendi seyirciye. Yazarlarımız, oyuncunun kendi özelliklerini, yeteneklerini alıp senaryoya yansıtmak konusunda çok maharetliler. Bunun etkisi çok büyük oldu.
- Diziye sonradan girdiğinizde nasıl bir ortamla karşılaştınız?
- E. B: Bizim dizinin cast'ı şampiyonlar ligi gibi... Ama buna rağmen herkes o kadar egosuz ve o kadar sıcak ilişkilerle bu işi götürüyor ki bunu gördüğümde çok şaşırmıştım. Bu durum adaptasyon sürecimi de hızlandırdı.
- Ekipte çok iyi paslaştığınız oyuncular var mı varsa kimler?
- H. K: Ekip olarak pas almadığımız kimse yok. Set arkasında da çok eğlenen bir ekibiz. Ama ben hakikaten evde diziyi izlerken üç-dört kez dayanamayıp Emir'i aradım. Çok gülüyorum ona, o kadar güzel bir mizah yapıyor ki... Kahkahalarla arayıp hiç konuşmadan sadece gülüyorum...
- E. B: Bahsettiğim şey bu işte biraz, Hakan Karsak gibi bir oyuncu gece sizi arayıp "Ne temiz oynamışsın" diyor, bundan daha güzel ne olabilir ki?
HERKESİN 'ENİŞTE'Sİ OLDUM
- Hakan Bey, sizi hem bağımsız yapımlarda hem tiyatroda hem de beş yıldır Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz'da izliyoruz. Tüm bunların sizdeki hissiyatını karşılaştırsanız ne dersiniz?
- H. K: Tabii ki hissiyat olarak en tatmin edici yer tiyatro. Yaklaşık 28 uzun metraj, 10 küsur da kısa metraj bağımsız filmde yer aldım yurt içi ve yurt dışında. Orası da önemli bir besin kaynağı benim için. Dizi ise bambaşka bir tempo. Gerek hızı gerekse de izleyiciyle kurduğumuz ilişki dolayısıyla... Bağımsız filmlerde yer almak biraz yaşama dair duruşunuzla ilgili, benim de 45 yıldır bir duruşum var. Derdi olan her şeyi çok seviyorum. Çünkü bu mesleğe adım atarken topluma bir şeyler anlatabilmek adına yola çıktık.
- İnsanlar yaşınızı öğrendiklerinde şaşırıyorlar mı?
- H. K: (Gülüyor) Şaşırıyorlar. Yine de genç kadrolarda çok yer bulamıyorum artık orta jenerasyon sayılırım.
- Sizin oynadığınız karakterin adı Enişte ve gerçek ismi dizide nerdeyse hiç geçmiyor. Bu durum sizi rahatsız ediyor mu?
- H. K: 1. sezonun 3. bölümünde bir kez geçmişti. Beni hiç rahatsız etmiyor aksine daha samimi geliyor. Beş sezonun sonunda herkesin eniştesi oldum. Yolda "Enişte" deyip çeviriyorlar, bir karakter adıyla çevrilmekten daha samimi bir şey bu. Bundan çok mutluyum.
HER HAFTA ÖLDÜK MÜ ACABA DİYE GERİLİYORUZ
- Her bölüm onlarca karakterin öldüğü bir dizidesiniz, senaryo geldiğinde ufak bir anksiyetiniz oluyor mu, "Acaba bu hafta başıma bir iş gelmiş midir" diye?
- H. K: Ben her hafta ilk bir bakıyorum "Hakan Karsak'a teşekkürler" notu var mı diye, yoksa okumaya başlıyorum. (gülüyor) Her hafta bir "öldük mü acaba" gerginliği oluyor.
- Şu an beşinci sezondasınız 150 bölümü ardınızda bıraktınız. Daha ne kadar gider dizi sizce?
- S. G: 300 net. Kim olur kim olmaz onu bilemem ama gider gibi...
- H. K: Tatmini devam ettiği sürece devam etmesinde bir sorun yok bence de... Seyircinin takdiri...
TARIK ABİ'NİN GÜLÜŞÜNÜ ÇOK ARIYORUZ
- Yakın zamanda kaybettiğimiz Tarık Ünlüoğlu'nun ardından set nasıldı, sizler nasıl yaşadınız o süreci?
- H. K: Tarık Abi ile benim tanışıklığım 15 senelikti. Birkaç işte daha beraber çalışmıştık. Ben hâlâ gittiğine inanamıyorum, yokluğuna alışmış değilim. Dile kolay 15 senedir baba gibi sevdiğiniz, akıl danıştığınız bir insandan bahsediyoruz. Setin de başka bir neşesiydi. Eksikliğini biz de seyirci de çok hissediyor.
- S. G: Sete gelip de setten birinin eksildiğini gördüğüm an içim ciddi anlamda ilk kez yandı. O zaman çok derinden hissettim. Her zaman hatırlayacağımız, hiç unutamadığımız bir insan, mekanı cennet olsun.
- E. B: Çok çok önemli bir karakterdi, ben bu dizide tanışma imkanı buldum. Sete kendi ışığıyla gelen bir adamdı. Birikimiyle, enerjisiyle çok büyük bir değerdi. Hâlâ o gülüşünü, duruşunu çok arıyoruz.
TÜRKİYE'NİN EN FEMİNİST DİZİSİ BİZİMKİ!
- Sevinç Hanım dizinin bunca sezondur sevilip izlenmesinde kadın karakterlerin de altı dolu hikâyelerinin olmasının büyük etkisi olsa gerek değil mi?
- S. G: Erkeklerin masası olduğu gibi kadınların da bir mutfak masası var dizide. Onlar da bir şeyler yönetiyorlar ve aslında bu o kadar dengeli ilerliyor ki dizide. Ama bu diziyi kadınların da izleyip sevmesindeki tek etken güçlü kadın hikayeleri barındırması değil. Erkek karakterlerin de kadın izleyicilerin kolayca bağ kurabileceği şekilde yazılması.
- E. B: Aslında kadınların birincil planda olduğu dizilerde bile kadın karakterler hep belli başlı stereotiplere sıkıştırılmış durumdalar. Bu anlamda gerçekten Türkiye'nin en feminist dizisi bizim dizimiz. Çünkü kadını en güçlü gösteren dizi bu dizi. Başka bir dizide bir ortama girdiği zaman erkekleri titreten kadınlar var mı, ben pek görmedim...
- H. K: Mesela Enişte karakteri bir gün önce operasyona gidip 10 kişiyi öldürüyor ertesi gün de gelip karısından çekinen, korkan bir adam oluveriyor. Eh bunu sahici bir biçimde yazabilmek de her babayiğidin harcı değil.