Usta yönetmen Ang Lee'nin yönettiği İkizler Projesi'nin sezonun heyecanla beklenen filmlerinden biri olmasının sebebi Hollywood'un yaklaşık 20-25 yıldır bu yapımı hayata geçirmek için uğraşması. Vakti zamanında rahmetli Tony Scott'tan tutun da pek çok yönetmene emanet edilmek istenen, hatta başrol oyuncusu olarak Harrison Ford, Mel Gibson, Clint Eastwood, Arnold Schwarzenegger, Sylvester Stallone ve Sean Connery gibi isimlerin düşünüldüğü film dönüp dolaşıp sinemada kullanılan teknolojinin yetersizliği nedeniyle hep ertelendi. Lakin aradan geçen yıllarda filmin çekilmesi için ihtiyaç duyulan teknolojiye erişilince filme start verildi. Ve bu proje film de Ang Lee'ye teslim edildi. Peki bir filmi bu kadar teknolojik imkanlara bağlayan neydi? Sebep şu: Filmin konusu gereği başrolde oynayacak oyuncunun genç halinin dijital ortamda bir karakter olarak yaratılması gerekiyordu. Bunun için İkizler Projesi filminde biz 51 yaşındaki Will Smith'in 23 yaşındaki halini de canlı kanlı izliyoruz. Aslında sinemanın geldiği noktada bu önemli bir teknik gelişme. Yaşlanan bir aktörü gençleştirerek bir anlamda yedinci sanatın o kendine has illüzyon dünyasında sinemacılara yeni kapılar açılabilir. (Ki Martin Scorsese'nin yakın zamanda gösterilecek The Irishman filminde bu kapıların nasıl açıldığını da izleyeceğiz.) Fakat bunca yıllık proje, sırtını yeni teknolojik imkanlara dayasa da film olarak bir hayal kırıklığı... İkizler Projesi konusu itibariyle ABD'nin istihbarat alanında gizli bir biriminde çalışan işinin ehli suikastçı Henry Brogan'ın (Will Smith) emekli olmak istemesi sonrasında yaşananları anlatıyor. Devlet için bir kahraman olan Henry, son işinde bir teröristi öldürdüğünü düşünse de aslında suçsuz birini infaz ettiğini öğreniyor. Bu işi kurcalamaya başlayınca da devlet tarafından yok edilmesi gereken kişi ilan ediliyor. Onu öldürmesi içinse vakti zamanında habersiz bir şekilde kendisinden klonlanan 23 yaşındaki işinin ehli bir başka suikastçı Junior görevlendiriliyor. Sonra da macera başlıyor... Film, aslında Hollywood'un sıklıkla işlediği, hiçbir emri sorgulamadan yapan mükemmel asker yaratma temasının bir örneği. Hollywood'da öyle bir damar var: İradesiz, robot askerler ne emredilirse mükemmel bir şekilde yapacak, eğer ölürse kimse onlar için devlete hesap sormayacak, mümkünse düşünmeyecek... Ama olmuyor, nihayetinde insan dediğiniz mahlukatın bir vicdanı var. İşi öldürmek olan biri bile günün sonunda vicdanının sesini dinleyebiliyor. Ve ne olursa olsun vicdan yok edilemiyor. Kaç filmde işlenen bu temada hep kahramanlar vicdanlarının sesini dinleyerek kötü adamları dize getirdi. İkizler Projesi de, hadi iyi niyetli düşünelim, bunu sorguluyor... Ama film, ne ele aldığı mevzuyu derinlikli işliyor ne de bunca yıl beklenen teknolojik gelişmelerin hakkını vererek iyi bir hikaye anlatabiliyor. Ki ortada Jason Bourne gibi bir seri varken, aynı sularda yüzmek isteyen İkizler Projesi'nin hem sinematografik hem de anlatım olarak onu aşması beklenir. Bırakın onu aşmayı vakti zamanında yine Will Smith'in oynadığı Devlet Düşmanı'nın bile gerisinde kalan bir yapım İkizler Projesi... Yani yıllar içinde ufak çaplı efsaneleşen türlü türlü aktörlerin adının geçtiği bu proje film için en iyi niyetle dağ fare doğurdu denilebilir.
HER KAHRAMAN BİR GÜN HAİN Mİ OLACAK?
Sydney Pollack, vakti zamanında CIA'in kirli yüzünü Akbabanın Üç Günü'nde anlatırken herhalde bu filmde ortaya koyduğu anlatım formülünün bir gün aksiyon sinemasına ilham vereceğini düşünmemişti. Pollack, filmde CIA'de çalışan bir memurun birden nasıl hain ilan edildiği ve onun yok edilmesi için devletin nasıl seferber olduğunu gayet güzel anlatmıştı. 2000'li yıllarda usta ajan ya da suikatçıların devletleri tarafından nasıl hain ilan edildiğini anlatan bolca film izler olduk. Kapıyı Geçmişi Olmayan Adam ile Jason Bourne açmıştı. Hafızasını yitirmiş bir şekilde bulunan Bourne aslında ABD'nin pis işlerinde kullandığı bir suikastçı olduğunu sonradan anlayacak ve bunu anladığı noktada ise hain ilan edilip öldürülmek istenecekti. Kaç kere dünyayı kurtaran yılların ajanı Ethan Hunt da Mission: Impossible/Yansımalar filminde devleti tarafından hain ilan edilip yakalanmak istenmişti. Örnekler çoğaltılabilir. Ama geldiğimiz noktada istihbarat dünyasının sinemadaki yansılamaları düşündürücü olmaya başladı. Devletler pis işleri için kendi kadrolu elemanlarını kullanıyor sonra da hain ilan edip öldürmeye çalışıyor.