NOT: Yazı filmle ilgili bilgi içermektedir.
Dört yıl önce Terminatör: Genisys vizyona girdiğinde "Modern sinemanın mitlerinden olan Terminatör'ün, Arnold Schwarzenegger, Sarah Connor'ı oynayan Linda Hamilton ve James Cameron (ilk iki film Yokedici ve Terminatör 2: Mahşer Günü'nün yönetmeni) ile bir bütüne dönüşen ve bizim için anlamlı hatta efsane haline gelen bir yapısı var. Bu bileşenlerden biri olmayınca açıkçası ne kadar merakla beklersek bekleyelim her yeni Terminatör filmi aksıyor, bir eksiklik hissi veriyor insana" diye yazmıştım.
İşte Terminatör: Kara Kader filminde bu bileşenler, yani Arnold Schwarzenegger, Linda Hamilton ve James Cameron yıllar sonra bir araya geliyor. Gerçi Cameron, yönetmen koltuğunu Dearpool'dan tanıdığımız Tim Miller'a devretse de şu bir gerçek hem yapımcı hem de senarist olarak ciddi katkısı var filme...
YENİ BİR HİKAYE
Öncelikle Cameron senarist olarak, Terminatör 2: Mahşer Günü filminden sonra çekilen Terminatör filmlerini bir yana koymamızı sağlayan bir hikayenin mimarı. Gelecekte makinelere karşı savaşan insanlığın lideri durumundaki John Connor üzerine inşa edilen o geniş hikayeyi Terminatör: Kara Kader'in daha başında John'u makinelere öldürterek sıfırlıyor. Ve nerede kalmıştık dercesine Terminatör 2: Mahşer Günü'nden bıraktığı yerden yeni bir distopik gelecek hikayesi anlatıyor.
Bu hikayede Sarah Connor (Linda Hamilton), eski düşmanı T-800 (Arnold Schwarzenegger), gelecekten gönderilen geliştirilmiş asker Grace (Mackenzie Davis) ve Meksika'da bir fabrikada işçi olarak çalışan Dani Ramos (Natalia Reyes) başrolde. Yeni hikayeye göre Connor, 1997'deki kıyameti engellemiş ve dünyayı kurtarmış olsa da oğlu John'un ölümüne engel olamamıştır. Fakat kendisine gizemli bir şekilde gelen koordinatları takip edip gelecekten gönderilen makine askerleri öldürerek Terminatör avcısı olarak yaşamını sürdürür. 2020 yılında ise gelecekten iki makine gelir ilki sıvı robot T-1000'in gelişmiş bir versiyonu olan Rev-9, ikincisi ise Grace'dir. Yeni robot Rev- 9'un hedefinde işçi Dani Ramos vardır. Çünkü yeni hikayede Sarah Connor'ın yerini o almıştır. Grace ise Dani Ramos'u korumakla görevlidir. İşte bu mücadeleye kısa zamanda Sarah Connor ile T-800 de katılır.
Açıkçası Terminatör: Kara Kader, serinin en iyi filmi Terminatör 2: Mahşer Günü'nden sonra çekilen en iyi Terminatör filmi. Bunda yazının başında belirttiğimiz Terminatör efsanesini oluşturan bileşenlerin bir araya gelmesinin etkisi büyük. Ama bunun ötesinde yeni bir başlangıç yapılırken anlatılan hikayenin ilk iki filmin altyapısı üzerine inşa etmek zekice bir hamle. Linda Hamilton'ın aksiyonel karizması (Ki kaç zaman geçti şöyle bir kadın aksiyon kahramanı çıkaramadı sinema), yaşlı da olsa Arnold'ın yaşlı bir makine olma haliyle barışık durumu, yeni bir tür olan Grace'in cazibesi, Dani Ramos'un sıradan bir işçiyken direnişin lideri olma potansiyelini gösterdiği mücadele azmi anlatılan yeni hikayeyi de daha üst noktalara taşıyor.
ŞİMDİ DÜŞMAN YAPAY ZEKA
Ama bu noktada Tim Miller'in hakkını yemeyelim. Terminatör 2'yi referans alan bir yönetmenlik ortaya koyuyor. Hem atmosfer, hem aksiyon anlayışı hem de karakterlere yaklaşım olarak, bir anlamda Terminatör 2'nin yeniden çevrimi gibi tasarlamış filmi. Ve bu tasarıya uygun olarak da gayet güzel çekmiş.
Ve final... Terminatör: Kara Kader, öyle ya da böyle o mahşer gününün yaşanacağını bunun engellenemeyeceğini net bir şekilde söyleyerek gelecek tasavvurunu revize ediyor. Bir revize de gelecekteki düşmanla ilgili. Gelecekte varolma mücadelemizi makinelere karşı değil yapay zekaya karşı yapacağız. Ama işin en şık kısmı ise şu: Gelecekte insanlığın direnişinde kadınlar başrolde olacak. Ki filmde de bunun nasıl gerçekleştiği anlatılıyor...